1980'de henüz 17'sindeyken yaşı büyütülerek idam edilmişti Erdal Eren... Onun hikâyesi Türkiye'de hemen herkesin yüreğinde derin bir acı bırakmıştır. 12 Eylül darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü iddiasıyla hüküm giyen ve asılarak idam edilen Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Eren, duruşma salonunda üzerinde bulunan ceketiyle 30 yıl sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda buluştu. "Gümeli" marka kahverengi ceketinin ortaya çıkma hikâyesi ise hayli ilginç. Devrimci 78'liler Federasyonu'nun çağrısı üzerine Eren ile aynı günlerde cezaevinde bulunan bir arkadaşı 30 yıl gözü gibi sakladığı ceketi 'Utanç Müzesi'ne' getirdi. Kardeşinin ceketi Ankara'dan aldığını belirten ağabeyi Erkan Eren, o anki duygularını şöyle anlatıyor: "Her şeyini yağmalamışlardı kardeşimin. Hiçbir eşyasını teslim etmediler. İstanbul'dan bir arkadaşı getirip teslim etmiş. Müzede görünce önce büyük bir şok geçirdim. Ağladım. Hüzünlendim. Acılarım tekrar tazelendi..."
'CEKETİ KOKLUYORUM'
İsminin gizli kalmasını isteyen arkadaşının tam 30 yıl gözü gibi baktığı ceketi müzenin kapanmasıyla birlikte federasyon yöneticilerinin kendisine vermesi ağabeyi Erkan Eren'de büyük bir travma yaratmış. Ceketi eve götürdüğünde özel bir elbise kılıfına koyduğunu söyleyen Eren, "O gece uyuyamadım. Ceketin bize verilmesinin üzerinden dört gün geçti. Ama ara ara çıkarıp kokluyorum. Belki kardeşimin kokusunu alırım. Anneme ceketle ilgili bilgi vermedim. Çünkü idam edildikten sonra tam 20 yıl büyük bir travma yaşadı. Kardeşlerimle, akrabalarımla bu konuyu asla konuşmadı. Konu açıldığı zaman 'donuk donuk' bakardı bizlere. Şimdi ceketi götürürsem, kalp krizi geçirebilir" dedi.
CEBİNDEN TÜTÜN ÇIKTI
Mahkeme salonunda Erdal Eren'in üzerinde duran siyah beyaz ceketi mezarlığa götürüp 30 yıl sonra buluşturma fikrime önce karşı çıktı Erkan Eren. Erkan Eren'in bu karşı çıkışına hak verip fazla ısrarcı olmadım. Ancak kendisi birden, "Erhan Bey siz vesile oldunuz. Hadi kalk gidiyoruz" dedi. Ceketi mezara getirdiğimiz zaman ben gazetecilik refleksiyle ceplerine baktım. Belki bir kağıt, bir iz bulabilirim diye. Ancak cepleri boştu. İkisi içeride, ikisi yanda birisi de üstte olmak üzere cebin tamamında sigara tütünleri vardı. Her cebinin astarını dışarı çıkardığımda tütünler dökülüyordu mezarına Erdal'ın... Ceketin bazı yerleri yıpranmış, yırtılmıştı. Bu durum hem ben de hem Erkan Eren de hem de foto muhabiri arkadaşım Cengiz Uysal'da derin bir sessizliğe neden oldu. Çünkü 30 yıl sonra Erdal'ın harçlıklarından biriktirerek aldığı ceketinin ceplerinde bulunan astarların arasından tütünler çıkmıştı. Daha sonra ceketini Erdal Eren'in mezarının üzerine koyduk. "2 Şubat 1980 günü Erdal Dikmen'deki evimizden çıktı ve bir daha eve dönmedi" diye sözlerine başlayan Erkan Eren, kardeşinin işlemediği bir suçtan dolayı idam edildiğini savundu. Eren, şunları söyledi: "2 Şubat 1980'de Ankara Hoşdere'de korsan eylemde üzerlerine ateş açan askerlere karşı ateş açarak bir askeri öldürdüğü söylendi. Askerler karşıdan geliyorlardı ancak Erdal'ın bu askeri 'sırtından' vurduğu söyleniyordu. Otopsi raporunda askerin yakın mesafeden, sırtından kurşunlandığı belirtiliyordu." Kardeşinin bir buçuk aylık bir sürede yargılandığını ve idama mahkûm edildiğini hatırlatan Eren, o dönemde avukatlarının sunduğu hiçbir delilin mahkemece dikkate alınmadığını da savundu. Eren; hukuk sürecinin nasıl adaletsiz işlediğini de şöyle anlattı: "Bir buçuk aylık bir sürede yargılama yapıldı. Sanıyorum üç duruşmada cezası kesildi. Davası iki defa Yargıtay'da bozuldu. Ancak Yargıtay Dava İdareler Kurulu idamı onaylandı. İnfaz edildi. Yaşı 18'den küçüktü. Gerçek yaşını bile öğrenmek istemediler. O dönemde kurbanlar aranıyordu. İnfaz olduğunu radyodan öğrenebildik. Erdal'ı kimsesizler mezarına gömmek istemişlerdi."
EREN'İN AĞABEYİ OLMAK
Aradan geçen sürede devletin kendilerinden özür dilemesi gerektiğini düşündüğünü söyleyen Eren, şöyle devam etti: "Ama tersine yıllarca Erdal'ın ailesi olduğumuz için sakıncalı görüldük. Gizli gizli takip edildik. Geçenlerde Dışişleri'ne bir iş yapacaktık. Bana izin verilmedi. Çünkü Erdal'ın ağabeyi olduğumu öğrendiler. Yani ben hâlâ 27 yıl sonra bile bazı engellerle karşılaşıyorum." Babasının Erdal'ın idamından duyduğu üzüntü nedeniyle kalp krizi geçirip hayatını kaybettiğini vurgulayan Eren, "Erdal'ın idamı babamı çok etkilemişti ve üç yıl sonra geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetmişti. Anneme de ilginç bir şekilde karşıdan karşıya geçerken askeri bir araç çarpmıştı. Zor yılların izlerini hep taşıyoruz" dedi.
İDAM KARARININ OKUNDUĞU DURUŞMADA GİYDİĞİ CEKET
Erdal Eren, Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat 1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980'de idama mahkûm edildi. 13 Aralık 1980'de cezası Ankara Merkez Cezaevi'nde infaz edildi. Cesedi Karşıyaka Mezarlığı'na görevliler tarafından defnedildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da referandum öncesi TBMM'de yaptığı konuşmada, Erdal Eren ve Necdet Adalı'nın idamlarının yarattığı üzüntüden bahsetmişti.
NEDEN 1961 YAZIYOR?
Ailesi mezar taşına Erdal Eren'in doğum tarihi olarak 1961 yazdırmış. Bunun nedenini ağabey Erkan Eren şöyle açıkladı: "Erdal'ın nüfus kayıtlarında doğum tarihi 25 Eylül 1961 gözüküyor. Bu kayıtlar dikkate alınarak karar verildi. Mahkeme bizim kemik yaşı talebimizi göz ardı ederek, Erdal'ı idam sehpasına gönderdi. Biz de mezar taşını yaptırırken resmi kaydı dikkate aldık."