Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile gelinen noktayı değerlendirdi. Erdoğan, " İsrail halkıyla sorunumuz yok, yönetimiyle sorunumuz var. Antisemitizmi istismar ederek katliamları örtmeye çalışmak artık inandırıcı değil. İsrail'in politikaları artık dünyada daha çok tepki çekiyor" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İsrail, bölgede en önemli dostunu kaybetmek üzere, bu anlayışla, bu kafa yapısıyla giderse. Onun için İsrail yönetiminin kendini çek etmesi, 'Biz ne yapıyoruz' demesi lazım. Bugün bizim yaptığımız sadece dostluğu koruyabilme gayretiydi'' dedi.
Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Rixos Otel'de düzenlenen Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Şili'de bulunduğu sırada İskenderun'daki Deniz Komutanlığı'na saldırı yapıldığını ve Akdeniz'deki devlet terörünü haber alınca geziyi kesmek durumunda kaldığını belirterek, şunları söyledi:
''Bölgede çocuklar fosfor bombalarıyla öldürüldükçe, bölgede çocuk parkları bombalandıkça, kadınların gözyaşı sel olup aktıkça, okullar, hastaneler bombalandıkça, çocuklara ilaç, gıda götüren, yiyecek, oyuncak, inşaat malzemesi götüren gönülüler katledildikçe bölgeye barış gelmez, bölgede hiç kimse için refah ve istikrar söz konusu olmaz, olamaz.
Bu saldırgan tavırlardan, bu hırçın politikalardan bölgenin hiç bir ülkesi kazanç sağlayamayacağı gibi İsrail de İsrail halkı da kazanç sağlayamaz. Gazze'de, Kudüs'te Akdeniz'de bir haydut yaklaşımıyla, bir korsan yaklaşımıyla kuralsız, hukuksuz şekilde yürütülen şiddet politikalarıyla tüm dünyayı karşısına alan meydan okumalarla hiç kimse bir şey elde edemez. Kimileri buna sesiz kalabilir, birileri buna göz yumabilir, zoraki kınamalarla, gönülsüz açıklamalarla birileri bu zorbalığı teşvik edebilir. Ama biz artık bu zorbalığa, bu saldırganlığa göz yummayız, boyun eğmeyiz, görmezden gelemeyiz. Şu iki gün içerisinde uluslararası toplumun tepkisinin çekilmesi, yanlıştan dönülmesi, yaraların sarılması için ilk planda ne yapılması gerekiyorsa hızlı bir şekilde yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Daha işimiz bitmiş değil. Bir çok ülke liderleriyle telefon görüşmeleri yaparak, hissiyatımızı kendileriyle paylaştık.''
''GEMİLERDE SİLAH YOKTU''
Başbakan Erdoğan, ''İsrail'in bu anlayışla, kafa yapısıyla devam etmesi durumunda bölgedeki en önemli dostunu kaybetmek üzere olduğunu'' belirterek, ''Onun için İsrail yönetiminin kendini çek etmesi, 'biz ne yapıyoruz demesi lazım' Bugün bizim yaptığımız sadece dostluğu koruyabilme gayretiydi. Ama İsrail yönetimi maalesef bunun farkında olmadı ve tarihi bir yanlışı yaptı. Bunu sadece Türkiye'ye karşı da yapmadı, 32 ülkenin insanına karşı yaptı. Gemilerde silah yoktu, sadece insani yardımlar vardı. Bu gün de çabamız sadece barış'' dedi.
''BİR CENAZE ASLA SİYASİ İSTİSMAR ARACI OLAMAZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bir cenaze asla siyasi istismar aracı olamaz. Eğer cenazeye geliyorsan, gel orada duanı yap. Çünkü oradaki şehit senden dua bekler, slogan beklemez'' dedi.
Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Rixos Otel'de düzenlenen Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, terör saldırılarına değinerek, ''Terör örgütü benim Kürt kökenli vatandaşlarımın, Kürt kökenli kardeşlerimin hiçbir zaman sözcüsü olmamıştır, olamaz. Son haftalarda ortaya konan alçakça saldırılar, terör örgütünün esasen bir taşeron örgüt olduğunu, bir tetikçi olduğunu alenen bir kez daha gözler önüne sermiştir'' diye konuştu.
Türkiye'nin istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü, ekonominin küresel finans krizini hızla geride bıraktığını, uluslararası görünümünün güç kazandığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ülkenin bölgesel ve küresel bir oyuncu haline geldiğini, 1982 Anayasası'nda bugüne kadar yapılmış en kapsamlı ve en demokratik değişikliğin gerçekleştiğini anlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İran'ın nükleer çalışmalarında bölgenin, dünyanın güvenliği adına, Brezilya ile birlikte inisiyatif aldık ve sonucu ulaştık. Ama bunu karartmak isteyenler var içeride de dışarıda da. Ne diyorlar, 'ne işimiz var orada bizim' Arkadaşlar, var, var. Niye var? Biz uluslararası bir rol oynuyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Rixos Otel'de düzenlenen Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2002 yılında Arap ülkelerine yaptığı ihracatın 3.2 milyar dolar olduğunu, bu rakamın 2008 yılında 25 milyar dolara çıktığını söyledi. ''Halep oradaysa arşın Ankara'da'' diyen Erdoğan, artışın yüzde 668 oranında olduğunu, 2009 yılında krize rağmen Arap ülkelerine ihracatı 21 milyar doların üzerinde tutmayı başardıklarını belirtti.
Bu gelişmenin durup dururken olmadığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu, proaktif dış politikayla oldu. Bu, bizim barış temelli istikrar temelli işbirliği noktasındaki anlayışımız ve onlarla olan bu işbirliği temelli yapıcı yaklaşımlarımızla oldu. Samimi bir şekilde refahı, huzuru, barışı savunmamız sayesinde oldu.
Bakın Amerika Birleşik Devletleri'nde kriz oluyor, tüm dünya bundan etkileniyor. Türkiye kaynaklı değildi bu kriz. Yanı başımızda kriz varsa, savaş varsa, istikrarsızlık varsa, kan ve gözyaşı varsa isteseniz de istemeseniz de bundan etkilenirsiniz. Bizim yanı başımızda savaş yok muydu, vardı. Irak ne hale geldi görüyorsunuz. Irak'ta bütün bu süreç devam ederken Türkiye, sürekli olarak tırmanışa devam etti.''
''ORTA DOĞU'DA BARIŞ İSTİYORUZ''
Yurt içinde ve yurt dışında dış politikayı eleştirenlerin, eksen kaymasından bahsedenlerin rakamları görmediğini belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Dünyanın içine girdiği değişim ve dönüşümü okuyamıyor ya da okumak istemiyorlar. Orta Doğu'daki yangına sırtınızı dönemezsiniz. Orta Doğu yanarken siz burada kendinize yalıtılmış müreffeh bir dünya inşa edemezsiniz. Orta Doğu'daki yangına, çatışmaya, hukuksuzluğa, katliamlara adam sende geç git diyemezsiniz. Biz Orta Doğu'da barış istiyoruz, istikrar, refah ve huzur istiyoruz. Bunu tüm Orta Doğu halkları için olduğu kadar kendimiz için istiyoruz. Avrupa için istiyoruz, küresel barış için istiyoruz. Bunun için yıllardır elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz, elimizden gelen katkıyı vermeye çalışıyoruz.
Gazze için sesimizi yükseltiyorsak, eğer Kudüs için yüreğimizi ortaya koyuyorsak, bu bir eksen kaymasının, bir politika değişikliğinin, bir düşman üretme gayesinin neticesi asla değildir. Bu hukukun egemen olması, adaletin egemen olması, bölgeye barışın gelmesi, akan kanın, gözyaşının dindirilmesi içindir. Ne şöhret peşindeyiz ne de rol kapmanın mücadelesi içindeyiz. Biz sadece insanlık diyoruz, sadece vicdan diyoruz, hukuk diyoruz, hak diyoruz, adalet diyoruz.''
Başbakan Erdoğan, Suriye ile vizeleri bölgesel barış adına, iki halk arasında gidiş gelişleri artırmak için kaldırdıklarını ifade ederek, ''Ürdün, Libya, Irak'la bunun için kaldırdık. Şöyle bir baktığınız zaman bu kadar kısa zaman içinde acaba ithalat ihracatımız ne hale geldi bu ülkelerle. Giriş çıkışlar ne hale geldi. Turizmde neler oldu. Özellikle sınır illerimizdeki değerlendirmeye baktığınızda bunun farkını hissediyorsunuz'' dedi.
İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI
''İran'ın nükleer çalışmalarında bölgenin, dünyanın güvenliği adına, Brezilya ile birlikte inisiyatif aldık ve sonucu ulaştık'' diyen Başbakan Erdoğan, ancak içerde ve dışarda ''bunu karatmak isteyenler olduğunu'' söyledi. Erdoğan, ''Ne diyorlar, 'ne işimiz var orada bizim' Arkadaşlar, var, var. Niye var? Biz uluslararası bir rol oynuyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nin üyesi olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye sıradan bir ülke değil. Biz kabile devleti değiliz arkadaşlar. Bunu bir defa göreceğiz. Bizim tarihimizi şöyle bir görelim, ele alalım değerlendirelim. Hani şair diyor ya ''Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz, gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz.'' Biz böyle bir milletin torunlarıyız. Ne olacak adam sende bırak, öyle gitsin. Hayır biz öyle bir noktada değiliz. Gücümüzün farkında olalım. Kendi kendimize yetmesini bilelim ve bunu başaracak bu millet ve bunu başarıyor.
Biz bu adımı nükleer programla ilgili atarken, Sayın Obama ile yaptığımız görüşmeler, bana yazdığı mektup, Sayın Lula'ya yazdığı mektup ve mektuplar çerçevesinde attığımız bir adımdır. Onlar zannettiler ki burada netice nasıl olsa alınamaz biz bu mektubu yazalım, dostlar alışverişte görsün. Ama gerçekleştikten sonra acaba şöyle mi böyle mi demeye başladılar.
Hayır, biz yola çıktık. Şu anda biz orada atılan imzaları, bir defa 10 maddeyi o imza sahipleri olarak takip ediyoruz. İran sözünde durdukça biz de o imzalarımızın arkasındayız. Uluslararası camianın da sözünün arkasında durmasını istiyoruz. Eğer dünya barışına katkı vereceklerse. Yazılı metin benim de elimde Brezilya Devlet Başkanı'nın da elinde. Nitekim şu anda dünya basınında da bunlar yazıldı çizildi.''
''VİCDANDAKİ KANAMANIN DİNDİRİLMESİDİR...''
Başbakan Erdoğan, İsrail Filistin görüşmelerine arabuluculuk yaparken, barışı desteklerlerken, bölgenin istikrarı ve bölge halklarının refahı adına bunu yaptıklarını ifade etti.''İsrail bölgeden en önemli dostunu kaybetmek üzere, bu kafa yapısıyla, bu anlayışla giderse'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Onun için İsrail yönetiminin kendini çek etmesi lazım. 'Biz ne yapıyoruz' demesi lazım. Bugün bizim yaptığımız sadece bu dostluğu koruyabilme gayretiydi ama İsrail yönetimi maalesef bunun farkında olmadı ve tarihi bir yanlışı yaptı. Ve bunu sadece Türkiye'ye karşı yapmadı. 32 ülkenin insanına karşı... Bu gemilerde silah yoktu. Bu gemilerde sadece insani yardımlar vardı. Bugün de çabamız sadece barıştır, sadece vicdanlardaki kanamanın dindirilmesidir.'' Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, popülizmin çok ciddi bir siyaset hastalığı olduğunu ve etkisinin de hiç bir zaman lokal kalmadığını belirterek, ''Biliyorsunuz 1'e 5 dağıtanlar olur, 1'e 2 dağıtanlar olur ama ondan sonra Züğürt Ağa'ya dönersiniz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) Rixos Otel'de düzenlenen Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, 2002 yılı sonunda Türkiye'nin toplam ihracatının 36 milyar dolar olduğunu anımsatarak, 2008 sonunda yaklaşık 4 kat artışla bu rakamı 132 milyar dolara çıkardıklarını söyledi.
Küresel krize rağmen 2009 yılında 102 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, ''Dünyadaki gelişmeleri izlemeyenler, dünyada nasıl bir fırtınanın estiğini, bu fırtınanın dünya ekonomilerini nasıl kasıp, kavurduğunu görmeyenler, ihracattaki düşüşü farklı yerlere çekmenin çabası içine giriyorlar'' dedi.
Erdoğan, 2008 yılında yaklaşık 16 trilyon dolar olan dünya ticaret hacminin 2009'da 12.5 trilyon dolara gerilediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''2008 yılından 2009 yılına bizde ihracattaki gerileme oranı yüzde 22.6, buna karşı dünyada mal ihracatı dolar bazında yüzde 23 geriledi. Yani biz dünya ortalamasının altında bir düşüş kaydettik. Rusya'nın ihracatı yüzde 36 azaldı, Japonya'nın yüzde 26, İtalya'nın yüzde 25, İngiltere'nin yüzde 23.''
Erdoğan, oldukça temkinli bir bakış açısıyla hazırladıkları orta vadeli programda 2009 yılı için 98.5 milyar dolar olarak belirlenen ihracat hedefinin aşıldığını ve ihracatın 102 milyar 129 milyon dolara ulaştığını vurguladı.
''TÜRKİYLE İHRACATINI ARTIRIYOR''
''Açık söylüyorum ihracat rakamlarındaki düşüşten hiç kimseye siyasi rant çıkmaz'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Dünyayı izlemeden, dünyadaki gelişmelere bigane kalarak yapılan her değerlendirme Türkiye'ye haksızlıktır. Türkiye'nin ihracatçısına, yani size yapılan büyük bir haksızlıktır. Önceki gün Sayın Başkan Mayıs ayı ihracat gelişmelerini açıkladı. İhracatımızda 2009 yılının aynı ayına göre yüzde 24.8, yani yüzde 25 gibi çok ciddi bir artış var. Ocak ayından beri bu artış istikrarlı şekilde devam ediyor. Şu anda dünyanın pek çok ülkesi kara kara düşünürken, özellikle Avrupa'da kara bulutlar dolaşırken, Türkiye ihracatını artırıyor, hem de yüzde 25'lere varan çok ciddi oranlarda artırıyor. Türkiye'nin ekonomi potansiyeli o kadar hızlı bir şekilde büyüyor ki artık uluslararası kurumlar ve uzmanlar birkaç ay önce Türkiye için yaptıkları tahminleri sürekli yukarı yönde revize etmek zorunda kalıyorlar. Bakınız Ekim 2009... IMF, 2010 için Türkiye'nin ekonomik büyümesini yüzde 3.7 olarak tahmin etti. Hatta ben arkadaşlarıma dedim, 'Bakın bu yanlış tahmin. Bu daha yüksek olacak' 6 ay sonra Nisan 2010'da yapmış olduğu yeni bir tahminde Türkiye'nin ekonomik büyümesini bu defa yüzde 5.2 olarak açıkladı. Dahası var ondan yaklaşık bir ay sonra 28 Mayıs 2010 tarihinde bu tahminini yüzde 6.2'ye çıkardı.''
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir hükümet olarak ''Mali Kural Kanunu'' hazırladıklarını belirten Erdoğan, yasa taslağının Bakanlar Kurulu'nda imzalandığını ve TBMM'ye gönderildiğini duyurdu.
Ekonomide güven ve istikrarı güçlendirmek, kamu maliyesi politikalarına uzun vadeli öngörülebilirlik getirebilmek için böyle bir uygulamayı başlattıklarını söyleyen Erdoğan, ''Yani benim girişimcim geleceğini bugünden görmeli, görecek ve adımlarını da ona göre atacak. Mali kurul en çok da sizlerin işini kolaylaştıracak. Yani 'Yarın ne olacak...', Yarının ne olacağını bu tabloda göreceksiniz. Uzun vadeli bir hedef, uzun vadeli bir perspektif ortaya koyduğunuzda, devlet uzun vadede ne yapacağını açıkladığında özel sektör de önünü rahatlıkla görebilecek'' diye konuştu.
''YAPAMAYACAĞIMIZI VADETMEDİK''
İşsizlik sorununa da değinen Erdoğan, ''Popülizmin çok ciddi bir siyaset hastalığı olduğunu ve etkisinin de hiç bir zaman lokal kalmadığını'' belirtti.Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kendinize göre bazı tespitler, teşhisler yaparsınız, hele bu siyasette çok daha kolaydır. Biliyorsunuz 1'e 5 dağıtanlar olur, 1'e 2 dağıtanlar olur ama ondan sonra Züğürt Ağa'ya dönersiniz. Geldiğimizde bunları hep yaşadık, gördük. Geçmişte bu siyaseti yaşadık. Bu çirkin siyasetten bu millet çok çekti. 70'lerin siyaseti bu, Türkiye'yi bir şey kazandırmaz. Ne aldatan olacağız, ne aldanan olacağız. Gerçekçi olacağız. Yapamayacağınızı vadetmeyeceksiniz. Yapacağınızı söyleyeceksiniz ama söylerken ortaya reçeteyi koyacaksınız. 'Ben şu, şu, şu şekilde gerçekleştireceğim' diyeceksiniz. Efendim, 'Sen git de biz gelelim de ondan sonra biz nasıl yapacağız görürsün.' Yok öyle 25 kuruşa simit. Eğer vatanını seviyorsan, milletini seviyorsun bunu şimdiden söylersin. Niye? Türkiye'nin zaman kaybına tahammülü yok. Sen söyle, gerçekten gerçekçi yaklaşımsa ve mevcut hükümet bu gerçekçi yaklaşıma kulak ardı yapıyor da bakmıyorsa ondan sonra benim milletim, egemenlik onun zaten, hesabı soracak olan o. Sandığa geldiğinde gerekli hesabı sorar. Bundan hiç endişen olmasın. Türkiye'de her seçim öncesinde musluklar sonuna kadar açılmıştır, dikkat edin. Bol keseden dağıtılmış, kısmi bir rahatlama güya sağlanmıştır ama seçim sonrasında har vurup harman savurmanın bedeli de vatandaşa çok ağır ödetilmiştir.''
''MODERN HIRSIZLIK...''
''Bu ülkede karşılıksız para basılmış mıdır? Basılmıştır'' diyen Erdoğan, karşılıksız para basmanın millete kazandırdığı bir şey olmadığını vurgulayarak, ''Bunu adı benim deyimimle, 'modern hırsızlıktır' Yani vatandaşın cebindeki paranın çalınmasıdır. Çünkü benim cebimdeki paranın alım gücü bu karşılıksız paranın basılmasıyla olur. Sen nasıl basarsın bunu? Bu en büyük ihanettir. Öyle bir şey yapamazsın, buna hakkın yok'' dedi.
Türk Lirası'nın değerinden korkanların yıllarca millete bunun bedelini ödettiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
''Ne yaptılar? Akşam yattılar sabah kalktılar bir sıfır koydular. 1 liraya girdiğimiz tuvalete 1 milyona girer hale geldik. Bunları bu millete yaşatmadılar mı? Eskiden milyoner dediğiniz zaman akla zengin gelirdi, tuvalet milyonerleri çıktı bu ülkede. Bu hale getirdiler bizi. Aynı şekilde hiç bir metodu, hiç bir aracı, enstrümanı çözüm yöntemi olmadan kronik sorunları biz çözeceğiz diye gelenler, burada sözlerinin ve vaatlerinin altında ezilmiş, sandıklardan da çıkamamışlardır.''
Erdoğan, popülizmi ciddi bir siyasi hastalık olarak gördükleri için ne 3 Kasım seçimleri öncesinde ne de sonraki seçimde buna asla tevessül etmediklerini söyledi.
Milletten gerçekleri hiçbir zaman saklamadıklarını ifade eden Erdoğan, tabloyu bütün boyutlarıyla ortaya koyduklarını ve milletle paylaştıklarını belirtti. Erdoğan, ''Altını çiziyorum, yapabileceğimizi söyledik, yapamayacağımızı vadetmedik. Türk siyaseti artık bu olgunluğa, bu üslup seviyesine erişmeli. Siyaset artık bununla birlikte geleceğe yön vermelidir. 2002 ve öncesinde siyaset kurumu en az güvenilen kurum iken, iktidarımız döneminde milletimizle kurduğumuz gönül bağı neticesinde siyaset yeniden güven kazanmaya başladı, güven katsayısını artırmaya başladı. Bu güveni, bu güven katsayısını aşağılara çekmeye hiç kimsenin hakkı yok'' diye konuştu.
''İŞSİZLİK KONUSUNDA EN KÖKLÜ TEDBİRLERİ UYGULADIK''
Şubat ayı işsizlik rakamlarına değinen Başbakan Erdoğan, 2009 Şubat ayında işsizlik oranının yüzde 16.1 seviyesinde olduğunu, bu yılın Şubat ayında ise 1.7 puanlık bir düşüş gerçekleştiğini ve işsizliğin 14.4'e gerilediğini söyledi.
Bu bir yıllık dönemde 1 milyon 500 bin kişinin istihdama dahil olduğunu ifade eden Erdoğan, bunların sadece 238 bininin işsizken iş sahibi olduğunu belirtti. Kalan 1 milyon 212 bin kişinin ilk kez işe yerleştiğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Küresel krizin en şiddetli olduğu 2009 yılı ile kriz öncesi 2007 yıllarının işsizlik oranlarını karşılaştırdığımızda Türkiye'nin işsizliğin yüzde 10.3'ten yüzde 14'e çıktığına şahit oluyoruz. Aradaki fark 3.7 puan. Aynı zaman diliminde ABD'ye bakalım. İşsizlik 4.6'dan, yüzde 9.3'e çıktı. Aradaki farka bakıyoruz, 4.7. Yani yüzde 100'ün üzerinde artış var. Neresi burası? Amerika. Dünyanın en gelişmiş ülkesi. İspanya'ya bakıyoruz, işsizlik yüzde 8.3, peki şimdi nerede, yüzde 18. Aradaki farka bakıyoruz 10.3, yüzde 100'ün üzerinde.''
''Dünyadaki gelişmelere bakarak, biz onlara göre daha iyi durumdayız diyerek, elimiz kolumuz bağlı durmadık, durmuyoruz. Çünkü biz bu oranlarda olmayacağız'' diyen Erdoğan, emek yoğun bir istihdamdan teknoloji yoğun bir istihdama geçildiğini söyledi.
Gerçekçi olmak gerektiğini ifade eden Erdoğan, ''Yani artık tarlalarda insan çalıştırmıyoruz. O dönemler geride kaldı. Eskiden insanla yaptıklarımızı artık teknolojinin ürünleriyle yapıyoruz'' dedi.
İşsizlik konusunda Cumhuriyet tarihinin en köklü tedbirlerini uyguladıklarını vurgulayan Erdoğan, en kapsamlı, en büyük projeleri hayata geçirdiklerini anlattı.
Başbakan Erdoğan, yapılması gerekenleri fazlasıyla yaptıklarını ifade ederek, ekonomi büyüdükçe, ihracat arttıkça, yatırımlar çoğaldıkça, uygulanılan tedbirler hedefini buldukça bu kronik sorunun da kademe kademe düşeceğini ve makul bir seviyeye ineceğini söyledi.
Böyle büyük bir sorunun tek başına hükümet tarafından çözülebilmesinin mümkün olmadığını belirten Erdoğan, ''Ne yazık ki muhalefet partilerimizde de kayda değer öneriler, ekonominin gerçekleri içinde formüller üretilmiyor. Ama ben iş adamlarımıza, ihracatçılarımıza güveniyorum. Bugüne kadar büyük işler başardık, büyük hedefleri önümüze koyduk. İnanıyorum ki yine birlikte işsizlik sorununu da çözeriz, çözeceğiz. Daha da güzeli, evet çözüyoruz. Ama sıfırlarız derseniz koskoca bir yalan söylersiniz. Dünyada bunu sıfırlayan bir ülke yok'' diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İsrail'in uluslararası bazı basın kuruluşlarını ve maalesef Türkiye içinden de bazı basın kuruluşu ve yazarları kanlı politikalarının yanına çekerek, antisemitizm istismarıyla kendisini haklı gösterme çabaları da dikkatimizden kaçmıyor''
dedi.
Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Rixos Otel'de gerçekleştirilen Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bugün ihracatçıları ile gurur duyduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Cesur davrandınız, kararlı şekilde hareket ettiniz. Hiç bir engele takılmadınız, hiç bir mazerete boyun eğmediniz, ihracatımızı sağolasınız bugünlere taşıdınız. Hangi ülkeye gitsem sizin ürünlerinizle karşılaşıyorum. Türkiye'nin markalarını görüyorum. Hangi devlet başkanı hangi başbakan ile konuşursam sizlerden övgü ile söz etiğine şahit oluyorum. Ülkeme, milletime bu gururu yaşatığınız için özellikle sizlere teşekkür ediyorum. Tabii başarılarınızın da artarak devamını diliyorum. Hükümet olarak bize düşen neyse onu yaptık, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz yol açtık, kapıları araladık, yoldaki engelleri temizledik, teşvik ettik ve sizler de o kapıdan girdiniz o yoldan yürüdünüz ve bugünlere ulaştık.''
Başbakan Erdoğan, 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer alma hedefini yineleyerek, ''Bu hedefimizin içinde ihracat artışının önemli bir payı var. Çünkü ihracat odaklı bir ekonomi anlayışını benimsedik ve 7.5 yıllık süreci bu şekilde geçirdik. 2023 hedefimiz 500 milyar dolar ihracat yapmaktır. Bu asla hayal değil, ulaşılamayacak bir seviye değil. 7 yılda ihraca yaklaşık 4 kat arttı. Önümüzdeki 13 yılda bunu 5 kat daha artırabileceğimize ben inanıyorum. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin ve onun üyelerini de bu hedefe inandıklarını görmekten büyük memnuniyet duyuyorum'' diye konuştu.
Latin Amerika ülkelerini kapsayan ziyareti sırasında iş bağlantıları kurulduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Türkiye nire Brezilya nire... Artık dünyada uzak yok. Artık her yer bir birine yakın yeterki sizin inancınız olsun, kararlılığınız olsun. Yaklaşık 200 yıldır diplomatik ilişkilerimizin bulunduğu Brezilya'yı ilk kez bir Türkiye Başbakanı ziyaret etti. Düşünebiliyor musunuz maziye bakıyorsunuz, 200 yıl ve ilk defa bir Türkiye Başbakanı ziyaret ediyor. Ardından Arjantin programımız yer alıyordu ancak Arjantin'de otonom yerel idare Atatürk Anıtı'nın açılışıyla ilgili daha önce mutabık kalındığı halde, nezaketsiz bir tavır sergiledi ve biz de o zaman 'Arjantin ziyaretimizi iptal ediyoruz' dedik ve Şili'ye gittik. Arjantin karşındaki tavrımıza ve haklı tepkimize verdikleri destekten dolayı tüm işadamlarımıza teşekkür ediyorum''
''BAKAR KÖR OLAMAYIZ''
Başbakan Erdoğan Türkiye ekonomisinin, 7 yıl gibi kısa bir sürede dünya ülkeleri arasında 26. sıradan 17. sıraya yükselmesinin bir tesadüf olmadığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Önce bunu bunu şöyle bir masaya yatırmamız ve bunda da samimi, gerçekçi olmamız lazım. Bu ülke 7 yılda dünyada 26. sıradan 17. sıraya nasıl düşer bunlar durup dururken mi oldu? Nasıl buralara geldik? Türkiye'nin milli gelirini 7.5 yılda yaklaşık 3.5 kat arttırmış olması tüm bu krize rağmen asla bir tesadüf değildir. İhracatın 36 milyar dolardan uluslararası finans krizine, ardından ekonomik krizine rağmen 102 milyar doların üzerine çıkması ki bu, bu sene çok daha fazla yükseliyor. Doğrudan yatırımların, turizm gelirlerinin Cumhuriyet tarihinin rekor seviyelerine ulaşması asla ve asla bir tesadüf değildir. Yani bunlara bakar kör olamayız. Bütün bunlar, sizin çabalarınız, bizim çabalarımızın yanı sıra Türkiye'nin komşularına, bölge ülkelerine, dünyanın tamamına barış mesajlarını samimi şekilde iletmesinin güven vermesinin itimat telkin etmesinin bir neticesi. Yani Türkiye bir güven ülkesidir, istikrar böyle olduğu için Türkiye bir çekim alanı haline geldi.''
''İSRAİL YAKLAŞIMLARINI İVEDİLİKLE GÖZDEN GEÇİRMELİ''
Başbakan Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısından söz ederken, bu konuda uluslararası toplumun tepkisinin çekilmesi, yanlıştan dönülmesi ve yaraların sarılması için ilk planda ne yapılması gerekiyorsa hızla yaptıklarını ve yapmaya devam ettiklerini söyledi. Erdoğan, ''İslam Konferansı Örgütü'ne çağrıda bulunduk ve Pazar günü biraraya geliyorlar. BM İnsan Hakları Konseyi dün Cenevre'de gerçekleştirdiği toplantıda İsrail'in saldırısının uluslararası ve tarafsız bir gerçekleri araştırma komisyonu tarafından incelenmesini kabul etti'' dedi.
Yürüttükleri çalışmalar sonucu saldırıda yaralananların ve gemideki gönüllülerin tamamının getirildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye olarak saldırı sonrası sesimizi yükseltmemiz, haklı tepkimizi ortaya koymamız bütün dünyanın ilgisini çekti, Gazze konusunu gündeme farklı bir şekilde getirdi ve Gazze'de 35 aydır süren ablukanın kaldırılması için yaptığımız çağrı bugün düne göre daha önemli bir karşılık buluyor. Nitekim Mısır önceki gün Refah Sınır Kapısı'nı açtığını duyurdu. İsrail hükümetinin saldırgan, hak, hukuk tanımayan, şiddeti kendisi için mübah gören politikaları dünya genelinde daha fazla tepki çekiyor ve herkes şu gerçeği görüyor; bir süredir İsrail hükümetinin bölgede estirdiği şiddet rüzgarları, bölgeyi terörize eden saldırgan tavırları, Orta Doğu'daki barış ve istikrar için büyük bir tehlike haline gelmiştir. İsrail hükümeti kendi ülkesini ve halkının güvenliğini tehdit eder derecede etrafına düşmanlık yaymakta ve hasmane tepkileri üzerine çekmektedir. Bu politikaların başka İsrail olmak üzere kimseye bir faydası yoktur. Bölge için de faydası yoktur, dünya barışı içinde faydası yoktur. İsrail yaklaşımlarını ivedilikle gözden geçirmelidir. Bizim İsrail halkıyla sorunumuz yok, bizim ve insanlığın İsrail yönetimiyle sorunu var. Bunu birbirinden ayırmamız lazım. İsrail halkı pervasız politikalarıyla başını ağrıtan, güvenliğini tehlikeye atan, ülkesinin çıkarlarını ortadan kaldıran, itibar ve saygınlığını zedeleyen iktidar partilerine gereken mesajı vermelidir, diye düşünüyorum.''
''BÖLGEMİZDE BARIŞ İSTİYORUZ''
Sözlerini ''İsrail'in uluslararası bazı basın kuruluşlarını ve maalesef Türkiye içinden de bazı basın kuruluşu ve yazarları kanlı politikalarının yanına çekerek, antisemitizm istismarıyla kendisini haklı gösterme çabaları da dikkatimizden kaçmıyor'' diye sürdüren Başbakan Erdoğan, antisemitizmin bir insanlık suçu olduğunu defalarca söylediğini anımsattı. Türkiye'de ne Musevi vatandaşların ne turistlerin ne diplomatların farklı bir muameleye maruz kalmasına tahammül etmeyeceğini ve izin vermeyeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Tamamının güvenliği bizim teminatımız altındadır. Onlar bize emanettir. Bu noktadaki anlayışımız budur. Bu, aynı zamanda bizim değerlerimizden kaynaklanmaktadır. Bizim tarihimizin bize yüklediği sorumluluk da budur. Antisemitizmi istismar ederek tüm dünya nezdinde yaptığı katliamları örtmeye çalışmak artık inandırıcılığını yitirmiştir. Şu anda aldığımız bazı ihbarlar üzerinde de çalışıyoruz. Bunları da göreceğiz. En tepesinden bu olaylara karışmış olanlar için suç duyurumuzu hassasiyetle yaptık, yapıyoruz ve bu işin takipçisi olacağız. İsrail'in güvenlik kaygıları, akıl, mantık ve insanlık sınırlarını aşan bir travmaya dönüşmüştür. Bu politikalar İsrail'in güvenliğini teminat altına almamakta, aksine riske atmaktadır. Tekrar ediyorum, biz bölgemizde barış istiyoruz, huzur istiyoruz, istikrar istiyoruz. Bunu bozanlara, bozma girişiminde bulunanlara karşı da sağduyulu, onurlu gerektiğinde de en sert tepkimizi koymaktan kaçınmayacağız ve kaçınmıyoruz.''
Türkiye'nin dünyadaki hiçbir devlete husumeti olmadığını ve olamayacağını belirten Erdoğan, ''Biz her zaman düşman üretmek yerine, dost kazanmaya anlayışıyla, 'yurtta sulh, cihanda sulh' ideali hareket ettik. Biz tarihi bir ibret vesikası olarak okuyoruz. Oradan gerekli dersleri gerekli, tecrübeleri çıkarıyoruz ve geleceğe de böyle bakıyoruz'' dedi.
"GAZZE KONVOYUNA SALDIRI"-GALERİ
"GAZZE'YE YARDIM KONVOYU"-GALERİ
"YARALILAR İSRAİL'E GETİRİLDİ"-GALERİ
"İSRAİL'E BÜYÜK TEPKİ"-GALERİ
"İSRAİL'E PROTESTOLAR BÜYÜYOR"-GALERİ
"YARALILAR İSRAİL'E GETİRİLDİ"-VİDEO
"İŞTE SALDIRI ANI"-VİDEO
"TAKSİM'DE İSRAİL PROTESTOSU-VİDEO
"İSRAİL ASKERLERİ GEMİYE BÖYLE ÇIKTI-VİDEO
''BİZ DEMOKRASİ DEDİKÇE TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAHA SARILMAKTADIR''
Milli birlik, bütünlük ve kardeşliği pekiştirmek için demokratik açılımlar yapıldığını, terör örgütünün tam da bu noktada devreye girdiğini, güzel gelişmeleri sabote etmek için kanlı saldırılarını yoğunlaştırdığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ama bunu bile 'Barışın bir çağrısı' diye ifade edenler var bu ülkede. Türkiye kamuoyunun hassasiyetlerini, tepkilerini adeta başka noktalara çekmek, adeta ortamı dizayn etmek için örgüt, tetikçilik görevi üstleniyor. Biz demokrasi dedikçe terör örgütü silaha sarılmaktadır. Biz hak ve özgürlük dedikçe, ilerleme ve büyüme dedikçe terör örgütü kan dökmeye başlamaktadır. Bu oynanan oyunu da milletimizin iyi görmesini, iyi okumasını istiyorum ve cenazelerimizi de siyasi malzeme haline getirmeye karşı halkımızın uyanık olmasını özellikle rica ediyorum. Çünkü bir cenaze asla siyasi istismar aracı olamaz. Eğer cenazeye geliyorsan, gel orada duanı yap. Çünkü oradaki şehit senden dua bekler, slogan beklemez. O slogana o şehidin ihtiyacı yok. Bunu da ortaya koymak istiyorum.''
Bu ülkenin şehitlerinin ''hepimizin şehitleri'' olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''Biz onlar sayesinde varız, onlar sayesinde nefes alıyor, onlar sayesinde bu topraklar üzerinde emniyet ve huzur içinde yaşamımızı idame ettiriyoruz. Şehitlerimiz ortak olduğu kadar terör meselesi de bizim ortak meselemizdir, bu milletin ortak sorunudur'' dedi.Erdoğan, şunları da kaydetti:
''Bizden önceki iktidarlar döneminde de bu mesele vardı, 30 yıldır her iktidar döneminde ay-yıldızlı bayrağımıza sarılı tabutlar geldi.
Meseleyi çözme yönünde atılan adımlar her zaman akamete uğradı. Meseleyi çözmeye en fazla yaklaşıldığı, konjonktürün en uygun olduğu zamanlarda fırsat değerlendirilmedi, gerekli adımlar atılmadı. Terör meselesinin siyasi istismar aracı haline ne olur kesinlikle dönüştürülmesine müsaade etmeyelim.''
''KARARLILIĞIMIZ EN ÖNEMLİ SİLAHIMIZ OLMALIDIR''
Barış, adalet ve hukuk çağrılarını her şeye rağmen yüksek sesle haykıracaklarını, tüm engellemelere, provokasyonlara rağmen demokrasiyle mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, bütün sivil toplum kuruluşları ve emniyet güçleriyle dayanışma içerisinde bu süreci devam ettireceklerini söyledi.
Erdoğan, ''Bizim dayanışmamız bu noktada her şeyi kıracaktır. Vatandaşımızla terör örgütünün arasını açmak suretiyle bu işi başaracağız. Bu noktada kararlılığımız, kardeşliğimiz, birbirimize olan sevgimiz, en önemli silahımız olmalıdır. Mili birlik ve bütünlük için yüreğimizi ortaya koymaya devam edeceğiz. Çünkü biz şunu biliyoruz bu ülkenin refahı, huzuru, istikrarı, kalkınması, büyümesi demokrasiden, kardeşlikten, barış mücadelesinden geçiyor'' diye konuştu.