MI5'ın ilk kadın direktörü Stella Rimington'a dişi James Bond yakıştırmasını bol bol yapmıştı İngilizler. Rimington da bundan rahatsız olmadığını otobiyografisinde yazmıştı. Ama dişi Bond deyince artık Charlize Theron akla gelirse şaşırmayın. Çünkü Theron Sarışın Bomba filminde MI6'in alt edilemeyen ajanı Lorraine Broughton'u canlandırıyor ve tıpkı James Bond gibi zekasıyla, dövüş kabiliyetiyle, tek kişilik operasyonel hakimiyetiyle türlü türlü ölümcül entrikaların içinden çıkabiliyor.
John Wick'in yönetmenlerinden David Leitch'in çektiği, The Coldest City adlı çizgi roman uyarlaması olan film 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılması sırasında geçiyor. Lorraine Broughton, MI6 tarafından iki önemli görev için Berlin'e gönderiliyor. İlk görevi aktif görevde çalışan casusların adının bulunduğu ve ortalıkta dolaşan bir listeyi KGB'nin eline geçmeden bulmak. Diğeri de MI6 ve KGB arasında çift taraflı çalışan bir ajanı tespit etmek. Fakat daha Berlin'e adım attığı an KGB'nin hoş sürpriziyle karşılaşıyor. O an anlıyor ki Ruslar da Fransızlar da listenin peşinde.
Aslında Sarışın Bomba James Bond'un açtığı yoldan ilerleyen ve onun yarattığı ajan mitinden ustaca yararlanan bir film. Lorraine Broughton da Bond gibi yalnız çalışıyor. Onun gibi birtakım prensipleri var. Şık giyiniyor, hep aynı içkiyi, buzlu votkayı içiyor. En zor durumlarda içinde bulunduğu durumu iyi tahlil edip olayları çözüyor. Riskli kararlar alıp üstesinden geliyor. Ama öte yandan aynı yönetmenin elinden çıktığı için John Wick ile de elbet akrabalığı var.
Leitch, nihayetinde bir çizgi romanı uyarladığının farkında. Çizgi roman estetiğinden güçlü bir şekilde yararlanıyor. Ama 1989'daki tarihi olayı fon yapıp filmde kurulan atmosfere gerçekçilik aşılamasını da biliyor. Aksiyon sahnelerinde oyuncuların fiziksel performansını ana unsur olarak görmesi de filmin bir başka başarısı. Charlize Theron bu tür sahnelerde Mad Max: Fury Road, Aeon Flux'tan gelen tecrübesiyle adeta dövüş ustasına dönüşüyor.
Tarkovski'nin başyapıtlarından Stalker'a sunduğu saygı ile gönlümüzü çelen Sarışın Bomba, casus filmlerinin farklı ekollerinin kodlarını iyi harmanlayıp kullanan, MI6 ve KGB arasındaki tarihi çekişmeden elverişli bir entrika çıkarmayı bilen, kurgusuyla, müziğiyle (80'lere esaslı bir selam çakıyor bu konuda) yarattığı o karanlık atmosferi ziyadesiyle kullanan dinamik bir film.
Mücadele makinesi
Güney Afrikalı 42 yaşındaki Charlize Theron'un bir gün aksiyon yıldızı olacağını düşüneceğimiz pek de aklımıza gelmezdi. Gerçi, dramatik rollerde rüştünü ispatladıktan hatta Cani'deki performansıyla Oscar aldıktan sonra Theron 2000'li yıllarda ufak ufak fiziksel performans isteyen rollerde de karşımıza çıkar olmuştu. Mad Max Fury Road'da artık bu işlerin kadını olduğunu da kanıtladı. Ama ne yalan söyleyelim Şeytanın Avukatı filminde izlediğimizde bir gün onu dişi James Bond olarak anacağımız pek de kimsenin aklına gelmezdi herhalde. Fakat o Sarışın Bomba ile ezberleri bozmayı bildi. Oynamakla kalmayıp yapımcıları arasında olduğu filmdeki fiziksel performansı takdire şayan.
Erken yaşta baleye başlayan ama kariyeri dizindeki bir rahatsızlık sonucu erken biten, sonrasında modellik yapan ve bir çanta ve 400 dolarla Hollywood'un yolunu tutan Theron biraz tesadüfi olarak keşfedilip beyazperdede gözükse de hayat karşısında sıkı mücadeleler veren oyunculardan.
Alkolik babasının yaşattığı trajediyi bilmeyen yok. Hayatının travmalarından biri o. Ama hayat onun önüne türlü türlü engeller de çıkarsa o, düşe kalka onları aşmayı bilen biri. Model olarak başladığı kariyerini bir kenara bırakıp Hollywood'a gelen Theron tam da umutların tükenme aşamasında biraz da tesadüfi bir şekilde keşfediliyor. Ama herkesin ona uygun gördüğü gibi sadece 'sarışın güzel' olarak kalmıyor. Belki Oscar aldığı Cani'de yüzünü ve fiziğini deforme etmesi de ona biçilen 'role' bir tepki. Ki bu tepki ona Oscar kazandırıyor.
Sonra oktavını genişletiyor ve aksiyon filmlerine de meyletmeye başlıyor. Ara sıra kendini dış dünyaya kapatıp inzivaya çekilse de Theron engelleri aşa aşa kendini var ediyor... Bugün geldiği noktada adeta mücadele makinesi gibi duruyor...