Ak Parti'nin hazırladığı Anayasa paketiyle birlikte 12 Eylül tekrar Türkiye'nin gündemine oturdu. "Darbenin Anayasası"nın yürürlükte olması, darbeci generallerin yargılanması gibi konular seçme ve seçilme yaşı çoktan gelmiş, Türkiye'nin bugününe ve geleceğine yön verecek pek çok genç için pek bir anlam ifade etmiyor maalesef. Ancak 12 Eylül darbesinin oldukça karanlık bir bilançosu var. Darbe yıllarında 100 binlerce kişi gözaltına alındı, fişlendi, yargılandı, işkenceden geçti, cezaevinde yattı. Onlarcası idam edildi, işkence sırasında ölenlerin sayısı 100'lü rakamlarla telaffuz ediliyor.
12 EYLÜL FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ
Darbe yıllarında yargı-işkence-cezaevi sürecini yaşayanlardan biri de Anadolu Müzik Yapım'ın sahibi Prodüktör Cem Yılmaz. Cem Yılmaz, Anayasa'nın değişmesini, darbecilerin yargılanmasını beklemeden, kendince bir intikam almış o zamanki işkencecilerinden. Cezaevinde sürekli dinletilen, Müşerref Akay'ın seslendirdiği "Türkiyem, Türkiyem" şarkısının telif haklarını, bir daha kimse bu şarkıyı çalamasın diye satın almış!
"Cuntanın işkenceler sırasında kullandığı 'Türkiyem' şarkısını tahliye olup müzik yapımcılığına başladığım andan itibaren aramaya başladım. Fırsatını bulur bulmaz da 'Arşivim için' diyerek o şarkının da olduğu kalıbı oldukça ucuza satın aldım. Benden izinsiz kimse bu şarkıyı tekrar basamaz. Böylece işkencecilerin bir aletini ellerinden almış oldum" diye anlatıyor Yılmaz.
"OUR BOYS DİD İT" VAKASININ CANLI TANIĞI
Dev-Sol davasından 3 yıl Metris cezaevinde yatan Cem Yılmaz, o yılları anlatırken adeta yeniden yaşıyor. Darbeden 2-3 ay önce içeri girmiş. Yargılanmak için Sultanahmet cezaevinde beklerken, Kenan Evren'in ünlü cunta açıklamasını yapmasına saatler kala, 11 Eylül gecesi Amerika'nın Sesi radyosundan Türkiye'de darbe olduğu haberini dinlemiş. Gülerek, "Our boys did it (bizim çocuklar yaptı) vakasının canlı tanığıyım" diyor.
Darbeyle birlikte cezaevi yönetiminin, gardiyanların, askerlerin tavrı 180 derece değişmiş. "Tertip" diye hitap ettikleri askerlerden, "Komutanım diyeceksin" diye dayak yemeye başlamışlar. Çöp dökme, tuvalete gitme gibi ihtiyaçlar dayak ve işkence sebebi olmuş. Yargılama tamamlanıp da Metris cezaevine sevk edilince dayak ve işkencenin dozu da değişmiş. Diyarbakır ve Mamak'la birlikte Metris'in 'işkence laboratuarı' diye nam saldığını şu sözlerle anlatıyor Cem Yılmaz:
İŞKENCE KOBAYI
"İşkence sırasında doktor da hazır bulunuyordu. İşkencenin dozu fazla kaçtığında uyarıyorlardı. Yani doktor orada işkencenin dozunu ayarlamak için vardı. Bu hangi Hipokrat yeminine sığar? Bırakın doktorluğu insanlığa aykırı muameleler yapılıyordu. Bizim üzerimizde deneyip diğer cezaevlerinde de uyguluyorlardı."
İşkenceyle birlikte direniş süreci de başlamış. Tek tip kıyafete karşı yapılan Türkiye'nin ilk acemice yapılan susuz açlık grevine Cem Yılmaz da katılmış. İşkenceler, dayaklar, direnişlerle geçen 3 yılın sonunda tahliye olmuş Yılmaz. Bu süre içinde işkencenin dozu, dayağın şiddeti değişmiş de fonda çalan şarkı bir türlü değişmemiş. Müşerref Akay'ın sesinden, "Kahraman ırkıma sızmış ihanet/ Bütün yüreklerde acı ve nefret/Düşmanlarım mert değil hepsi de namert/Türk'e Türk'den başka yoktur dost nimet/Ata'nın verdiği ilkelerle coşalım/O'nun gösterdiği hedeflere koşalım/Türkiyem Türkiyem cennetim/Benim eşsiz milletim."
Cem Yılmaz'ın şarkıya duyduğu kin, sadece işkence sırasında dinlemesiyle sınırlı değil. Yılmaz şarkıyla ilgili hislerini şöyle anlatıyor:
ISMARLAMA ŞARKI
"Bu şarkıyı duymaya tahammül edemiyorum. Cezaevinde dayak yerken, işkenceden geçerken, açlık grevlerinde direnirken fonda hep bu şarkı vardı. Ayrıca sonradan öğrendik ki Kenan Evren bu şarkıyı cezaevlerinde çalınsın diye bizzat ısmarlamış. Sözleri Müşerref Akay'ın o zamanki eşi Mahmut Tezcan'a, bestesi Akay'a ait. Darbecilerin ısmarlamasıyla bir şarkı yapmak bir sanatçı için yüz karası bir durum bence. Hatta bu şarkıya yine ısmarlama bir de klip çekmişler. Klipte, 'kahraman ırkımıza sızmış ihanet, düşmanlarım mert değil hepsi de namert' sözleri çalınırken arkada Tariş işçilerinin yerlerde sürüklenme görüntüleri dönüyor. Kendi ülkesinin işçisini, öğrencisini düşman olarak gören bir zihniyetin ürünü."
DİNLEDİĞİ KÖTÜ MÜZİKLER İYİ MÜZİK YAPMA SEVDASI GETİRDİ
Türkiyem Cennetim şarkısı Cem Yılmaz'ın müziğe olan ilgisini artırmış. Gülerek, "Bugünkü mesleğimi de aslında o şarkıya borçluyum" diyor ve şunları söylüyor:
"Cezaevinde saçma sapan şarkılar dinletirlerken, 'Bari kendi şarkılarımızı dinleyelim' der bol bol şarkı türkü söylerdik. Etnik müziğe olan ilgim o zaman başladı. Cezaevinden çıkınca yaka paça bir askerlik süreci yaşadım. 'Vatan borcu'mu ödedim. Bakırköy'de bir kasetçi açtım. O dönem Ahmet Kaya ile tanıştım. O benim yapımcılığa başlama anlamında kafamı da açtı. Ahmet Kaya'yı Taç Plak'a ben yönlendirmiştim. Ondan sonra ben de yapımcılığa yönlendim. Politik müzikler, etnik müzikler derken, kafamın bir yerinde hep Müşerref Akay vardı. Bir gün tesadüfen karşıma çıktı ve düşünmeden satın aldım."
EDERİ 3 BİN 500 LİRA
Yılmaz, Akay'ın parçasını oldukça ucuza da almış. Bir arkadaşı şirketini kapatırken, "Elimde 7-8 albüm var, alır mısın" teklifinde bulunmuş. Aralarında Türkiyem parçasını görünce hiç düşünmemiş ve şarkının haklarını 2007'de o zamanın parasıyla 3 bin 500 liraya satın almış. Şarkının hakları elindeyken 2009 12 Eylül'ünde Cem Yılmaz'ın okul arkadaşı, dava arkadaşı ve aynı şartlarda işkence sırasında aynı şarkıyı dinleyen cezaevi arkadaşı Ertuğrul Mavioğlu'nun durumu Radikal'de yazmasıyla dananın kuyruğu kopmuş.
Şarkının haklarını, basılmamak üzere aldığı ortaya çıkınca telefonları susmamış. Yurtiçinden, yurtdışından benzer süreci yaşayıp aynı işkenceyi gören bir sürü insandan alınan tebrik telefonlarının arasında Müşerref Akay ve şarkının söz yazarı Mahmut Tezcan ile de telefonda konuşmuş. Yılmaz'ın "Cuntanın işkencecilerin ısmarlaması üzerine bir şarkı yapmış olmaktan utanmıyor musunuz? Şarkı insanlara işkence aracı olarak kullanıldı" sözüne karşı Akay, "Size yapılanlardan çok üzgünüm ama ben milliyetçi bir insanım ve şarkımın sonuna kadar arkasındayım" açıklamasında bulunmuş.
"MİLLİYETÇİLER BİLE TAKDİR ETTİ"
Cem Yılmaz'ın şarkıyı satın alması yurtdışında da oldukça yankı bulmuş. Bundan 1 ay kadar önce Almanya'nın CNN'i diye bilinen RTL televizyonu Yılmaz'la röportaj yapmış. Uluslararası pek çok radyodan röportaj teklifi almış. Reuters Haber Ajansı da söyleşi için sıradaymış.
Cem Yılmaz şimdiye kadar hiçbir olumsuz tepki almadığını hatta milliyetçi kesimlerin bile RTL televizyonunda yapılan röportajı kendi sayfalarına taşıdığını ve takdir eden yorumlar yaptıklarını anlatıyor. Yılmaz bu durumu da, o dönem benzer süreçlerden sağcı kesimlerin de geçmesine ve bu şarkının işkencenin bir parçası olarak onlara da dinletilmesine bağlıyor.
"FAŞİST VE IRKÇI ÖĞELER GİREMEZ"
Cem Yılmaz'ın 1993'te kurduğu Anadolu Müzik Yapım, Müşerref Akay'ın hiç basılmayacak albümü dışında etnik müzikten popüler müziğe, Türk Sanat Müziği'nden türkülere oldukça geniş bir portföye sahip. Zuğaşi Berepe grubundayken Kazım Koyuncu'ya ilk albümü yapan da Cem Yılmaz olmuş. Irkçı ve faşist öğeler içeren şarkılar dışında her türlü şarkı ve sanatçıya kapılarının açık olduğunu söyleyen Yılmaz, Osmanlı savaş müziklerinin basılı olduğu bir albüme bile sahip olduklarını belirtiyor.
"BU YARGI DARBELER OLURKEN NEREDEYDİ?"
Anayasa paketiyle birlikte 12 Eylül generallerinin yargılanmasının yeniden gündeme geldiğini ve taslak hakkındaki görüşlerini sorduğumuzda ise düşüncelerini şöyle aktarıyor:
"Türkiye tarihi maalesef darbe tarihleri oldu. Bu ülkede yeniden bir darbe olmaz diyemiyorum. Yarın bir yenisi olabilir. Her bir darbede yüzlerce yürek yandı, binlerce gencin hayatı karardı. Kenan Evren ve generallerin yargılanması kimseye bir şey kazandırmaz. Bu ülkede Evren'i aratacak öyle adamlar var ki. Ama darbecilerin yargılanmasının sembolik bir önemi var. Bundan sonra darbe yapacakların elini titretir. Ayrıca 12 Eylül Anayasasını savunanları da hiçbir şekilde anlamıyorum. Bu ülkede darbeler olurken, bu ülkede 'Hayata dönüş' operasyonlarında gencecik canlara kıyılırken neredeydi Yargıtay'ı, Danıştay'ı?"
12 EYLÜL DARBESİNİN KARANLIK BİLANÇOSU
650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişiye idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
50 kişi idam edildi.
98 bin 404 kişi 'örgüt üyeliğinden' yargılandı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi 'mülteci' olarak yurtdışına gitti.
300 kişi kuşkulu şekilde öldü.
171 kişi işkenceden öldü.
Cezaevlerinde 299 kişi öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi 'kaçarken' vuruldu.
95 kişi 'çatışmada' öldü.