Sadece Örümcek Adam'ın sinema uyarlamaları düşünüldüğünde bile Hollywood'un içinde bulunduğu yaratıcılık krizinin fotoğrafı çekilebilir.
2002'de Sam Raimi'nin başlattığı üç filmlik seriyi 2012'de sıfırlayan ve İnanılmaz Örümcek Adam adıyla bildik hikayeyi sil baştan yeniden anlatmaya çabalayan Hollywood, şimdi sadece beş yıl sonra yine yeni bir Örümcek Adam serisiyle karşımızda.
"Aynı derede iki kere yıkanılmaz" denir ama artık Hollywood nasıl bir çaresizlik içindeyse aynı derede üçüncü kez yıkanmamız isteniyor.
Ama olmuyor! Çünkü istenilen eşyanın doğasına aykırı!
Fakat bu kadar ısrar Örümcek Adam'ın bir trajedi içinde adeta boğulmasına neden oluyor. Çünkü karizmatik bir çizgi roman kahramanı olan Örümcek Adam, sinema macerasıyla birlikte kapitalizmin elinde ekonomik getirisi yüksek bir 'oyuncağa' dönüştü. İnanılmaz Örümcek Adam 2 filminin eleştirisinde belirttiğim gibi Örümcek Adam'ın trajedisi de bu: Çizgi roman kahramanıyken 'oyuncak' olmak ve oyuncak olduğunun farkında olarak çizgi roman kahramanıymış gibi davranmak.
İŞLER SARPA SARIYOR
Örümcek Adam: Eve Dönüş filminde yönetmen Jon Watts'ın kahramanımızı bu trajediden çıkarmasını beklemiyorduk. Ama bir nebze olsun onun çizgi romanlarda yarattığı karizmasını iade etmesini arzuluyorduk. Jon Watts, kimi hamleleri ve tercihleriyle durumun farkında olduğunu gösteriyor. Bunun için olsa gerek ergen liseli bir süper kahraman olan Örümcek Adam'ın yaşına ve karizmasına uygun bir film ortaya koyuyor. Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı'nda Tony Stark'ın keşfi olarak kısa süreliğine Yenilmezler ekibine dahil olan Örümcek Adam, ekibin kadrolu kahramanı olmayı beklerken başlıyor macerası. Yani öyle Peter Parker'ı örümcek ısırdı ve o da ansızın kahramana dönüştü hikayesini anlatmaktan vazgeçilmiş. Peter Parker, kendini Tony Stark'a karşı ıspatlamanın derdinde... Ama işte neticede bir ergen, Tony Stark da bunu biliyor.
Bunun için Peter Parker da Örümcek Adam da yaşına uygun bir hafiflik içinde resmediliyor. Yetişkinler gibi davranmıyor, kararlar almıyor. O, büyüdüğünü ispat etmeye çalıştıkça çuvallıyor, çuvalladıkça işler sarpa sarıyor ve o da ergen aklıyla işleri çözmeye çalışıyor. Bu da filmin akışını belirliyor. Filmin önceki serilere göre daha eğlenceli olması da galiba bu yüzden. Karakterler de bu eğlenceye göre tekrak tariflenmiş. Mesela May Hala, yaşlı değil, flörtöz bir kadın.
SEMPATİK DÜŞMAN
Peki ergen süper kahramanın düşmanı kim derseniz? Belki de filmin en iyi yanı bu. Örümcek Adam'ın karşısında sistemin adaletsizliğiyle işi elinden alınan ve adamlarıyla işsiz kalan biri var. Yani sempatik bir düşman... Onun bulduğu çare ise Yenilmezler'in yarattığı teknolojinin atıklarıyla silah üretip el altında satmak... Ne hükümetin ne Yenilmezler'in radarına giren bu adamları Örümcek Adam keşfediyor. Ve kendini ispatlayabileceği bir kahramanlık mücadelesine giriyor...
Ama tüm ergen eğlencesine, iyi düşünülmüş sempatik bir düşman fikrine karşın, Hollywood usulü gençlik filmleri klişelerine bel bağlaması yapımın elini zayıflatıyor. Yani Örümcek Adam klişelerinden kaçınılırken başka klişelerin ağına düşülmüş. Bu ağ içinde kıvranan Örümcek Adam da pek bir yere kadar tat veriyor. Ama nihayetinde Örümcek Adam kendi trajedisini yaşamaktan yine kurtulamıyor.
ÖRÜMCEK ADAM: EVE DÖNÜŞ/SPIDER-MAN: HOMECOMING: 5/2.5
YILMAK YOK YOLA DEVAM
Bağımsız sinemanın kalelerinden olan Beyoğlu Sineması birkaç hafta önce işletmecilerinin "30 Haziran'da kapatıyoruz" açıklamasıyla gündeme gelmişti. Bu zorunlu bir açıklamaydı. Çünkü film şirketleri sinemanın yüklü borcunu artık ödeyemeceğini düşünüp temmuz itibariyle sinemaya film vermeyeceğini söylemişti işletmecilere.
Sinemaseverleri üzen bu açıklama karşısında sinema yazarı Cem Altınsaray "Bir şeyler yapmak gerek" diyerek Twitter'da sinemanın yaşatılması gerektiğine inananların adeta sözcüsü oldu. Yapıldı da... Önce sinemanın ekonomik durumunun röntgeni çekildi. Dağıtımcılara ve film şirketlerine olan yaklaşık 1 milyon TL borcu vardı sinemanın. Bu borcun kapatılması için kısa zamanda 'sadakat kart projesi' hayata geçirildi. Sinemaseverlerden bütçesine uygun olarak 1000, 500, 250 ve 100 TL'lik kartlar alınması istendi. Bu proje büyük heyecan yarattı. Hem seyircilerde hem sinema işletmecisinde hem de film şirketlerinde. Sinema kapanmaktan kurtuldu. Fakat memlekette, biri başarılı olmaya görsün hemen taşlanır kuralı işlemeye başladı. Cem Altınsaray ve ona sadakat kart projesinde destek olan Utku Ögetürk hedef tahtasına oturtuldu. Sebep de Altınsaray ve Ögetürk'ün sinemanın işletmesini devralmaları. Bu devir isteği sinemanın işletmecilerinden Baha Serter'den geldi. Onlar da durumun vehametini bile bile kabul etmişlerdi teklifi. Naçizane Cem Altınsaray ve Utku Ögetürk'e "Yılmak yok yola devam" derim. Biz sinemaseverlere düşen de bütçeye uygun kart alıp Beyoğlu Sineması'nın önce yaşama tutunmasına sonra ayağa kalkmasına yardımcı olmak. Çünkü sinemaseverlerin üzerinde bu sinemanın epey emeği var.