SILENCE
Not: Yazı film hakkında bilgi içermektedir.
Martin Scorsese, Nikos Kazancakis'in aynı adlı kitabından uyarladığı Günaha Son Çağrı filminde Hz. İsa'nın hayatını ezber bozan bir şekilde anlatmıştı ve özellikle Hıristiyan dünyada tepkilerle karşılaşmıştı. O zamandan beri Scorsese doğrudan Hıristiyanlıkla ilgili film çekmedi. Ta ki Shusaku Endo'nun Silence kitabının uyarlamasına kadar...
Türkiye'de daha önceki vizyonu ertelenen film nihayet bu hafta gösterime girdi. Scorsese, filmde üç Cizvit papazının Japonya'daki misyonerlik faaliyetlerini ve yaşadıklarını anlatıyor temel olarak. Rahiplerden Ferreira (Liam Neeson) adaya ilk gidenlerden. Ondan haber alınamayınca hem onu bulmak hem de onun yarım bıraktığı misyonerlik faaliyetini devam ettirmek için öğrencilerinden Rodrigues (Andrew Garfield) ve Garupe (Adam Driver ) da Japonya'ya gidiyor.
Filmin ilk yarısında bu iki rahibin Japonya'da kendilerini gizleyen Hıristiyanlarla buluşmasını, onların inançlarını tazelemesini, Japonya'daki engizisyonun Hıristiyanlar üzerinde kurduğu baskıyı ve bu iki rahibi yakalamak için engizisyon yetkililerinin harekete geçmesini izliyoruz. Bu noktaya kadar film misyonerliği olumlayan bir havada geçiyor.
Ama asıl olarak film, ikinci yarısından itibaren ilginçleşiyor. Çünkü iki rahip yakalandıktan sonra ortaya çıkan Ferreira ile birlikte baskı altındaki üç rahibin verdiği kararlar resmediliyor bu bölümde.
Japon engizisyonu adada yeni bir dinin filizlenmesini istemiyor doğal olarak. Hıristiyanlar üzerine kurulan baskının sert bir yanı var ama engizisyon daha stratejik hamleler peşinde. Nihayetinde adaya gelen rahipleri kendi iradeleriyle Budist yapmanın peşindeler ve onlar üzerinden 'Bakınız size yeni bir din getiren adamlar çok da inanmış insanlar değil' mesajı vermeye çalışıyorlar. Ferreira bu stratejiye boyun eğenlerden. Garupe ise bir Hıristiyanı ölümden kurtarmak isterken ölüyor. Ama önemli olan ise filmin odağındaki Rodrigues. Direndikçe her gün birkaç insanın ölümünden sorumlu olduğuna inandırılınca o da dinini reddederek kimonoyu üzerine geçirip bir Japon ismi alıp saf değiştiriyor. Ama büyük bir sessizliğe de gömülüyor.
AH O FİNAL YOK MU?
Atmosferi ağır olan sinematografik olarak Martin Scorsese'nin ustalığını yine konuşturduğu film, ilk elden bir misyonerlik propagandası olarak görülebilir. Ama biraz daha fazlası aslında.
Scorsese filmde misyonerlik faaliyetini de tartışmaya açıyor. Japonların meseleye nasıl yaklaştığını anlatıyor. Scorsese'nin odaklandığı noktaysa bir insanın inancı uğruna hayatını feda etmesi değil. Bir başkasının hayatı için inancınızla sınansanız ne yaparsınız sorusunun peşine düşüyor. Finale kadar bu sorunun cevabını açık bırakıyor. Ama nedense finaldeki tercihiyle bu soruya kendince bir cevap veriyor. Ama bu hem filmin elini hem de o ana kadar yönetmenin konuya ilişkin mesafeli yaklaşımını zedeliyor.
Silence için Günaha Son Çağrı sonrasında Scorsese'nin Hıristiyan dünyasıyla el sıkıştığı bir film denilebilir. Ustanın filmografisinde sadece tematik olarak öne çıkacak bir yapım gibi duruyur.
SCORSESE'NİN HAVLU ATMAYA NİYETİ YOK
Sinemayı sinema yapan yönetmenlerden biridir Martin Scorsese. Çektiği ve modern klasikler olarak kabul edilen birçok filmi var. Öte yandan Silence'ı izleyince onun 75 yaşında olduğuna inanmakta zorlanıyor insan. Çünkü birçok akranına göre sineması hâlâ dipdiri. Çağın gerekliklerine ayak uydururken bir yandan da kendi sinemasından taviz vermemesi ise belki de en önemli özelliklerinden biri onun. Bunun için galiba hâlâ çektiği filmler ses getiriyor. Yani ustanın öyle havlu atmaya hiç niyeti yok.
Öte yandan bilinir Martin Socersese tuttuğu oyuncuyu bırakmayan yönetmenlerden. Malum Robert De Niro'nun ama özellikle Leonardo DiCaprio'nun elde ettikleri başarılarda Scorsese'nin payı büyüktür. De Niro ile sekiz filmde, DiCaprio ile de beş filmde çalıştı. Örümcek Adam olarak hayatımıza giren Savaş Vadisi'nde yıldızı parlayan Andrew Garfield Scorsese'nin yeni gözdesi olabilir mi? Scorsese şu sıralar The Irishman filminde De Niro ve Al Pacino'yu bir araya getirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyor. Ama bu filmden sonra Garfield ile çalışırsa işte o zaman yeni gözde ilan edilebilir. Bunu da zaman gösterecek!
DİKKAT ÇEKELİM
Arif V 216 için yakında sete çıkacak olan Cem Yılmaz, Herşey Çok Güzel Olacak'ın 20. yıl şerefine özel bir film hazırlayacağını duyurdu. Bir ricamız olacak, ne olur bu filmde bari 'her şey' ayrı yazılsın!
Fransız sinemasına 'Fransız kaldım' demeyin. İstanbul Modern'de (bugün ve yarın gösterim var) İlk Uzun Metrajım etkinliği var. Etkinlikte dört Claire Simon filmi bulunuyor, duyrulur.