Kuzey Namibya'daki Kunene yöresinde yaşayan Himbalar, 20.000 ila 50.000 nüfuslu göçebe bir topluluktur. Lale GENÇALP-SABAH İnternet Hikâyelere göre; Himbalar, Hererolarla birlikte 15. ve 16. yy.larda Botswana'dan gelmiş, kuzeybatı Namibya'ya yerleşerek avcılık ve toplayıcılıkla geçinmişlerdir. Alman misyonlerlerin Hereroların yaşam tarzı üzerindeki etkileri ve Namaslarla olan çatışmaları nedeniyle, Hererolardan farklılaşmışlardır. Himba tarihine bakıldığında ciddi kuraklıklar, çatışmalar, özellikle Namibya'nın bağımsızlık savaşı ve komşu Angola'daki içsavaş nedeniyle felaketlerle dolu olduğu görülür. 1904'te Lothar von Trotha başkanlığındaki Alman sömürge idaresinin soykırım politikasından komşuları Herero ve Namalarla birlikte de paylarını almışlardır. Bu dönemde, pek çok Himba komşu Angola'ya sığınmış, burada Portekiz sömürge idaresinin emrinde yağmacılık yapmışlardır. 1920'lerde Namibya'yı yetmiş yıl boyunca denetimi altına alacak olan Güney Afrika Cumhuriyeti, Himbalara bir koruma alanı ayırdı. 1980'lerde ise Himbaların yaşam tarzı yok oluş noktasına geldi. Ciddi bir kuraklık keçi sürülerinin %90'ını öldürdü. Çoğu Himba, sürülerini bırakıp Opuwo kentine göç etti, gecekondularda yaşamaya başladı. 1990'lardan itibaren Himbalar geleneksel topraklarına dönmeye başladılar. Günümüzde ise çoğu Himba doğal koruma alanlarında yaşıyor. Burada doğal yaşam ve turizm etkinlikleri üzerinde kendi idarelerini uyguluyorlar. Himbalar uluslararası eylemcilerle birlikte Kunene Nehri üzerinde inşa edilmesi düşünülen Epupa Barajı'nı (böylece geleneksel topraklarının su altında kalmasını) önlemişlerdir. Himbalar keçi ve inek yetiştirir.Emek isteyen işlerin çoğunu kadınlar yapar: İnekleri sağmak, köye su taşımak, ev inşa etmek, çocuklara bakmak gibi. Kendi aralarında da yardımlaşırlar, bir annenin çocuklarına diğer anneler de bakar. Din olarak tektanrılı bir dinleri vardır ve Mukuru adında bir tanrıya taparlar. Misyonerler bazıların Hristiyan yapmış olsa da her aile devamlı yanıyor olması gereken bir ateş aracılığıyla Mukuru ile 7-8 günde bir iletişime geçer. Himbalar çok az giysi giyerler, ancak kadınlar güneşten korunmak için tereyağı, aşı boyası ve bitkilerden bir tür güneş kremi yaparak vücutlarına sürerler. Bu karışım, ciltlerine kırmızımsı bir renk verir. Bu renk, toprağın bereketinin ve insan kanının yaşamsallığının da simgesidir. Kadınlar birbirlerinin saçlarını örer ve aşıboyası karşımıyla boyarlar. Modern giyecekler çevrelerinde az bulunur, ancak bulunduğunda erkekler tarafından kullanılır. Namibya Hükûmeti, Himba çocukları için seyyar okullar açmıştır. 50 yaşlarındaki bir Himba büyükannesi Vengapi Tijvinda ise hayatlarını şu sözlerle anlatıyor: 'Yaşamımız hâlâ aynı; ama artık çocuklar okuma yazma biliyor. Ben bir koruma bölgesinin üyesiyim ve yine av eti yiyebiliyoruz.' Yaşadıkları yörenin çetin çöl şartları ve dış dünyadan kopuklukları sayesinde Himbalar geleneksel yaşam tarzlarını büyük ölçüde koruyabilmiştir. Kabile üyeleri hem anne hem de baba tarafının ailelerine dâhil olur. Bu çift aileli düzen, zor iklim koşullarına karşı savaşmalarını sağlar. Bu düzende her kabile üyesi anne ve baba tarafından olmak üzere iki klana üyedir. Himba klanları, en yaşlı erkek üye tarafından idare edilir. Erkek çocuklar babalarının klanında yaşar, kızlar evlenince erkek tarafının klanına geçer. Ancak veraset, baba tarafının değil, anne tarafının neslini izler. Mesela bir erkek, babasının değil, dayısının keçilerini miras alır. Bu çift aile üyeliği, dünya üzerinde sadece Batı Afrika, Hindistan, Avustralya, Melanezya ve Polinezya'daki sınırlı sayıda toplulukta görülür. Antropologlar bu sistemin zor iklim koşullarında avantajlı olduğunu söylerler, zira üyelerin iki aile tarafından desteklenmesini, risklerin bölüşülmesini sağlamaktadır.