Röportaj: Oğuzhan TORACI Geçtiğimiz günlerde dünyanın en iyi ve en güzel 50 top modeli listesine seçilen Tülin Şahin: 15 senedir sadece modellik yapıyorum. Herkes bana oyunculuk konusunu soruyor. Galiba, eninde sonunda zorla bana oyunculuk yaptıracaklar Tülin Şahin, tam 15 yıldır top model olarak kariyerini zirvede sürdürüyor. Türkiye'nin en çok kazanan mankeni olmasının dışında, uluslararası bir şöhrete de sahip. Son olarak dünyaca ünlü dergi Allere'un belirlediği, 'Dünyanın en iyi ve en güzel 50 top modeli' listesine 16'ncı sıradan girerek moda dünyasının süper ligi sayılan bu listede Türkiye'yi, bir kez daha gururlandırdı. Ralph Lauren, Tommy Hilfiger Jeans, Pandora, Marc O'Polo, Esprit, Juicy Couture gibi dünyaca ünlü markaların dünya çapında ilk ve tek Türk mankeni olan, ayrıca Times Square, Duomo, Champs Elysee gibi önemli meydanlarda billboardlarda yer alan dünya çapındaki gururumuzu konuşturmadan olmazdı. Tülin Şahin'le birlikte Cengiz Dikbaş'ın stüdyosuna girdik; hem poz verdik, hem sohbet ettik. Çekimler sırasında bana olan ilgiyi biraz kıskanmış olabilir. Hadi lafı çok uzatmadan, başlayalım... Geçtiğimiz günlerde dünyanın en iyi ve en güzel 50 top modeli listesine seçildiğiniz açıklandı. Cindy Crawford, Adriana Lima, Eva Herzigova, Alessandra Ambrosio gibi efsane isimlerle aynı listede olmak nasıl bir his? İlk başta inanmakta gerçekten zorlandım. (Gülüyor) Kendim, mesleğim ve ülkem adına gurur verici diye düşünüyorum. TÜRKİYENİN EN GÜZEL İHRACATI Üstelik listeye 16'ncı sıradan girmişsiniz... Evet, inanması daha da zor oldu. Uluslararası üne sahip top modellerin hayatlarını araştıran bir yabancı basın kuruluşu sizin için 'Türkiye'nin en güzel ihracatı' demiş. Böyle anılmak hoşunuza gidiyor mu? Omuzlara biraz ağır yük... Bu sözler, Amerikan ABC ve Alman RTL gibi TV kanalları tarafından söylendi. Bunları duymak herkesin hoşuna gider ama önemli olan tüm bunların ülkeme faydalı olması. Türkiye ve Türk kelimesinin böylesine güzel konular içinde geçmesi, ülkemiz için güzeldir diye düşünüyorum. Dünyanın en önemli moda tasarımcılarından Karl Lagerfeld sizin için 'Türk güzeli' diyor, Ralph Lauren ise size ithafen 'Tulin' adında bir elbise tasarlıyor. Bu isimler tarafından bir Türk olarak kabul görmeniz sanırım kolay olmamıştır... Böylesine önemli global tasarımcılar ve dergiler tarafından isminizin başına 'Türk' kelimesi eklenmesinin bir ulusa ancak faydası olur. Bir ülkenin her alanda başarılı, global yüzleri olması, o ülkeyi hep güçlü kılar. Son yıllarda Brezilyalı süper modellerin ülkelerine sağladıkları faydaları örnek gösterebiliriz. Brezilya'nın Gisele Bündchen, Adriana Lima, Alessandra Ambrosio, Ana Beatriz Barros, Isabeli Fontana gibi çok başarılı modelleri var ve bu modeller Brezilya'ya futbol kadar çok fayda sağlıyor. Türkiye'de insanlar, sanki bir Türk başaramazmış gibi kendi kendilerine en başından bariyer koyuyorlar. Bizler, sanki mesleki anlamda dayanışmadan kaçınıyoruz. Sizce de öyle mi? Evet; bu bizde eksik bir durum, onu gözlemliyorum. Diğer milletler bir şeyler başarınca birbirlerini çok destekliyorlar. Aslında birbirimizi aşağıya çekmememiz lazım. Ne demiş Mevlana; 'Bir mum, diğer mumu aydınlatarak ışığından bir şey kaybetmez.' Bu sözü çok seviyorum. Herkes uygulasa ne güzel olurdu. BANA 'BOĞAZ'IN PRENSESİ' DİYORLAR Pek çok Türk ünlünün hayali yurt dışında başarılar elde edip başka bir ülkeye yerleşmektir. Siz yurt dışında doğup büyüdüğünüzve uluslararası başarılar elde ettiğiniz halde başka bir ülkeye yerleşmeyi düşünmediniz mi hiç? Burada yaşamam, yurt dışında çalışmama engel değil. Benden de gördüğünüz gibi Türkiye'de yaşayıp global çalışabilmek mümkünmüş. Zaten mankenliğe başladığım ilk günden itibaren bunu göstermek istedim. Amacım global moda dünyası sayesinde Türkiye'ye daha çok dikkat çekmekti; başardım diye düşünüyorum. Buraya yerleştiğim 15 yıldan bu yana her ay sayısız TV kanalı, dergiler, gazeteler çekime geliyor. Birçok kişi anlamıyor. Burada yaşayıp yurt dışında nasıl çalışıyor ki, gibi alaycı düşünenler bile var. Oysa benim 1999'dan itibaren moda politikam, tüm yurt dışı bağlantılarımı ülkemde değerlendirmek üzerine kurulu. Hepsini buraya getirerek burada prodüksiyonlar yapmalarını sağlamaya çalışıyorum. Yurt dışında bana, 'Türk Cindy' dışında 'Boğaz'ın prensesi' diyorlar ve bu çok hoşuma gidiyor. Mankenliği adınızı duyurmak için kullanıp sonra şarkıcılık, oyunculuk gibi alanlara kaymak yerine mesleğinizde yükselmeyiseçtiniz. Evet, sonucu başarılı ama tek yönlü bir kariyer riskli değil miydi? Asıl zor olanı, tek yönlü kariyeri herkes açısından hep heyecanlı tutmaktır. Sürekli başka alanlara geçişler yaparak hem izleyiciyi, hem kendinizi, hem de basını heyecanlandırırsınız ama aynı şekilde istikrar sağlanır mı işte orasını bilemem. Benim durumumda görüyoruz ki, 15 yıldır hem Türkiye'de, hem de yurt dışında sadece mankenlik yaparak bu heyecanı korumak mümkünmüş. İnsan kendini iyi tanımalı ve hangi rafta iyi duracağınızı bilmelisiniz. Her sabah bir amatörün heyecanı ama bir profesyonel bilgeliği ile işime giderim. Herkes bana oyunculuk konusunu soruyor, galiba eninde sonunda zorla yaptıracaklar. ÜLKEMİZİN KOLAY LOKMA OLMADIĞINI DÜNYAYA GÖSTERDİK FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişimi konusunda ne düşünüyorsunuz, yabancı basında gözünüze çarpan bir şeyler oldu mu? Hepimizin gördüğü gibi yabancı basında negatif bir algı var ve bunu hep birlikte değiştirmemiz gerekiyor. Bu ülkenin nasıl güçlü olduğunu, aile olduğunu, kardeş kardeşe sözünün lafta olmadığını, Türkiye'nin kolay lokma olmadığını tüm dünyaya bir kez daha gösterdik. Biz kendi içimizde birlik olduğumuz, kutuplaşmadığımız ve hep kardeş kardeşe olduğumuz sürece bu ülke asla yıkılmaz. Demokrasi ve Şehitler Mitingi'ne siz de katılmıştınız. O kalabalık arasında olmak ne hissettirdi ve geleceğe dair nelerdüşünüyorsunuz? Ben böyle bir manzara görmedim, kıpkırmızı bir meydan ve bayraklarla donatılmış yüzlerce tekne vardı. 5 milyondan fazla kişi vardı deniliyor, bu nasıl bir şeydir? Hatta o hafta beni Almanya ve Amerika'dan medya kuruluşları mesleğim ile ilgili takip ediyordu. Onları hem Taksim'deki mitinglere, hem de Yenikapı mitinglerine götürdüm. Kalakaldılar, gözlerine inanamadılar; 'Siz böyle bir olduğunuz sürece, size asla bir şey olmaz' dediler. Çocukluğunuz yurt dışında geçti. Gurbette kendinizi yalnız hissetmiş miydiniz? Hayır, hissetmedim. Danimarka'da yaşarken, ilkokuldan yüksekokula kadar birçok milletle aynı sınıflarda ders gördük. Birçok Avrupa ülkesi biliyorsunuz eskiden beri hep göçmen kabul ediyor. Benim dedem ve babam da misafir işçi olarak gidenler arasındaymış. Bu kadar çok etnik kimlikte çocuğun bir arada olması huzursuz bir ortam yaratmadı mı? Unutmuyorum, sınıfımıza savaşmış ülkelerden Sırp ve Boşnak iki arkadaş gelmişti. Düşünün, ülkelerinden kaçıp aynı sınıfa düşüyorlar. Herkes insan; farklı renklerimiz, şekillerimiz, düşüncelerimiz olabilir, yeter ki karşılıklı saygı duyun.