MİNE AKVERDİ Osmanlı tarihi ve kişiliklerine dair araştırma kitapları ve romanlar ardı ardına kitapçı raflarında yerini alıyor. İşte bunlardan biri çok hararetli tartışmalara gebe: “Suların Getirdiği Padişah – II. Selim.” İzmirli bir mimar olan, lise yıllarından beri tarihle ilgilenen yazar Cahit Ülkü’nün kaleme aldığı kitap aslında bir roman. Ancak Ülkü kitapta bahsi geçen pek çok şeyin tarihi belgelere dayandığını söylüyor. Önce kitabın yazarı Cahit Ülkü ile konuştuk. Ardından ortaya attığı sansasyonel iddiaları Türkiye’nin önde gelen tarihçilerine sorduk. Romanın en başında “II. Selim’in babası Sultan Süleyman değildi!” diyorsunuz. Bunu neye dayandırıyorsunuz? Hürrem, Süleyman’a ihanet ettiyse bunu kiminle ve nasıl yaptı? Bunun nedeni üzerinde düşünürken, Hammer Tarihi’nde ilginç bir nota rastladım. Hammer, Yasef Nassi ile Selim’in akraba olduğuna dair söylentiler olduğundan bahsediyordu. 1521-22 yıllarında haremde bir Yahudi hekimin elini kolunu sallayarak dolaştığını, Pargalı İbrahim Paşa’nın bundan çok rahatsız olduğunu öğrenince heyecanım arttı. Üstelik bu hekimin adı “Samuel Banbanaste” idi. Yasef Nassi hakkında araştırma yapınca onun babasının adının da Samuel Banbanaste olduğunu öğrendiğim. Şimdi önümdeki soru şuydu: Haremde erkek sinek bile uçamazken bu hekim nasıl orada dolaşabilmişti? Haremdeki bir cariyenin babasıyla ve erkek kardeşiyle özgürce görüşme hakkı vardı. O halde bu hekim, yaşı dikkate alınırsa, Hürrem Sultan’ın ağabeyi idi; yahut da etrafa böyle tanıtılmıştı. Böylece, hem Hürrem’in aslında Musevi olduğu, hem de Hammer’in belirttiği akrabalık iddiası açıklığa kavuşuyordu. Ayrıca onun hareme girip çıktığı dönem, Hürrem’in Selim’e hamile kaldığı dönemle de çakışıyordu. İlginç bir rastlantı, değil mi? Hürrem’in aslında bir Hazaryalı Musevi olduğu ve bir başka Hazaryalının çocuğunu doğurmakla soyunu sürdürme planı yaptığını söylüyorsunuz. Bu sizin kurgunuz, ama gerçeklik payı da var diyorsunuz. Kimdi bu Hazaryalılar ve ne istiyorlardı? Ders kitaplarında ise üç-dört satırlık tek paragrafla söz edilir. Batı yazınında Hazar İmparatorluğu’na ilişkin pek çok eser varken Türk yazınında yok. Son iki romanımda işte bu haksız unutulmuşluğa isyan ediyorum. Ama Hazarlar Müslümanlık yerine Museviliği seçtiler diye dinsel kimliği etnik kimliğin önüne koyarak onları tarihten silmeye çalışıyoruz. Bu silinişe direnenleri ise “Yahudi ajanlığı” ile suçluyoruz. Hazarlar soylarını ve devletlerini sürdürebilmek için tek çarenin Osmanlı’nın gücünden yararlanma olduğunu düşünüyorlardı. Ama amaçlarına ulaşamadılar. Hürrem bunu anlayınca yıkıldı ve bence bu yüzden genç denilebilecek bir yaşta yaşama veda etti. Hürrem bir casus muydu? Osmanlı’nın soyu Kanuni’den sonra değişti ● Osmanlılar’ın başlangıçta Müslüman olmadıklarını söylüyorsunuz... ● Kitapta bir de “Kürt Alevi yoktur” iddiası var... ● Bu kitabı yazarken hangi kaynaklardan yararlandınız? “OSMANLI’DA YAHUDİ GELİN YOKTUR” Hürrem Sultan ise Rutenyalı (bugünkü Ukrayna) diye geçer. Hazarya hiç geçmez. Etnik kökeni Rus mu, Ukraynalı mı, Leh mi kesin bilinmiyor. Ancak Hürrem de, Nurbanu da Yahudi değildir. Osmanlı hanedanlığında Yahudi gelin yoktur. Kürt Aleviler’e gelince, Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı-Safevi çekişmesi başlar, Sünni Kürtler ile Alevi Türkmenler çatışır. Bu çatışmada Alevi Türkmenlerden bir kısmının Kürtler arasına karışıp eridiği doğrudur ama bu sonucun çıkarılması spekülatiftir. Bir takım bilgileri yap-boz gibi birleştirerek gerçek olabileceğini iddia etmek doğru bir yaklaşım değildir.” “BABA-OĞUL İLİŞKİSİ ŞÜPHE GÖTÜRMEZ” “BÖYLE ŞEYLER YAZMAK AHLÂKSIZLIKTIR” “TEZLERİN DAYANAĞI DEDİKODULAR” Ama sonraki Osmanlı soyu yine hep önceki padişahlara benzer. Osmanlı’nın ilk başta Müslüman olmadığı da doğru değildir. Ertuğrul Gazi’nin Ahvat’tan ilk girişinde ezan okunmuştur. Konuk olduğu evde Kur’an-ı Kerim’i görüp ‘bu nedir’ demesi duvara asılı olmasından tedirgin olmasıdır. Ona saygısızlık etmemek için o gece yatmaz, ayakta geçirir. O hikâye bunu anlatır. Bu kitabı bir roman olarak değerlendirebilirsiniz ama tarihi açıdan bence ciddiye alınmaması gerekir.”