Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Beşşar Esed'in Suriye'de kalıcı olduğuna inanan bir uluslararası aktör veya iç aktörün kalmadığını, herkesin yeni yönetimle ilgili planlar yapmaya başladığını belirterek, "Eğer biz Suriye'de zulüm yapan bir rejimin yanında yer alsaydık, oluşacak yeni yönetimle ilişki kurmak için tekrar gidip Şam'da özür dilememiz gerekirdi o halktan" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kanal 24 televizyonunda katıldığı bir programda Suriye konusundaki soruları cevapladı.
Mısır'da, Tunus'da, Libya'da dönüşümün gerçekleştiğini kaydeden Davutoğlu, artık bölge halklarının istemediği yönetimlerin yerinde kalamayacağını söyledi.
Suriye'de de aynı şeyin söz konusu olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'de Suriye konusunda felaket senaryoları yazıldığını ancak Suriye'de de Suriye halkının iradesinin geçerli olacağını söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'nin doğru yerde durması gerektiğini, başından beri de hem insanlık vicdanı açısından hem tarihin akışını doğru okumak bakımından hem de Türkiye'nin stratejik çıkarları bakımından doğru yerde durduğunu ifade etti.
"Suriye'nin geleceğini belirleyen en temel aktör şu anda Türkiye'dir" diyen Davutoğlu, başkaları için Suriye'nin diplomatik bir konu olabileceğini ancak Türkiye ile Suriye'nin yan yana duran iki ahşap ev gibi olduğunu ve birinde çıkan yangının diğerini de etkileyeceğini belirtti.
"Kendi halkıyla barışık olan bir Suriye arzu ediyoruz"
Davutoğlu, Türkiye'nin Irak'taki tecrübelerden dersler çıkardığını dile getirerek, "Suriye'de de o tecrübelerin olumsuz yanlarının yaşanmaması ve bölgedeki genel trende uygun bir şekilde Suriye'nin inşallah en kısa zamanda seçilmiş bir Cumhurbaşkanı hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, siyasi partilerin serbestçe faaliyet gösterdiği, hangi dine ve mezhebe ait olurlarsa olsun herkesin inancını özgürce yaşadığı, hangi etnik tabakaya mensup olursa olsun kendi kültürünü dilini kendi haklarını özgürce yaşadığı, ama tek bir Suriye fikri etrafında yaşadığı sonra da bütün bölgeyle bütünleşik hale gelmiş kendi halkıyla barışık olan bir Suriye arzu ediyoruz" dedi.
Suriye'de kolay bir süreç yaşanmayacağını başından beri düşündüklerini ifade eden Davutoğlu, "Hala zor bir süreç olacağını düşünüyoruz. Kimse öyle bu yapıların kolay değişeceğini düşünmesin" dedi.
Davutoğlu, şunları söyledi:
"Niye Mısır'da ya da Tunus'ta ordudan kopmalar olmadı da Suriye'de oldu" diye soran Davutoğlu, "Çünkü kendi halkına ateş emri veren bir orduda bu kopuş kaçınılmazdı. Dün sayın (Manaf) Tlas ile de bunları uzun uzun konuştuk. Şimdi Suriye'nin bu özelliklerini bilen birisi Suriye'deki, ki 62 kere ben Suriye'ye gitmişim, Suriye'deki sistem içindeki birçok insanla şahsi dostluklarım var ve büyük üzüntü duyuyorum. Hasan Türkmen'i, birçok alanda beraber çalıştığımız bir insan, keşke bu zulmün içinde olmasaydı, o akıbetle bitmeseydi hayatı. İnsani olarak da bu üzüntüyü yaşıyorsunuz."
"Esed'in kalıcı olduğuna inanan bir aktör kalmadı"
Davutoğlu, Beşşar Esed'in reformları yapamadığını, önce aile ve klik yapılanmasının ona izin vermediğini, sonra kendisinin de gelen yanlış raporlara istinaden sorunun kısa sürede çözüleceği vehmine kapıldığını söyledi. Esed'in ısrarla uçuruma yürüdüğünü, kendilerinin ise durdurmak istediğini ifade eden Davutoğlu, "Arkasında uçurum olduğunu siz görüyorsunuz o göremiyor. Ya sizi de düşürecek, ya da diyeceksiniz ki 'sen kendin seçimini yaptın kusura bakma'... Bizim Suriye ile aldığımız karar buydu" dedi.
Davutoğlu, "Eğer biz Suriye'de zulüm yapan bir rejimin yanında yer alsaydık, oluşacak yeni yönetimle ilişki kurmak için tekrar gidip Şam'da özür dilememiz gerekirdi o halktan" diye konuştu.
'Beşşar Esed gidecek kanaati'nin bugün tüm uluslararası aktörler tarafından kabul edildiğini belirten Davutoğlu, Rusya'nın da Esed rejiminin kalacağı tezi üzerinde durmadığını söyledi.
Davutoğlu, "Bugün Beşşar Esed'in Suriye'de kalıcı olduğuna inanan bir uluslararası aktör veya iç aktör kalmadı. Herkes yeni yönetimle ilgili planlar yapmaya başladı" dedi.
Davutoğlu, Suriye meselesinden en fazla etkilenecek iki halkın Türkiye ve Suriye halkları olacağını belirterek, kendilerini en fazla yaralayan şeyin Türkiye'nin başka ülkelerin kaygılarıyla meseleye yaklaşıyormuş gibi gösterilmesi olduğunu söyledi.
''Kürt kardeşlerimizin ızdırap çekmesine izin vermeyiz."
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Ne Irak'ta ne Suriye'de Kürt kardeşlerimizin ızdırap çekmesini, baskı altında tutulmasına izin vermeyiz. Onları da bir tehdit politikası olarak karşı tarafa sunmayız'' dedi.
Davutoğlu, katıldığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Türkiye'yi kimsenin ''başka bir ülkenin güdümüyle hareket ettiği'' iddiasıyla eleştirmeye hakkı olmadığını belirten Davutoğlu, ''Türkiye hiçbir zaman böyle bir tercih yapmadı ve yapmayacak. Bu bizim için bir tercih değil. Hem deniyor ki çok ileri gitti, hem de deniyor ki bölgede yalnız kaldı. Bunlara itibar edilmemeli'' dedi.
Türkiye'nin insanlara Ramazan ayında dahi zulmeden, camilere saldıran bir yönetimin arkasında durmadığına dikkati çeken Davutoğlu, Esed'in yakın dostlarının dahi onu terk ettiğini hatırlattı.
Davutoğlu, Türkiye'nin hiçbir grupla etnik veya mezhebsel gerilim içerisinde bir ilişki kabul etmeyeceğini belirterek, gerek İran'da gerek Irak'ta ve Suriye'de yaşayan Kürtlerin bölge halklarıyla et ve tırnak gibi birbirleriyle iç içe yaşadığını kaydetti.
''Biz Kürt kardeşlerimizi hiçbir şekilde tehdit olarak algılamayız. Bunu bir tehdit sebebi de görmeyiz'' diyen Davutoğlu, ''Biz ne Kürtleri ne Nusayrileri ne Hristiyanları Suriye'de bir karşı taraf ya da bir tehdit olarak görmeyiz. Ayrıca, Kürtlerin en temel haklarının verilmesini eskiden beri savunuyoruz ve bu meseleyi de gündemde tutuyoruz. Ne Irak'ta ne de Suriye'de Kürt kardeşlerimizin ızdırap çekmesini, baskı altında tutulmasını izin vermeyiz. Onları da bir tehdit politikası olarak karşı tarafa sunmayız'' dedi.
Bu tür kaos dönemlerinde birçok fırsatçının, provokatörün çıktığını ifade eden Davutoğlu, şunları söyledi:
''Bunların Suriye halkına demokrasi getirme gibi bir derdi yoktur. Kürt kardeşlerimiz için de bir hedefleri ve vizyonu yoktur. Suriye'nin herhangi bir yerinde bizim sınırlarımıza yakın bölgelerde bir terörist yapılanmanın olmamasını talep ediyoruz. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar eden PKK gibi bir terör örgütü de olsa. Sınırlarımızda böyle bir yapılanmaya izin vermeyiz. Bunun etnisiteyle, inançla, destekle bir alakası yok. Biz PKK'yı tehdit olarak kabul ederiz. Sınırlarımızda böyle bir şeyin oluşmasına izin vermeyiz. Bu PKK'ya, terör örgütüne karşı olan bir tutumdur. Rejimin yerleşmesine izin verdiği gruplar Kürt de olsa başka bir grup da olsa bir süre sonra oradaki halkla çatışacaktır. Esed'den ızdırap çekmiş Halep halkı böyle bir şeye izin verir mi?''
İster Irak'ta olsun ister Suriye'de, bir haksızlık yapıldığında bu insanların hakkını ilk önce Türkiye'nin savunacağını belirten Davutoğlu, bazı basın organlarında çıkan ''Kuzey Suriye doğuyor'' algısının yaygınlaştırılmasının da psikolojik bir harekat olduğunu savundu.
''Bugün sanki bütün Suriye sınırında da Kürtlerin yaşadığı bir bölge olduğu korkusu yaşatılmaya çalışılıyor'' diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
''Bunu gereksiz bir korkunun unsuru haline getiriyorlar. Bayrak çekildiği iddia edilen bölgede çok az sayıda Kürt var. Kamışlı ve Haseki'deki Hatay'a sınırda Kürtlerin yaşadığı alanlar bir süreklilik arz etmiyor. Yayladığı'nın karşısında tamamiyle Türkmenler yaşıyor. Halep Türkleri de Kobani bölgesinde yaşıyor. Dolayısıyla böyle bir dönemde kullandığımız kavramlara dikkat ederek, herhangi bir şekilde bir grup kardeşimizin yüreğine korku salmamız doğru değil. Bütün bu kuzey sınırının bu bölgenin kalbi Halep şehridir. Halap şehrinin çoğrafi yapısına da baktığınızda yüzde 80'i Arap, yüzde 10 civarı Kürt ve geri kalanı da Türkmen ve Hristiyan bir nüfus var.
Şimdiden bayrak çekmeler bize karşı bir tahrik değil Arap nüfusuna da bir tahrik. Birileri bunun üzerinden Suriye'de çatışma oluşturmak istiyor. Bunu engellemek için hemen harekete geçtik. Bunlar fırsatçı gruplar. Bu oradaki Kürk kardeşlerimiz için de iyi bir durum değil. Bu, oradaki Arap ve Kürt kardeşlerimizi de birbirine düşürecek bir yapıdır. Onun için geçiş sürecinin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz.''
İsrail ile ilişkiler
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin Mavi Marmara olayıyla ilgili olarak İsrail'den özür ve tazminat gibi taleplerinin devam ettiğini belirtti. Bunların yerine getirilmesi durumunda İsrail ile yeni sürecin başlayabileceğini dile getiren Davutoğlu, son dönemde İsrail hükümetinin basın aracılığıyla gönderdiği sempatik mesajlarla sorunun çözülemeyeceğini kaydetti.
Davutoğlu, Mavi Marmara gemisindeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının İsrail tarafından katledildiğini hatırlattı ve Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerinin İsrail ile bağlantılandırılamayacağını söyledi.
Rohingya Müslümanları
Davutoğlu, Myanmar'daki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanların yaşadığı sıkıntılar hakkındaki bir soru üzerine de, Myanmar'da yakın zamanda başlayan reform sürecinden herkesin ümitlendiğini, Rohingya Müslümanları için de yeni bir sürecin başlayacağı konusunda umutların arttığını söyledi.
Davutoğlu, Türkiye'nin 5 ay önce Myanmar'a yeni bir büyükelçi atadığını hatırlatarak, yeni büyükelçiden Birinci Dünya Savaşı sırasında bu bölgede şehit olan Türkler'in mezarlarını bulmasını istediklerini ve Arakan Müslümanlarının sıkıntılarıyla ilgilenmesini istediklerini söyledi.
Mezarların bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, Arakanlı Müslümanların sorunlarıyla ilgili olarak da girişimlerin başladığını duyurdu.
Davutoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı ile bir girişim başlattıklarını, ayrıca kendisinin de Myanmar Dışişleri Bakanı'na hem şehitlik hem Arakanlı Müslümanlar konusunda mektup yazarak, uluslararası yardımın ulaştırılmasını istediklerini bildirdi.
Ayrıca Bangladeş Dışişleri Bakanı ile de görüştüğünü dile getiren Davutoğlu, Myanmarlı muhatabıyla bugün tekrar bir telefon görüşmesi yapacağını belirtti.
Davutoğlu, bölgede çatışmaların bir süre önce durduğunu ancak gergin ortamın devam ettiğini söyledi ve acil insani yardım ihtiyacının altını çizdi.