NOT: Bu yazı filmle ilgili bilgi içermektedir.
Yargı eliyle adalet sağlanamadığı zaman, eli silahlı adamların sokaklarda kişisel adalet sağlama görevini kendilerine iş edinmeleri sinemada sıklıkla işlenen bir mevzudur. İşlenir işlenmesine ama bu tür filmler, var olan adaletsizliği kitlelere daha da kanıksattığı teziyle haklı eleştirilerle karşı karşıya kalır. Mesela Taxi Driver gibi, sinema tarihinde iz bırakan bir filmin bile açmazı budur. Fakat bu tür yergilere rağmen bu mesele, sinemada bir alt tür olacak kadar sıklıkla çeşitli dönemlerde karşımıza gelmeye devam ediyor.
80'li yıllarda TV'de gösterilen The Equalizer dizisinden uyarlanan Adalet filmi de 2010'ların kişisel adalet sağlayıcı filmi olarak öne çıkıyor.
2014'te ilkini izlediğimiz, Antoine Fuqua'nın yönettiği filmde eşini kaybettikten sonra Boston'da sıradan bir hayat yaşamayı tercih eden, eski bir asker ya da istihbarat örgütü üyesi olan Robert McCall'ın (Denzel Washington) adalet dağıtma serüvenini izlemiştik. McCall, her zaman gittiği kafeden tanış olduğu, fuhuş batağına düşen bir kızı, Rus mafyasının elinden kurtarırken ABD'deki adalet ve polis teşkilatındaki çürümeyi de gösteriyordu.
AÇILIŞTA TÜRKİYE VAR
Dört yıl sonra gelen ikinci film Adalet 2, İstanbul'a gelen TCDD'ye ait bir trende açılıyor. McCall başında takkesi, uzun sakallarıyla bir Müslüman kılığında karşımıza çıkıyor. Hedefinde, kızını, Amerikalı eşinin elinden zorla kaçıran bir baba var. Her zaman yaptığı gibi kurbanına ikinci bir şans veriyor. Kızı kurtarıyor. Sonrasında tekrar Boston'a dönüyoruz... Kız annesine teslim ediliyor.
İlk filmde yapı malzemeleri satan bir süpermarkette çalışan McCall bu sefer Uber benzeri bir sistemde taksicilik yapıyor. Müşterileri arasında adaletten mahrum kaldığını düşündüğü insanlara yardım ediyor. Ama odağında mahallesinde yaşayan, uyuşturucu çetesinin ağına düşmek üzere olan bir genç var. Amacı onu bu bataktan kurtarmak.
Fakat bu sırada, 'teşkilatta' çalışan, eski patronu Susan Plummer'ın öldürülmesi onu derinden sarsıyor. Katillerin peşine düşüyor. Fakat katiller eski günlerde çalıştığı teşkilattan arkadaşları çıkıyor. Böylece macera, McCall için geçmişiyle hesaplaşmaya dönüşürken film de adaletsizliğin sistem içindeki yapısal sorunlardan kaynaklandığına işaret ediyor.
Yönetmen Antoine Fuqua, ilk filmde ortaya koyduğu stilize aksiyon çizgisini hiç bozmuyor. Denizel Washington'ın bu tür filmlerdeki sakin, kararlı, işinin ehli aksiyon adamı personasından yine ziyadesiyle yararlanıyor. Fakat yönetmen bir önceki Muhteşem Yedili filminde western'i çok sevmiş olmalı. Çünkü Adalet 2, özellikle ikinci yarısı itibariyle western anlatısına meylediyor. Bu meylediş sadece sinematografik bir tercih değil. Çünkü Fuqua, günümüzdeki adaletsizliğin Vahşi Batı seviyelerinde seyrettiğini ima ediyor. Ki hukuk herkes için gerekli ilkesinin tüm dünyada yara aldığı bu zamanlarda bu imanın çok da temelsiz olduğunu kim söyleyebilir?
Türdaşlarına göre Adalet 2'yi farklılaştıran da bu özelliği: Sistemin kendi bekası için hukuktan, hesap vermekten, adaletten vazgeçmesi... Bunun yaratacağı sonuçları da yine silahla çözmeye çalışması... Bir kahramanın da buna itiraz etmesi...
Fugua, devlet denilen mekanizmanın ABD'de bile mafyatik anlayışa teslim olduğunu anlamamızı sağlarken, karakteri McCall'ı kategorik olarak, Taxi Driver'daki Travis'ten uzaklaştırıp, antikahraman ajan Jason Bourne'un yanına konumlandırıyor.