Sinem Barkın
Türk havacılık tarihine denize düşen ilk ve tek uçak olarak geçen Bursa adlı yolcu uçağı 36 yıldır Marmara’dan çıkarılmayı bekliyor. Gazeteci yazar Eylem Türk “Beklerken” adlı kitabı ile kıyıdan sadece 3 mil açıkta ve 80 metre derinlikte bulunan uçağın hikâyesinin peşine düşüyor. Bugün bile İzmir’den dönecek sevdiklerini bekleyen yolcu yakınlarının tek isteğiyse bir anıt mezar…
TARİH: 30 Ocak 1975, Perşembe.
Saat 17:45...
YER: İzmir Cumaovası Havalimanı. Anons: THY’nın TK 345 sefer sayılı uçağı havalanmak için hazırdır. Yolcuların uçağa teşriflerini rica ederiz.
SAAT: 18:00... F-28 tipi Bursa adlı yolcu uçağı İstanbul’a gitmek üzere havalanır.
SAAT: 18:35... Kaptan Pilot Mehmet Topçuoğlu iniş için kuleden izin ister.
SAAT: 18:39... Uçak piste tekerlek koyar. Ancak tam o sırada alanda elektrikler kesilir ve pilot yeniden havalanıp pas geçer.
SAAT: 18:43... Pilot iniş için tekrar izin ister ancak o sırada Pan Amerikan uçağı kalkış için hazırdır ve pilot önceliğin ona verilmesine müsaade eder.
SAAT: 18:52... Bursa uçağını indirmek için bağlantı kurmaya çalışan kulenin anonsları cevapsız kalır; “TK 345 seni kaybettim. Beni duyuyor musun?”
Bundan 36 yıl önce Türk Hava Yolları’nın İzmir–İstanbul seferini yapan TK 345 sayılı yolcu uçağı Yeşilköy Havalimanı’na inişi sırasında Marmara Denizi’ne düştü. Uçakta kayıtlara göre 37 yolcu ve 4 mürettebat vardı. Hostes Leyla Önal’ın yeğeni Elif’in biletsiz yolculuk yapması sebebiyle kayıp sayısının 41 değil 42 olduğuysa ancak ertesi gün ortaya çıktı. Kazadan 36 yıl sonra gazeteci yazar Eylem Türk herkesin unutmaya çalıştığı bu trajedinin peşine düştü.
“Veda edememek çok acı”
Uçuş listesindeki yolculardan Ömer Adula’nın ablası Nil Adula ile Eylem Türk sohbet ederken laf lafı açıp konu uçuş korkusuna gelmiş. Uçağa binmekten çok korkan Eylem Türk, Nil Adula’nın kardeşini bir uçak kazası sonucu kaybetmesine rağmen uçuş korkusu olmamasına epey şaşırmış. Sohbet ilerledikçe kazaya dair birçok ayrıntıyı öğrenen Eylem Türk bugün bile kayıplarının çıkıp geleceğini umanlar ve cenazelere ulaşılamadığı için bir mezarları bile bulunmayan kayıplara karşı bir gönül borcu hissetmiş.
“Yıllardır unutulmuş, görmezden gelinmiş bir kazaydı bu. Benim uçak korkum üzerine konuşurken gündeme gelen kaza üzerine Nil Hanım’ın anlattıklarından çok etkilendim ve bu kitabı yazmaya karar verdim. Ben uçaklarla yollarımı yıllar önce ayırdım, kitabı yazmadan önce de yazdıktan sonra da uçağa binmeyi hiç düşünmedim, binmeyeceğim” diyen Türk kayıp yakınlarına neredeyse iki yıl süren bir çalışmayla ulaşmış. “İşe gazete arşivlerini tarayarak başladım. Kaza sonrası verilen ölüm ilanlarından ailelere ulaşmaya çalıştım.