Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNCEL ÖZİÇER

Eren Defne'yi seviyooo!

Bir adamı bitirirse, ne iflas, ne dost kazığı, ne de çoluk çocuğu bitirir. Bir adamı perte çeviren, olsa olsa bir kadındır kardeşceğizlerim! Çünkü kadın kısmı adamı vezir de eder, rezil edip itin kulağına da monte eder. Hem de her şartta. Mesela kadın adama çok âşıktır diyelim ve terk edilir. Hele bu terk edilişin nedeni bir de ihanetse, işte o zaman o erkeğin vay halinedir. Bundan sonraki hayatını huzur içinde geçirmesi pek mümkün değildir. Ardında bıraktığı kadının laneti, Freddy'nin kâbusu gibi ömrü boyunca kendisini kovalar. Ya da tam tersi oldu diyelim, adam aşkından deli divanedir ve kadını tarafından terk edilmiştir. Fakat işte ne hikmetse bu hikâyede de ele güne rezil rüsva olan yine erkektir. O kapı gibi adam gider, yerine ezik, ağlak, sürekli kendini affettirmeye çalışan, ilişkisi boyunca yapmadığı jestleri ayrıldıktan sonra akıl eden, tüm çabalarına karşılık görmeyince de kendini alkole veren, rakı şişesindeki balıktan az hallice ortalıkta gezinen ve en tehlikelisi de 'piskopata bağlayan' adam gelir. Bakınız bu dediğime en son örnek Eren Talu'dur. Ki bu zamana kadar kendisinin nasıl da cool bir duruşu vardı di mi? O ve ailesi. Mükemmeldi. Ki ben onlara 'deterjan aileleri' diyorum. Hani deterjan reklamlarındaki o ideal, hatta idealden de öte, mükemmel anne-baba-çocuk birlikteliği. Beyaz camda izlediğimiz o ailelerde anne çok güzeldir, baba karizmanın Allahıdır, çocuk sevimli bir topaçtır, ortam bembeyazdır, ev masalımsıdır vs. Ama işte sonuçta bu bir kurgudur. Olması istenen, özlenendir. Gel gör ki, gerçek hayat insanı zaman zaman pek bi acıtır! Talu ailesinin görünüşteki bemmmmbeyaz yaşamlarının ardındaki karmaşa gibi. Kara bir bulut içine girdi Defne ve Eren çifti. Ve bu karanlıktan çıkış sancısında gördüğümüz kadarıyla en çok hasarı erkek tarafı aldı. Alışıldığı üzere. Sevdiği kadın tarafından terk edildi, yetmedi, bir de üstüne, eline diline hâkim olamayınca, tuttu kendini bütün memlekete rezil etti! Eh be biraderim, yakışıyor mu kossskoca bir adama, senin gibi Türkiye'nin en tanınmış mimarlarından birine, çocuk gibi eline sprey boyayı alıp evinin duvarlarında graffiticilik oynamak? Kapıya kalpler falan çizmek. Hakikaten geçici bir şuur kaybı yaşadığını düşünüyorum ben kendisinin. Ve aşk acısını hastalık düzeyinde yaşamanın, insanı ileri dönemde ölümcül pişmanlıklara sürükleyeceğini hatırlatarak, ayrılık sonrası Eren Talu tepkileri veren herkesi Kadınlar Erkekler Âşıklar kitabındaki minik bir alıntıyla başbaşa bırakıyorum. "... Zira bu tutumlarla insanlık onuru ayaklar altına alınmakta, sadece kendisinin ve sevdiği insanın değil tüm insanlığın onuru çiğnenmektedir. İçinden hastalıklı hisler gelse bile âşık insan bunların aşkla değil kendi hastalığıyla ilgili olduğunu bilmeli, aşkı, sevdiğini yere düşürmemelidir. İnsan umutla olduğu kadar korkuyla ve acıyla dolu bir varlıktır, hepsinden çok çok vardır ömrün değirmeninde. Bazen acılara, ıstıraba katlanmaktan başka gidecek yolumuz kalmaz. Bu cesareti göstermek, ıstıraba katlanacak cesaretle davranmak, önce insanlığı ve aşkı ve belki de karşılıksızlığı çekilen aşkı kurtaracaktır."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA