BUGÜN ORTALIKTA GÖRÜNMEYEN, BİR DÖNEMİN ÜNLÜ ÇİZGİ KAHRAMANLARIN YARATICILARINA SORDUK! “Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı koca kavgasını, şipşak keser. Her derde devadır.” 1972 yılında Oğuz Aral, Türkiye’nin en çok satacak “kült” mizah dergisinin doğuşunu bu sözlerle ilan etti. “Aşk yarasına”, “karı koca kavgasına” iyi gelip gelmediği bilinmez ama Gırgır dergisi, kişisel hayatımıza girdiği gün, çocukluk gibi en fantastik dönemimizin kahramanlar hanesine, yeni kahramanlar eklemeye başladı. Zagor, Kızılmaske, Mandrake, Atlantis hatta Red Kit derken, ilk önce “abla-abi” elinde tanıştığımız Gırgır dergisin, “yenilebilir ama asla neşesinden bir şey kaybetmez” kahramanlarıyla; Avni, En Kahraman Rıdvan, Grup Perişan, Muhlis Bey Eşek Herif hatta Cork’la tanıştık. Şöyle ki; “Apartman inşaatından aşağıdaki kuma atlama” oyunu oynarken süper motivasyon olsun diye atılan Zagor Tenay “aaahyaak” nidasına, “kukurikuu” gibi genelde hesap makineli Casio saat takan arkadaşın attığı ilginç bir nida eklendi. Bisiklet dinamosundan pervane, parmağına değdirdiğinde yanan el feneri ampulü, telli arabanın önüne “Karaşimşek ışığı” koymak gibi süper fantastik-fütürist buluşlar yapan bu arkadaşımızın aynısını Gırgır dergisinde gördük. Hiçbir süper gücü olmayan, sakar ama sevimli bir çizgi roman kahramanı En Kahraman Rıdvan… Bu sadece bizim mahallemizde olan bir durum değilmiş ki “fütürist kahramanımız” aynı zamanda Gırgır dergisinin tirajını dünya sıralamasına da oturtmayı başarmış. Geçtiğimiz ay ortalığı sallayan Sonisphere heavy metal festivaline 50 bin kişinin gelmesinde en az Metallica ya da Manowar kadar Mikrop Danyal, Laçka Mazhar, Soyut Sadi’den müteşekkil Grup Perişan’ın da payı vardır. Hemen akabinde; “Bu ne terhis bu ne bahama kuşkusu” ve “Yaş otuzbeş yolun yarısı eder/Dantel örmedim bugün/ Delikanlı çalmış mücevher/Yamalak yumalak kaç pala eder/Kaç palanız vağğ” gibi, karikatürlerden daha etkili bir dili olan Muhlis Bey... En Kahraman Rıdvan gitti, Kunteper Canavarı geldi… Bir süre sonra ne oldu nasıl oldu bilinmez, Gırgır dergisini dünyanın üçüncü büyük mizah dergisi yapan çizgi kahramanlar Zagor gibi daha erken sırra kadem basan çizgi roman kahramanlarının ardından ortadan kayboldular. Çizgi roman müptelalığını dudak tiryakiliği kıvamına getirip hafızamızdan kısmen silmiştik ki bu kez başka çizgi kahramanlarla tanıştık. 1992 yılında Limon dergisinin kapanmasının ardından aynı ekibin çıkardığı Leman ve Lemanyak dergilerinden çıkıp fenomen hâline dönüşen Kötü Kedi Şerafettin, Robinson&Cuma ve Kunteper Canavarı gibi yeni çizgi kahramanlar 15 yıl süren bir tiryakiliğin ardından aynı bir öncekiler gibi sessiz sedasız kayboldular. Aktüel, ilk önce kendisine sonra da Türk mizah âlemlerinin son 30 yılına damgasını vuran çizgi kahramanların çizerlerine sordu: Bir zamanlar günlük hayatımızın bir unsuru olan çizgi kahramanlar şimdi neredeler? Karikatürist Behiç Pek, Bülent Arabacıoğlu, Hasan Kaçan, Abdülika, Bülent Üstün-Cengiz Üstün biraderler ve Gürcan Yurt, çizgi kahramanlarının nerede olduğunu hem yazdılar hem de dergimiz için çizdiler. Bülent Arabacıoğlu anlatıyor: EN KAHRAMAN RIDVAN Cengiz Üstün anlatıyor: KUNTEPER CANAVARI Abdülkadir Elçioğlu (Aptullica) anlatıyor: GRUP PERİŞAN Bülent Üstün anlatıyor: KÖTÜ KEDİ ŞERAFETTİN Gürcan Yurt anlatıyor: ROBİNSON VE CUMA Hasan Kaçan anlatıyor: 'EŞEK HERİF' Behiç Pek’in kaleminden: MUHLİS BEY Hokusfort, Kembilinç ve Şarbon ünüvelsitelelinden üç diploma kargoyla aynı gün geldi. Hattağa üç kargo motorpisikleti evimin önünde çarpışınça bem de arada kalarak ve birbuçuk ay çapa hastağnesinde sıltüstü yattım. Ardından ortoloma 45 takika içelsinde cart diye ‘Bütün mesleklel uzmanısı’ çıkttım. Bunlal alasında polofosöllük, dadı, şöfer, kozmopolit, astılonot, manav, fotojenik ve fotbol yıldızıda bunlala dâhil. Çırakım ‘Yavlum Mithat’la berağbel, ülkeye binoniki hizmet yaptıktan somra askelliyimi Karayip adalalında binikiyüzbaşı ya da tam hatıllayamıyolum azteymen üzeri kurupiyade gibi bir şey olarak tamamladım. Bintokusyüstoksan yılında emekliye ayrılalak maket gemi ve tank kazandım, bonus aldım, kredi kartıyla bolçlandım. Evde çok film izledim kola ve hamburgel içtim. Aradan tam yirmi yıl dile kolay, su kibi merdivemlelden aşağıya akınca altta oturan komşu şikağyete geldi. Kapıyı tekmeleyince ben açarak kavga çıkınça yumluk bana vuldu. Ve ön dişim kırıldı. Bem de onun ensesini ve iki kulakını ısırmış bulundum. Şimdi sanırımsa ikibinon yılındayıs. Bem kendim misis sippi nehrisine bakan 32 kapılı tek pençereli, yandan balkomlu, hasansöllü, terefelikli şimşirin bir vilyada yaşıyolum. Ağaç besliyolum, tavuk bağzen kaçıyol, bağzı terevizyomlara en az dâhice reklam filimi çekiyolum, bağzı dizilere danışmamlık, bağzen polütükacılar gelinçe onlara fikir dağıtıyolum. Sanatçi ve sipolculara kemdi kondüsyonumdan vererek huzullu bir emeklilik yaşıyolum. Çırakım Mithat iseyse letonyalı bir kızla evlenelek nikâhta kızın ayakına basıyolum diye gelin arabasının kaz pedalına basınça şarampole yuvalanarak otuz metre aşağıdaki bir dünyağ evine girdiler. Kısa pantolonlu iki çocukları oldu. Lıtıl kibi bir ingilişçe konuşuyollar. SBS’yi kazandılal.'