Amerikalı yönetmen S. Craig Zahler, yazıp yönettiği Bone Tomahawk, 99. Blok filmlerinde suç ve şiddet sarmalı içinde kalan insanların dünyasından hikayeler anlatmıştı. Filmlerindeki kimi çok sert sahneler nedeniyle eleştirilse de yönetmenin dikkate değer bir sinema arayışı içinde olduğu da bir gerçekti. Merak edilen, hangi filmiyle şeytanın bacağını kıracağıydı? Son çektiği Adaletsiz, şeytanın bacağını kırdığı o film mi, kesin bir şey söylemek zor. Ama ilk iki filminden daha olgun ve derdini daha iyi anlatan bir film olduğu da kesin.
Temel olarak suç dünyasındaki temel yapıyı tartışmaya açıyor Zahler. Suç işlenir, polis yakalar, adalet mekanizması da suçluya cezayı keser... Bu temel işleyişin nasıl bozulduğunu suçlu-polis ilişkisi üzerinden anlatıyor Zahter, Adaletsiz filminde.
Yıllarını suçla mücadeleyle geçirmiş, meslek hayatı boyunca üç hapishane dolusu suçlu yakalamış 59 yaşındaki Brett Ridgeman (Mel Gibson) bir yanda; yaşadığı çevre nedeniyle suça bulaşmış genç Henry Johns (Tory Kittles) diğer yanda. İkisi de her şeyiyle ayrı dünyaların insanı. Brett beyaz, bir uyuşturucu tacirini yakalarken sert davrandığı için açığa alınan ve ırkçı olarak görülen eski usul bir polis. Henry ise her türlü ırkçılığa maruz kalmış bir siyah. Zahler işte iki uçta duran bu iki insanın nasıl aynı noktada buluştuklarını anlatıyor bize... O buluştukları noktaysa aile... İkisi de aileleri için suç dünyasının kapısından içeri giriyor. Hem de ölümü göze alarak...
Henry için aslında daha kolay karar vermek. Ama yıllarca sokaklarda suçla mücadele eden Brett için suça bulaşmak zor bir karar. Ama sistemin onu hak ettiği ölçüde ödüllendirememesi, suçla mücadelede bir arpa boyu yol alınmadığını görmesi ve en önemlisi ailesinin yaşadığı zorluklar karşısında Brett, büyük bir vurgun yapacak ekibin peşine düşüyor. Ortağı Anthony'yi de (Vince Vaughn) ikna ediyor. Amaçları vurgun sonrası suçluların elindeki parayı almak. Ama bilinir ki suç dünyasında en mükemmel plan bile tıkır tıkır işlemez. Öyle de oluyor...
Zahler filmin başında iki karakteri tanıtıyor bize. Yaşadıkları sıkışmışlığı gösteriyor. Çok altını çizmese de sistemin suçla mücadele konusunda 'mış gibi' yaptığını anlatıyor. Bu bölümde filmin temposu epey durgun. Karakter odaklı olarak akan hikaye var karşımızda. Ama ikinci yarıda olay odaklı bir anlatı öne çıkıyor. Bu noktada Adaletsiz kıvamını buluyor, temposu artıyor... Brett ve Henry'nin karşı karşıya gelmesiyle de Zahler'in niyeti ortaya çıkıyor.
Genel olarak sinemada bir polisin açgözlülük, hırs, kolay para kazanma gibi motivasyonlardan dolayı suça bulaştığı öğretisi işlenir. Zahler işini doğru yaptığını düşünen bir polisin mücadele ettiği bir şeye, suçluya dönüşmesinin temelinde aile gerçeği olduğunu vurgulayıp, genel geçer öğretilerden farklı bir şey söylüyor. Ki benzer bir şey Henry için de geçerli... Fakat Zahler bu iki karakterine karşı ne kadar anlayışlı olsa da mesela bankada çalışan, hikayesini bir parantez açıp anlattığı, üç aylık anne Kelly Summer'a karşı (Jennifer Carpenter) anlayışlı değil. Önceki filmlerindeki gibi kimi sert sahneleri koyma konusunda da ısrarcı...
Zahler'in, Sam Peckinpah'ın açtığı yoldan giden yönetmenlerden biri olduğu söylenebilir, Tarantino gibi suç dünyasını da seviyor. Ama şu ana kadar dilinin ve sinemasının peltek olduğu söylenebilir. Fakat bu peltek halde bile Adaletsiz yönetmenin en iyi filmi...