Türkiye'de sosyal girişimcilik kavramı çok yeni ve yavaş yavaş yayılıyor. Dünyada ise yaptıklarıyla adından söz ettiren ve etkileriyle değişimlere önayak olan bir kurum var: Ashoka. 31 sene önce kurulmuşlar. Sosyal girişimcilik kavramının duyulması ve yaygınlaşmasında çok büyük katkıları var. Önümüzdeki yıllarda Türkiye'de isimlerini sıkça duyacağınızdan eminim. Şimdi sizi Ashoka Türkiye ofisinden Matthias Scheffelmeier röportajıyla baş başa bırakıyorum.
Sosyal girişimcilik nedir?
Önce girişimciliği tanımlamak isterim. Girişimcilik, pazardaki ihtiyaç ve fırsatları görüp bunlara uygun yaratıcı çözümler üretebilmektir. Girişimcilikte başarı, tutku ve kapasiteyle doğrudan ilgilidir ve başarılı girişimciler, çalıştıkları alanı temelden değiştirirler. Bir Steve Jobs veya bir Henry Ford, günümüzden ve tarihten böylesi başarılı girişimcilere örnek verilebilir. Sosyal girişimcilik ise aynı girişimcilik yaklaşımlarının öncelikli toplumsal sorunlara uyarlanması, böylece çevre, insan hakları, kalkınma gibi çeşitli toplumsal sorunların çözümüne yönelik yaratıcı ve sistematik çözümler geliştirilmesini kapsar.
Ashoka'yı anlatır mısınız?
Ashoka, dünyanın en büyük sosyal girişimcilik örgütü. Bundan 31 yıl önce kuruldu. Ashoka'nın kurucusu Bill Drayton aynı zamanda dünyada 'sosyal girişimci' kelimesini kullanan ve bu tanımı yapan ilk kişi. Amacı, sosyal problemleri çözmek üzere girişimci ve yeni fikirleri olan kişileri bulup, onlar arasından Ashoka üyesi olabilecek yeterliliktekileri seçmek ve bu kişileri çalışmalarını destekleyerek amalarına ulaşmalarını sağlamak. Ashoka bireysel projelere değil, bu projeleri geliştiren sosyal girişimcilere kişi olarak destek veriyor, bugün dünyada 70 ülkede 3000'e yakın sosyal girişimciyi bir araya getiriyor.
Ashoka, üyesi olman için bu girişimcilere nasıl destek veriyor?
Bu girişimciler ilk üç yıl maddi destek alıyorlar. Fikirleri üzerinde çalışmaya devam ederken hukuki, mali müşavirlik, reklam, organizasyonel ihtiyaçlar gibi hizmetler de alıyorlar. Bu hizmetler hayatlarının sonuna kadar devam ediyor. Ayrıca bir parçası oldukları 3000 kişilik sosyal girişimci ağı sayesinde kendi alanlarında çalışan meslektaşları ile iletişim ve işbirlikleri kurma fırsatı yakalıyorlar.
Ashoka üyeleri nasıl seçiliyor?
Bu beş aşamalı bir süreç. İlk aşamada başvuru ve bunların değerlendirilmesi. İkinci aşama, adayla yüz yüze görüşme. Üçüncü aşamada, uluslar arası bölgeden biri adayla görüşüyor. Bu önemli çünkü bu şekilde aday farklı kültürden gelmiş biri tarafından değerlendiriliyor. Dördüncü aşama ise adayın yerel jüriye girmesi. Beşinci aşamada, aday Ashoka'nın kurucusu ve diğer üyeler tarafından değerlendiriliyor ve Ashoka uluslararası yönetim kurulunun onayını aldıktan sonra resmi olarak Ashoka ağına katılmış oluyor.
Ashoka'nın amacı nedir?
Amacımız toplumsal değişimin katalizörleri olarak gördüğümüz bu bireyleri tespit etmek, onları amaçlarında desteklemek ve bireysel olarak yarattıkları etkinin çok ötesinde fark yaratabilecekleri dinamik bir iletişim ve işbirliği platformu işlevi görmek. Bu yüzden üniversiteler, iş dünyası ve medyayla işbirliği içindeyiz. Örneğin, Almanya'daki Ashoka girişimcilerinden Frank Hoffmann, kör kadınların dokunma duyularının çok gelişmiş olduğu için doktorların elle muayenesinden önce elle göğüsteki kitleyi teşhis edebildiklerini keşfediyor. Frank Hoffmann sosyal girişimci ve Ashoka'dan aldığı destekle kör kadınları eğiten bir merkez kuruyor ve sonrasında hastanelerde çalışmalarını sağlıyor. Ve bu çözümü bu günlerde Almanya'dan bütün dünyaya yayılıyor.
Ashoka Türkiye'de ne zaman kuruldu?
Ashoka, Türkiye'den sosyal girişimcileri ağına katmaya 2000 yılında başladı. 2000-2007 yılları arasında ülke temsilcisi aracılığıyla Türkiye'den seçilmiş yirmi dört Ashoka üyesi var. Ercan Tutal, Nasuh Mahruki, İbrahim Betil, Ömer Madra, Nebahat Akkoç gibi sosyal girişimciler Türkiye'den seçilen ilk üyelerimiz arasında. Ashoka 2007 yılından beri Avrupa bölge ofisi tarafından uzaktan yönetilen Türkiye operasyonlarını 2012'de canlandırıyor ve yerelleşiyor. Yeni ekibi, mevcut üyeleri ve Avrupa ağından güç alarak, Türkiye'de ve bölgede sosyal değişimin merkezi olmaya hazırlanıyor.
Sponsorlarınız kimler?
Destekçilerimiz bireysel ve kurumsal olmak üzere ikiye ayrılıyor. Bazı kurumlar kurumsal olarak hem Ashoka'ya hem de Ashoka üyesi sosyal girişimcilere destek oluyorlar. Türkiye'de Köksal Hukuk Bürosu, Boehringer Ingelheim, Egon Zehnder, Intel vb.bu kurumlar arasıda sayılabilir. Bireysel destekler ise kendi alanında önde gelen girişimci ve iş insanalrının bireysel olarak ve hem maddi hem manevi olarak Ashoka destek vermesini kapsıyor Bu kişilerin sayısı dünyada 450'yi buluyor ve şekilde üye olan Türkiye'den dört kişi var. Üyelik ilk giriş için dolar bazında minimum dört haneli olmak zorunda.
Ashoka Türkiye'de neler yapmayı planlıyor?
Öncü sosyal girişimcileri bulup desteklemenin dışında genç sosyal girişimciliği için de çalışıyoruz. Türkiye'den yirmi genç sosyal girişimci ve Avrupa'dan yirmi genç sosyal girişimciyi bir araya getirip fikirlerini değiş tokuş edebilecekleri bir platform oluşturmak. Bu programın adı "Changemaker X Change". Devamın da ise bu farklı insanları yılda iki kez bir araya getirip proje üretmek. Ashoka bundan sonraki üç üyesini de seçti. Sonbahar döneminde ise onları tanıtacağız. Bizim Türkiye'de dört hedefimiz var: Sosyal girişimci bulmak. 18 – 25 yaş arası genç girişimcileri destekleyip, onları bir araya getirmek. Üçüncüsü, üniversitelerde sosyal girişimciler için merkezler kurmak. Ve son olarak sosyal girişimciliğin kapasitesine arttırmak için takım, proje yönetimi ve finansal yönetimi öğretmek. Bu senenin mottosu 'fark yaratanların evi.'
Türkiye'de sosyal girişimcilik çalışmaları sizce nasıl?
Sosyal girişimciliğin çok konuşulması ve farkındalık yaratılması gerekli. Sosyal girişimcilik yardım organizasyonu ve bağış gibi algılanıyor, bunun değişmesi önemli.
Duygu Eren
Stratejik İletişim ve Kariyer Danışmanı
Yazarla iletişim için: duygu@dpdanismanlik.com