Kuru Kahveci Mehmet Efendi - Mehmet Efendi 1871: 1871'de Mehmet Efendi'nin "Kuru Kahveci Mehmet Efendi" adıyla İstanbul Tahtakale'de – o zamanki adıyla "Taht-ul Kale" açtığı küçük dükkan, zaman içerisinde gelişerek, bugün bir marka olan bu ismin ilk adımı olur. Yönetimin babadan oğullara geçmesinden sonra işletme "Kuru Kahveci Mehmet Efendi Mahdumları" adını alır.
Abdi İbrahim - Eczacı Abdi İbrahim 1912: 1912 yılında İstanbul'un Küçükmustafa semtinde kurulan eczanede 1916 yılında "yapma ilaç" üretimine geçildi. Şirket 1919 yılında ilk ilaç üretim fabrikasını kurdu, 1975 yılında da şirketin ismi Abdi İbrahim İlaç Sanayi ve Ticaret AŞ olarak değiştirildi.
Uludağ - Mehmet Hakkı Bey 1912: Uludağ İçecek gerçek bir Anadolu sermayesi hikâyesi. Şirketin kökeni 1870'te kurulan Keşiş Maden Suyu İşletmesi'ne kadar gidiyor. 1912'de ilk maden suyu işletme ruhsatını alan ortakların, haklarını Nilüfer Gazoz'un sahibi Mehmet Hakkı Bey'e devretmesi 1933 yılına rastlıyor. 1958 yılında da Nuri Erbak ve eşi Neriman Erbak'ın hisseleri devralması Uludağ İçecek için bir dönüm noktası.
Hafız Mustafa - İsmail Hakkızade 1864: 1864 yılında İsmail Hakkı Zade, Çankırı'dan İstanbul'a sarraflık yapmaya gelir. İsmail Hakkı Zade, dükkânının bodrum katında akide şekeri yapmaya başlar. Oğlu Hafız Mustafa ise civardaki camide gönüllü müezzinlik yapmaktadır. Ancak babası gibi kendisi de bir süre sonra tatlıcılık ve şekercilikle ilgilenir. Osmanlı Devleti döneminde, Sultan Abdülaziz saltanatının ilk yıllarında kurulan bu 1,5 asırlık dükkân, hem Osmanlı'nın savaş dönemlerine hem İstanbul'un işgaline hem de Cumhuriyet dönemine tanıklık etmiştir. Petrus Gyllius'un dediği gibi; "Diğer bütün kentler ölümlüdür, ama sanırım İstanbul, insanlar var oldukça yaşayacaktır."
Karaköy Güllüoğlu - Hacı Mehmet Güllü 1871: Bugün, dünyanın en büyük ve en tanınmış baklava üreticisi konumunda bulunan ve her geçen gün marka bilinirlik grafiğini yükselten Baklavacı Güllüoğlu, köklü bir geçmişe, kalite ve maharetin başlıca prensip sayıldığı bir tarihe sahiptir. 1871 yılında Mehmet Çelebi ve eşi Güllü Hanım, Antep'ten Hicaz'a giderken Şam ve Halep şehirlerinde baklavacılarla tanışırlar, baklava yapımını öğrenirler ve Antep'e döndüklerinde bu lezzetin Türk mutfağına kök salmasını sağlayacak girişimi başlatırlar. Antep'in ilk baklava ustası olarak bilinen Hacı Mehmet Çelebi, oğlu Mahmut ile birlikte Uzunçarşı'da küçük bir dükkân açıp, baklava yapıp satmaya başlarlar. Hacı Mehmet Çelebi'nin vefatından sonra bu kez Güllü Hanım çocuklarının geçimini sağlayabilmek için evde baklava yapmaya, çocukları ise yapılan baklavaları sipariş verenlerin adreslerine götürerek satmaya başlarlar. Çarşıda kısa zaman sonra elinde baklava tepsisi taşıyan çocuklar "Güllü'nün oğulları" olarak tanınırlar. İşte, uzun yıllar hem damaklarda hem de akıllarda ayrıcalıklı bir yer edinecek olan Güllüoğlu adı bu şekilde ortaya çıkar.