Altan Şekerleme - Karagözoğlu Emin Bin 1865: Karagözoğlu Emin Bin tarafından, 1865 yılında kurulan altan şekerleme, 1. dünya savaşına kadar kendisi tarafından çalıştırılır. Savaş esnasında beş çocuğundan 4'ü şehit olur. Daha sonra kendisi de hac için yola çıktığında geride kalan oğlu Mustafa Altana üç kese altın bırakarak Altan şekerlemenin devam etmesini ister. Karagözoğlu Emin Bin hac (Hicaz) vazifesini yerine getirmek için gittiği Mekke'de vefat eder. 1894 doğumlu Mustafa Altan 1973 yılında Altan şekerlemeyi 2 çocuğuna devreder ve 1974 de de vefat eder. Vefa Bozacısı - Hacı Sadık 1870: 1870 yılında Arnavutluk Prizren 'den İstanbul'a gelip yerleşen Hacı Sadık Bey o yıllarda bozanın sulu kıvamlı esmer renkli ve ekşi lezzetli biçimde sayıları 200'e varan şehir halkı tarafından yapılıp satıldığını görmüş evinin altında kendi imkanları ile ürettiği bozasını, altı yıl boyunca kış geceleri saray ve çevresinde omuzunda taşıdığı bakır güğümlerle dolaştırarak tanıtmış, İstanbul'un en mutena semtlerinden biri olan Vefa 'da 1876 yılı Eylül ayında boza ürününün dünyadaki ilk resmi ticarethanesini açmıştır. Cemilzade Şekerci - Udi Cemil Bey 1883: Tarihe 'Şekerci, Bestekâr, Hafız ve Udi' olarak geçen Cemil Bey, 1883 yılında, on altı yaşında bir yandan musiki eğitimi alırken, İstanbul Şehzadebaşı'nda ilk şekerci dükkânını açar. Yirmi yaşına geldiğinde İstanbul'un en ünlü udilerinden biri olmuş ve birçok besteler yapmıştır. Bu sayede 1898 yılında Muzıka-i Hümayun'un Türk Musikisi Bölümünde ud sanatkârı ve hocası olur. Elliden fazla bestesi olan Cemil Bey'in müziğinin ve şekerlemelerinin ünü zamanla İstanbul sınırlarını aşmıştır. Şekercilik üzerine yapılan uluslararası yarışmalarda birçok ödüller kazanan Cemilzade'de 100% doğal üretilen ezmelerin, lokumların, akidelerin özel tadı bir sır olarak nesilden nesile geçmektedir. 130 yıldır hiç değişmemiş bu geleneksel tatları, bugün ailenin dördüncü kuşağı, İstanbul'da dört şubede ve Berlin'de sizlere sunmaya devam ediyor. Ziraat Bankası - Mithat Paşa 1863: Kayıtlara göre Türkiye'nin en eski bankası 151 yıllık Ziraat Bankası 19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nda, ticaret ve finansmanda batılı modellerin benimsenmesiyle birlikte, yabancı bankalar ülke toprakları içinde faaliyet göstermeye başlamıştı. O dönemlerde ülkede henüz, ulusal niteliğe sahip bir bankacılık sisteminin kurulması için yeterli sermaye birikimi oluşmamıştı ve bir kaynak yaratma aracı olarak milli bankaların varlığından söz edilemiyordu. Ziraat Bankası'nın kuruluşu Mithat Paşa'nın 1863 yılında Pirot Kasabası'nda kurduğu Memleket Sandığı ile başlıyor. Türk gelenekleri arasında zaten var olan ve karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan imece geleneğinden esinlenerek kurulan Memleket Sandığı, 1867 yılında 'Memleket Sandıkları Nizamnamesi'nin yürürlüğe girmesiyle Osmanlı Devleti'nin her yanında faaliyete başladı ve uzun yıllar başarıyla hizmet verdi. 1883'te aynı amaçlar doğrultusunda 'Menafi Sandıkları' kuruldu, 15 Ağustos 1888'de Menafi Sandıkları'nın yerine işlevlerini üstlenecek modern finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası resmen faaliyete geçti. Konyalı Lokantası - Ahmet Doyuran 1897: KONYA'nın Doğanbey ilçesinden 1895 yılında çıkan büyük dede Hacı Ahmet Doyuran 1897'de dört masa ve 16 sandalye ile Sirkeci'de 'Konya Lezzet Lokantası' adıyla mütevazı bir aşçı dükkanı açar. Bir süre sonra lokantayı damadı Mustafa Doğanbey 'e devreder. Lezzet ve temizliğin temsilcisi olarak kısa sürede tanınan lokanta, zaman içinde İtstanbul mutfağı denince akla ilk gelen isimlerden birine dönüşecektir. Konyalı'nın şöhreti 1940'lardan sonra Nurettin Doğanbey'in çabalarıyla Türkiye'ye yayılır. Yerli yabancı devlet adamlarının, kral ve kraliçelerin, sanatçıların uğrak yeri olur. Kuru Kahveci Mehmet Efendi - Mehmet Efendi 1871: 1871'de Mehmet Efendi'nin 'Kuru Kahveci Mehmet Efendi' adıyla İstanbul Tahtakale'de – o zamanki adıyla 'Taht-ul Kale' açtığı küçük dükkan, zaman içerisinde gelişerek, bugün bir marka olan bu ismin ilk adımı olur. Yönetimin babadan oğullara geçmesinden sonra işletme 'Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mahdumları' adını alır. Abdi İbrahim - Eczacı Abdi İbrahim 1912: 1912 yılında İstanbul'un Küçükmustafa semtinde kurulan eczanede 1916 yılında 'yapma ilaç' üretimine geçildi. Şirket 1919 yılında ilk ilaç üretim fabrikasını kurdu, 1975 yılında da şirketin ismi Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret AŞ olarak değiştirildi. Uludağ - Mehmet Hakkı Bey 1912: Uludağ İçecek gerçek bir Anadolu sermayesi hikâyesi. Şirketin kökeni 1870'te kurulan Keşiş Maden Suyu İşletmesi'ne kadar gidiyor. 1912'de ilk maden suyu işletme ruhsatını alan ortakların, haklarını Nilüfer Gazoz'un sahibi Mehmet Hakkı Bey'e devretmesi 1933 yılına rastlıyor. 1958 yılında da Nuri Erbak ve eşi Neriman Erbak'ın hisseleri devralması Uludağ İçecek için bir dönüm noktası. Hafız Mustafa - İsmail Hakkızade 1864: 1864 yılında İsmail Hakkı Zade, Çankırı'dan İstanbul'a sarraflık yapmaya gelir. İsmail Hakkı Zade, dükkânının bodrum katında akide şekeri yapmaya başlar. Oğlu Hafız Mustafa ise civardaki camide gönüllü müezzinlik yapmaktadır. Ancak babası gibi kendisi de bir süre sonra tatlıcılık ve şekercilikle ilgilenir. Osmanlı Devleti döneminde, Sultan Abdülaziz saltanatının ilk yıllarında kurulan bu 1,5 asırlık dükkân, hem Osmanlı'nın savaş dönemlerine hem İstanbul'un işgaline hem de Cumhuriyet dönemine tanıklık etmiştir. Petrus Gyllius'un dediği gibi; 'Diğer bütün kentler ölümlüdür, ama sanırım İstanbul, insanlar var oldukça yaşayacaktır.' Karaköy Güllüoğlu - Hacı Mehmet Güllü 1871: Bugün, dünyanın en büyük ve en tanınmış baklava üreticisi konumunda bulunan ve her geçen gün marka bilinirlik grafiğini yükselten Baklavacı Güllüoğlu, köklü bir geçmişe, kalite ve maharetin başlıca prensip sayıldığı bir tarihe sahiptir. 1871 yılında Mehmet Çelebi ve eşi Güllü Hanım, Antep'ten Hicaz'a giderken Şam ve Halep şehirlerinde baklavacılarla tanışırlar, baklava yapımını öğrenirler ve Antep'e döndüklerinde bu lezzetin Türk mutfağına kök salmasını sağlayacak girişimi başlatırlar. Antep'in ilk baklava ustası olarak bilinen Hacı Mehmet Çelebi, oğlu Mahmut ile birlikte Uzunçarşı'da küçük bir dükkân açıp, baklava yapıp satmaya başlarlar. Hacı Mehmet Çelebi'nin vefatından sonra bu kez Güllü Hanım çocuklarının geçimini sağlayabilmek için evde baklava yapmaya, çocukları ise yapılan baklavaları sipariş verenlerin adreslerine götürerek satmaya başlarlar. Çarşıda kısa zaman sonra elinde baklava tepsisi taşıyan çocuklar 'Güllü'nün oğulları' olarak tanınırlar. İşte, uzun yıllar hem damaklarda hem de akıllarda ayrıcalıklı bir yer edinecek olan Güllüoğlu adı bu şekilde ortaya çıkar. Komili - Komili Hasan 1878: Tarihi 1878 yılında Midilli'nin Komi köyünde başladı. Köyünde kurduğu işletmeyle zeytinyağı üretimine başlayan Komili Hasan'ın tek sermayesi kaliteydi. 'Kalitesiz ürünle alıcıyı bir defa, kendini ebediyen kandırırsın'anlayışıyla işe koyulan Hasan'ın ürünleri çok kısa bir sürede kaliteleriyle ön plana çıktı. Zamanla, Osmanlı Sarayı'nın zeytinyağı ihtiyacı Komili Hasan tarafından karşılanır oldu. Bir süre sonra Komili Hasan tesislerini Ayvalık'a taşıdı. Bebek Badem Ezmecisi - Mehmet Halil Bey 1904: Mudanyalı Mehmet Halil Bey, Haydarpaşa Lisesi'nde okumak üzere geldiği İstanbul'da Fener Rum Lisesi'nde eğitim gören Arnavutköylü Anastasya Hanım'la tanışır. O dönemlerde iki ayrı dinden insanların evlenmesi çok zor da olsa, büyük aşkları aileleri yumuşatır. Fakat Anastasya Hanım'ın babasının bir şartı vardır; evlendikten sonra genç çiftlerin İstanbul'da yaşayacak olması. Hal böyle olunca Mehmet Halil Bey'in babası, Mudanya'da yapmakta olduğu badem ezmesi ve şekerleme işini oğluna öğretmek üzere 1-2 yıllığına İstanbul'a gelir. Bebek'te bir dükkân açarlar. Bebek Badem Ezmecisi'ni 'Meşhur'luğa götüren süreç de 1904'te başlamış olur. Koska - Hacı Emin Bey 1907: Koska'nın geçmişi 1900'lü yılların başında Denizli'de Hacı Emin Bey'in faaliyet gösterdiği helvacı dükkanına kadar uzanmaktadır. Baba mesleğini sürdüren Halil İbrahim Adil Dindar 1930 yılında oğulları ile birlikte İstanbul'a gelerek Koska semtinde bir dükkan açar, zamanla ürettikleri helva ve tatlıların lezzeti ile ünlenir. Bulundukları semtten dolayı Koska Helvacısı olarak anılmaya başlar ve bu adı marka olarak tescil ettirirler. Sabuncakis İstiraki - Sabuncakis 1874: Pera ya da Beyoğlu`ndaki ticaret aleminde 1874`den bu güne yaşamış, halen de yaşamakta olan 'SABUNCAKİS' ler Girit adası kökenlidirler. Ailenin temel direği olan İSTAVRO SABUNCAKİS Girit`tde doğmuş ve sabun üretimi ile ilgili tahsilini tamamlayarak Girit`te bir sabun fabrikası açmıştı. Açtığı sabun fabrikası yerine oturmuş ve Sabuncakis markası ile ünlenirken Girit Adası`nda oluşan büyük baskı ve arka arkaya gelen ayaklanmalar İstavro Sabuncakis`i büyütmeye çalıştığı sabun fabrikaları için yeni bir yer aramaya zorlamıştı. Bu arada yaptığı araştırmalar sonucu Midilli Adası`nda yeni bir sabun fabrikası açmayı düşünmüştü. Bu düşünceye bağlı olarak 1848 yılında, Midilli`ye göç etti. Tüm olanaklarını Midilli adasında kullanarak Sabuncakis adıyla yeni ve çok daha modern bir sabun fabrikasını üretime açtı. Daha sonra doğal çiçek satılmadığını gördüler ve bu alana yönelerek çiçekçilikteki bugünkü ünlerini kazandılar. Ece Ajandası - Mehmet Sadık Bey 1910: 1910 yılında ajandalarıyla sektöre damgasını vuran Mehmet Sadık, o dönemde 'hatırlatmak ve hatırlamak için yazılan' anlamına gelen MUHTIRA'ları çıkarttı. Balkan Harbi, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemleri, zorluklar gözetilmeksizin ajandalar basilmaya devam edildi. Daha sonrasında, Mehmet Sadık Bey'e yaptığı işlere münasip olan Kağıtçı soyadı verildi. Tuzcuoğlu Nakliyat - Tuzcuzade Ahmet Bey 1893: Tuzcuoğlu Ailesinin o zamanki reisi Tuzcuzade Ahmet Bey, Konya'da tuz ticareti ve nakliyesiyle iştigal etmektedir. Aile I. Dünya Savaşı sonrası İzmir'e göç eder. İzmir'de daha sonradan şirketin simgesi olacak olan at arabalarıyla nakliyat işine devam eder. İhraç mallarını depolardan limana nakliyat işini ve askeri nakliyat işini yürütürler. 1950'li yıllara gelindiğinde Türkiye'de Nato dolasıyla kurulan üsler ve tesislerde görevli askeri ve sivil personele hizmet vermek amacıyla, ev eşyası taşımacılığına profesyonel olarak başlanmıştır. Merhum Mehmet Ali Tuzcuoğlu başta olmak üzere aile bireylerinin çabaları neticesinde şirket, Türkiye'de ve dünyada hatırı sayılır bir yer edinmiştir. Yenigün Reçelleri - Mahmut Yağcılar 1914: 1914 yılından bugüne kadar 4 nesildir aynı lezzetleri koruyarak Antalya'da faaliyetine devam eden Yenigün üretmiş olduğu yüksek kalite düzeyindeki farklı reçel çeşitleri ile, yıllardır reçel sektöründe saygı duyulan kuruluşlarından biridir. Antalya'nın hediyelik lokumları, ev tipi turşuları,bilhassa Antalya'nın biberiye turşusu, doğal pekmezleri gibi beğenilen yöresel lezzetlerini Türkiye ve Dünya pazarında seçkin noktalara ulaştırmasıdır. Yenigün Gıda, üretiminin 0 unu Avrupa ülkeleri ve Avustralya, Amerika gibi çeşitli ülkelere ihraç etmektedir. Hacı Şakir - Hacı Ali 1889: Hacı Şakir, Hacı Ali Bey'in oğludur. Hacı Ali bey, 19. yüzyılın ortalarında Kırım'da sabun ve mum üreten Kazan Tatarı bir müteşebbistir. Bu sabunun ilk üretimi, 1889'a kadar götürülür. Hacı Şakir daha sonra Sabuncuoğlu soyadını alır. Karadeniz'in kuzeyinin Rus egemenliğine girmesiyle Hacı Şakir ailesi ile birlikte 1915 yılında Türkiye'ye göç eder. Hacı Ali Bey göç ettikten sonra, Laleli Atpazarı'nda evinin altında sabun ve mum üretmeye devam eder. Daha sonra şirket 1987'de Maya Grubuna ve daha sonra Colgate'e satılmıştır. Hacı Abdullah - Abdullah Efendi 1888: Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde 'Karaköy Rıhtımı'nda' 'Abdullah Efendi' adıyla bir lokanta açılır. Lokantanın işletme ruhsatı bizzat 'Sultan II.Abdülhamit Han' tarafından verilir. Ülkeleri adına İstanbul'u ziyaret eden resmi ve özel heyetler, 'Abdullah Efendi'de ağırlanır. 1915 yılında ise 'Abdullah Efendi Lokantası', 'Karaköy Rıhtımı'ndan' 'Beyoğlu'na' taşınır. 'İstiklal Caddesi' üzerinde bulunan 'Rumeli Han'ın' zemin katında hizmetine devam eder. 'Abdullah Efendi' burada da 'Usta'dan Çırağa' devredilmiştir. İskender Mehmetoğlu - İskender Efendi 1860:Türk ekonomisinin en eski ikinci markası ise 1860 tarihinde kurulan İskender de gıda sektöründe faaliyet gösteriyor. Kuzu etini sinir ve kemiklerinden ayıran ve ilk kez dikey çubuğa yerleştiren Mehmetoğlu İskender Efendi'nin döner kebabı Türk ve dünya mutfak kültüründe asırlardır yer buluyor. Pandeli Lokantası - Pandeli 1901: Pandeli Çobanoğlu, Niğde doğumlu Rum kökenli bir Türk vatandaşı. 10-11 yaşlarında Eminönü Çukur Han'da çalışan babasının yanına geliyor. Aradan birkaç yıl geçtikten sonra, 'Baba, han sahibine söyle, bana merdiven altında bir yer versin, çevremize köfte-piyaz yapıp satayım' diyor. Pandeli daha sonra 1901 yılında 20 yaşları civarında Ticaret Odası'nın yanında küçük bir lokanta açıyor. Yemeklerini kendisi yapıyor. Kendi damak zevki ve buluşlarıyla yemeklerine lezzet üstüne lezzet katıyor. Ünü gittikçe yayılan Pandeli Lokantası'nın şöhreti İstanbul`un dışına taşıyor. Hacı Bekir Lokumları - Hacı Bekir 1777: Türkiye'nin en eski şirketi 1777 yılında kurulan Hacı Bekir Lokumları. Kastamonu'nun Araç ilçesinden İstanbul'a gelerek 1777 yılında Bahçekapı'da açtığı küçük şekerci dükkanında, lokum, akide gibi şekerleri imal edip satmaya başlayan ve daha sonra 1817-1820 yıllarında hac görevini yerine getirmesiyle Hacı Bekir olarak anılacak olan, Şekerci Hacı Bekir Efendi'nin kurduğu şirket, bugün beşinci kuşak tarafından yönetiliyor. Hacı Bekir Efendi'nin İngiliz müşterilerinden bir gezgin, beraberinde götürdüğü lokumları ülkesinde kendi takmış olduğu ad ile ikram etmekteydi, 'Turkish Delight'. Lokumun, o günden bugüne İngilizce konuşulan memleketler ve dünya genelinde 'Turkish Delight', Fransa ve Balkanlar'da ise 'Lokoum' olarak anıldığı söyleniyor. Arkas Holding - Gabriel Arcas 1902: 1900'lü yıllar... Anadolu ekonomisinin belkemiği İzmir... Binlerce yıllık limanıyla, Osmanlı'nın Avrupa'ya açılan kapısı... Verimli topraklarında yetişen pamuğundan tütününe, üzümünden incirine her çeşit ürün sadece doğuya gitmekle kalmıyor, batı ülkelerine de İzmir'den gönderiliyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu gözde kentinde, Gabriel J. B. Arcas tarafından 1902 yılında ithalatçı olarak kurulan Arkas, 1944 yılında Lucien Gabriel Arcas'ın öncülüğüyle uluslararası taşımacılık alanında faaliyet göstermeye başlar.