Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TÜBİTAK ödül töreninde konuştu. Erdoğan öğretim üyeleri ve öğrencilere şöyle seslendi:
İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Öğreten ve öğrenen arasındaki ilişki maalesef çok sığlaşmıştır. Öğreten muaillimdir, öğrenen de talebedir yani ilime taliptir. Biz öğretmenliği ders anlatma ve not verme öğrenciliği de sınava girme ve not alma yanlışlığına girdik. Alim de aynı şekilde sırtını döndüğümüz kavramlarımız arasındadır. Bilim tarihinin en büyük isimlerini yetiştirmiş bir medeniyetin temsilcileri olarak böyle bir daralmayı asla kabul edemeyiz.
ÜZERİMİZE NE DÜŞÜYORSA YERİNE GETİRMEYE HAZIRIZ
Geçtiğimiz aylarda Prof. Dr. Aziz Sancar hocamız Nobel ödülüne layık bulundu. Bu durumu büyük bir memnuniyetle karşıladık. Bizim daha çok bilim adamımız olması gerekiyor. Önümüzdeki yıllarda bu tür ödül kazanan pekçok bilim adamı olacağına inanıyorum. Bilimsel çalışmalarda da çıtayı yükseltmemiz ve hedeflerimizi büyütmemiz gerekiyor. Ben sizlere inanıyorum, güveniyorum. Devletimiz olarak üzerimize ne düşüyorsa yerine getirmeye hazır olduğumuz ifade etmek istiyorum.
BİLİMSEL BAŞVURU VE BAŞVURU SAYISI KATLANDI
2002 sonrasında üniversitelerde yapılan bilimsel başvuru sayısında 6 kattan fazla, destek verilen proje sayısında 5 kata yakın başvuru vardır. 2023 hedeflerimizi ilan ettiğimizde bazıları buna inanmamış, hatta istihza ile yaklaşmıştır. Siyaset yapanlar bu hedefleri ham hayal olarak görüyordu. Eski Türkiye'nin standartlarıyla düşünüldüğünde elbette bu hedefleri anlayabilmek çok zordur. Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelebileceği bazılarının hafzalasına sığmıyordu.
GÜÇLÜ OLMANIN YOLU İNOVASYONDAN GEÇMEKTEDİR
Savunma sanayinde dışa bağımlılığızı yüzde 40'lara düşürmüş durumdayız. Siz bu alanda bağımsızlığınızı sağlayabilirseniz o zaman birileri öyle rastgele gelip de bu millete kafa tutamaz. Yaşadığımız güncel olaylar, eğitim, bilim, teknoloji çalışmalarımızın bu alandaki hedeflerimizin, ısrarımızın ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır. Ebedi dostlukların ve düşmanlıkların olmadığı dünyada milletimiz ve umutlarını bize bağlamış kardeşlerimiz için her alanda kendi kendimize yeterli olmalıyız. Bunun da yolu araştırma ve inovasyondan geçiyor.
BATILILAR 'AMAN NE OLUR BİZE GELMESİNLER' DİYE YALVARDI
Küreselleşme olgusunu elbette gözardı etmiyoruz. Artık bir bölgede başgösteren ekonomik, sosyal, siyasi bir krizin dünyanın diğer kısmını etkilememesi mümkün değil. Avrupa ve Amerika'da başlayan finans krizi tüm dünyada sarsıntıya yol açmıştı. İşte Suriye'deki kriz komşularının ardından Avrupa'yı da tehdit etmeye başladı. Düşünün biz 2 milyon 200 bin insana ev sahipliği yaparken batılılar gibi bağırıp çağırmıyoruz. Bizim medeniyetimiz, bizim kültürümüzü bize bu zenginliği kazandırdığı için. Ama onlar 'ne olur bunlar bize gelmesinler, gelirlerse bizim halimiz ne olacak' diye feryat edip duruyorlar.
TÜRKİYE'NİN ZAYIF OLMA GİBİ BİR ŞANSI YOKTUR
Biz kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Biz yaratılanı yaradandan ötürü sevdik. Tüm insanlara bakışımız bizim farklıdır. Güçlü bir ekonomi, devlet ve toplum yapısına sahip değilseniz bu sorunların her biri sizi rüzgarın önündeki bir yaprak gibi savurur. Şu anda hamdolsun güçlüyüz ve bunlara katlanıyoruz. Batı bizden daha güçlü neden acaba katlanamıyor? İşte o kültür. Türkiye'nin coğrafi olarak zayıf olma şansı yoktur.
GÜÇLÜ OLMAZSAK BİZİ BİR GÜN BİLE BARINDIRMAZLAR
Güçlü olmazsak bizi bu coğrafyada bir gün bile barındırmazlar. Millet olarak tarihin ve coğrafyanın üzerimize yüklediği bu kaderden kaçma imkanımız olmadığını ifade ediyorum. Onun için çok çalışacağız ve başaracağız. onun için kadın, erkek, öğrenci, öğretmen, işçi, işveren ve bilim adamlarının üzerine düşen görevler vardır.