Dünyanın yaşayan en iyi Arap şairi Adonis, Suriye'de, elektriği, okulu, yolu olmayan yoksul bir köyde doğdu. Tek eğitimi, Arap şiiri sevdalısı babasının öğrettiği şiirler ve Kur'an bilgisiydi. Tarlada çalıştığı saatlerin dışında, büyük bir ağacın etrafında toplanan çocuklara katılır, onlarla birlikte Arapça yazmayı öğrenirdi. Böyle bir günde, bağımsız Suriye'nin ilk Cumhurbaşkanı olan Şükrü el Kuvvetli'nin köye geleceğini öğrenince, ona bir şiir yazmayı, önünde okumayı, bu şiirini beğenen Kuvvetli'nin, "Çocuğum senin için ne yapabilirim" demesini hayal etti. Adonis'in düşü, tıpkı ucuz filmlerdeki gibi kelimesi kelimesine gerçekleşti. Ülkenin Türk kökenli Cumhurbaşkanı karşısında şiirini okuyan 12 yaşındaki çocuğu çok beğendi, "Senin için ne yapabilirim" sorusuna, "Okumak istiyorum" cevabını veren Ali Ahmed Said Eşber'in hayatını değiştirdi. Bir şiir onun hayatını değiştirdi ama şöhreti yakalayabilmek için, adını Adonis olarak değiştirmek zorunda kaldı. Suriye'de yönetime başkaldırış, Lübnan vatandaşlığına geçişin ardından kendisine büyük ufuklar açan Paris'e yerleşti. Suriye, Lübnan'da En İyi Şair Ödülü, Brüksel'de Uluslararası Şiir Beniali Ödülü, Le Grand Prix des Biennales de Poeise, Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü, Goethe ödülü gibi birçok saygın ödülün sahibi oldu. Adı defalarca Nobel Edebiyat Ödülü adayı olarak geçmesine rağmen hep son anda sürprizle karşılaştı. Uluslararası Bornova Şiir Günleri için İzmir'de bulunan, 83 yaşındaki delikanlı Adonis ile şiiri ve aşkı konuştuk.
ÇOK BEĞENDİLER
Şiire ilginiz nasıl başladı?
- Babam Arap şiirini ve Kur'anı iyi biliyordu. Benim okulum, babamın Kur'an ve şiir bilgisiydi. Cahiliye döneminden itibaren eski Arap şiirleri ile yetiştim. İlk şiirimi, Cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvvetli için yazdım. Kuvvetli, 1943'te, bağımsız Suriye'nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Kuvvetli, köyümden geçecekti. Ben cumhurbaşkanına bir şiir yazacağım ve bu şiiri onun önünde okuyacağım, şiirimi sevecek, "Sevgili çocuğum senin için ne yapabilirim diyecek" diye düş kurmuştum. Bölgemize cumhurbaşkanı geldiği zaman, onu görmeye gittim. Kuvvetli meydandaydı. Ben de meydanın ortasındaydım. Şiirimi okudum, biter bitmez insanlar öyle bir saldırdı ki orada cumhurbaşkanı var mı yok mu unuttular. Üstümü parçalayacaklardı. O kadar beğendiler. Kuvvetli de bundan öyle etkilendi ki, o şiirden bir dize seçti, konuşmasında kullandı. "O çocuğun dediği gibi" diyerek konuşmasını değiştirdi. Mesela cumhurbaşkanı konuşmasında kılıcı anlatıyor, böyle bir fotoğraf çiziyor, "Siz de benim etrafımı öyle saracaksınız ki, çocuğun dediği gibi kılıcın kılıfı olacaksınız" diyor. Konuşmasının sonunda, her şey aynen düşlediğim gibi oldu. "Sevgili oğlum senin için ne yapabilirim" dedi. Ben de ona okula gitmek istediğimi söyledim, "Tamam" dedi. Dolayısıyla 13 yaşında okula başladım. Köyümü terk ettim, hayatım tamamen değişti. Düşündüm ki şiirin içine doğmuşum. Şiir benim hem annem hem babam. Bir şiir hayatımı değiştirdiğine göre, dünyayı da değiştirebilir. Bu şiir olmadan ben sizinle oturamazdım.
Hayatınızı değiştiren şiiri hatırlıyor musunuz?
- Hatırlamıyorum. Kaybettim ama 1943 yılında yayınlandığı gazeteyi bulup mutlaka çıkarmam lazım. O şiirimi, klasik Arap şiirinin etkisi atında yazdım. Esinlenme vardı.
3 YIL BOYUNCA MEKTUPLAŞTI
Cumhurbaşkanı ile daha sonra görüştünüz mü?
- 3 yıl boyunca mektuplaştık. Kuvvetli'nin bir ricası oldu. Okuttuğu parlak insanları devlet himayesine almak istiyordu. Ama o sırada sevmediğim bir başbakan vardı. O sırada halk tarafından da çok tanınmıştım. Oturdum, mektup yazdım Kuvvetli'ye. "Ne olur bana darılmayın, ben devlet işlerine girmek istemiyorum" dedim. Sırf devletin himayesi altına girmemek için o mektubu yazdım. Kuvvetli'nin iki kızı var. Paris'te yaşıyorlardı. Biri tanınmış ressam oldu. Ben her mecliste, katıldığım her toplantıda, Kuvvetli'nin adını anarım. Geçen yıl Kuvvetli'nin kızları aradı, "Biz artık Beyrut'a dönüyoruz. Aslında Paris'te yaşayacak paramız var ama dönmek istiyoruz" dediler. Kızları Paris'te yaşadı diye paralı oldukları düşünülmesin. Kuvvetli, öldüğünde beş kuruşsuzdu. Abdülnasır da aynı durumdaydı. Bugünkü liderler gibi paralı değildi. Beş kuruşsuzdu.
Suriye'yi niye terk ettiniz?
- Çünkü rejim, diktatörlük rejimi olmuştu. 1954'te üniversiteye girdim Şam'da. Felsefe okudum. Öğrenci hareketlerinde liderdim. Askerliğimi 1954'ten 1956'ya kadar yaptım. Sonra Suriye'yi terk ettim.
İsminizi neden değiştirdiniz?
- Dergiler için küçük şiirler yazıyordum. Bunları Ali Ahmet Said Eşber adıyla yazıyordum ama hiçbir gazete, dergi beni kabul etmiyordu. Hem Suriye'de hem Lübnan'da. Dolayısıyla bu gazete ve dergilere kızdım. 1947'de bir gün, Adonis efsanesini okudum. Adonis, mitolojide yakışıklılığı ile ünlü, Afrodit'in sevdiği kişi olarak gösteriliyor. Rivayete göre, yaban domuzu avı sırasında öldürülüyor. Bu hikayeyi sevdim. Gazeteler, dergiler, aynı yaban domuzu gibi Ali Ahmet Said Eşber'i öldürdüler, Adonis doğdu. Gazeteler, Ali Eşber ismiyle reddettikleri şiirleri, Adonis ismiyle kabul etti. İnsanoğlu, projedir. Hayat geniştir. Gerçekleştirdim dediğin hiçbir şeyi aslında gerçekleştirmemişsindir. Bu yüzden geçmişten geldiğimi hissetmiyorum. Gelecekten geldiğimi hissediyorum. Bu yüzden sürekli kendimin arayışındayım ki bu Adonis.
KIRMIZIYA TUTKUN
Sürekli taktığınız kırmızı atkının bir anlamı var mı?
- Kırmızı, aşkın rengi. Sevdiğim bir kadın bana kırmızı bir atkı hediye etmiş ve bunu hiç boynumdan çıkarmamamı söylemişti. Bu nedenle hep takıyorum.
Uluslararası Nazım Hikmet Ödülü'nü alan ilk şairsiniz?
- Nazım Hikmet'e büyük bir hayranlığım var. O yüzden sevindirici bir ödül. Onunla 2-3 kez karşılaştım. O sadece büyük bir şair değildi, çok büyük bir kişilikti.
Sevdiğiniz başka Türk şairi?
- Yunus Emre'yi seviyorum. Türkçe bilmediğim için başka Türk şairleri hakkında bir şey diyemeyeceğim.
"
ETKİLENME OLMADAN NE ŞAİR OLUNUR NE ŞİİR YAZILIR"
Etkilendiğiniz şair var mı? - Etkilenmeden olmaz. Ama bir resme bakacaksın, onun aynısını oturup yapsan, ahmak olursun. Bu etkilenme olmaz. Taklitten öteye geçemezsin ama etkilenme olayı olmadan ne şair olunur, ne şiir yazılır. Mutlaka etkileneceksin. Dante, cehennemi, Arafı yükselişten etkienmese yazamazdı. Yükseliş şiirinden etkilenmese yazamazdı. Beni de birçok kere Arap şairleri itham etti şiirlerim çalıntı diye. Değil. Bugüne kadar Arap şiiri ve şairlerinin en büyük kusuru budur. Ne etkilenmeyi becerirler, ne de etkileneni anlarlar. Mesela Mallerme'den, Fransız şiirinden etkilenmesem bana yazıklar olsun. Öykü veya şiiri gördüğünde güzellik varsa, oturup onu genişletmezsen, şu veya bu yolla kendi kültürünle süslemezsen ahmaklıktır. Tabii ki etkileneceksin. Esinlenme budur ama. Körü körüne etkilenme değil. Esinlenme ile etkilenmenin farkı şudur. Ben sizin kolyenizi beğeniyorum, koşa koşa gidip çarşıdan aynısını alıyorum, bu durumda taklitten öteye geçemem. Ama aklımı çalıştırıp, duygu katıp, doğal şeylerden buna benzer bir şey yaratırsam, o zaman esinlenmiş olurum. Başka bir güzellik yaratmış olurum.
"PARİS'TE YENİDEN DOĞDUM"
Fransa'da yaşamaktan memnun musunuz?
- Şu anda Fransa'da şiirin içindeyim. Şiirlerim, yaşayan bütün dillerin hepsine çevrildi. Paris bana çok verdi. Paris, ekstra ordinar bir toplama merkezi. Bu yüzden, ben Paris'te yeniden doğdum. Birinci doğuşum doğal doğuşumdu. Lübnan vatandaşlığına geçtiğimde bir sürü şiir hareketim oldu Arap coğrafyasında. Dergi çıkardım, yeni şiirler yazdım, hem ben hem de dostlarım bayağı faaldik. Bu ikinci doğuşum oldu. Daha bir güç kazandım o zaman. Mevcut Arap şiirine hem karşı çıkan hem de yenilikler getiren bir bildiri yayınladık. Bildirinin amacı, Avrupa'dan şiir ithaliydi. Geleneksel şiir ile çağdaş şiirin harmanlaşmasını istiyorduk. 3. doğuşum, Paris'e yerleştikten sonra oldu. Paris, gerçekten aklımın almadığı kadar geniş ufuklar açtı bana. Benim veya hiçbir Arap'ın aklının almayacağı kadar geniş. Kültürel anlamda, şiir anlamında, büyük bir ufuk açtı Paris bana. 4. doğuşum da herhalde Türkiye'de olacak. Türkiye'yi çok sevdim. Biliyor musunuz? Kuvvetli aslen Türktü. Benim hayatımı bir Türk değiştirdi.
Aşık olmadan şiir yazabilir mi?
- Aşk hayatta en değerli şeydir. Ama ben kendi adıma söyleyeyim, aşk cezalandırıcıdır. Bitmez zaten cezası, acısı aşkın hiçbir zaman. Yanıtlanmayacak soruları vardır. Kesinlikle yanıtlanmaz. İşte asıl olay burada başlıyor. Biz acı çekiyoruz, aşksız yapamıyoruz, bütün kahrımız da yazdığımız şiirdir. Ben her zaman aşığım. Belki 4. kez doğarım dedim ya. Bir Türk'e aşık olursam 4. kez burada doğabilirim.