Yönetmen
Erdem Tepegöz Zerre filminde yıllar yılı sinemamızın ihmal ettiği işçi dünyasından çok çarpıcı bir hikaye anlatmış ve zamane dünyamızda görmek istenmese de işçiler var demeye getirmişti. Bir işçi kadının hayata tutunma mücadelesinin anlatıldığı Zerre son yılların en iyi filmlerinden biri olarak hafızalara yer etti. Genç yönetmen Ahu Öztürk de Toz Bezi'nde görülmek istenmeyen hatta işçi bile olduğu pek kabul edilemeyen 'gündelikçi' iki kadının dünyasına götürüyor bizi. Ama ne dünya! İstanbul'un varoşlarında yaşayan temizlik işçileridir Nesrin ve Hatun. Nesrin'in kocası yok ortada, küçük kızıyla yaşamaya çalışıyor. Hatun'un kocası var ama gölge gibi. İki kadın sanki koca dünyaya karşı bir başlarına ayakta kalmaya çalışıyor. Öztürk, Nesrin ve Hatun'un çileli hayatlarını son derece gerçekçi sinematografik bir anlatımla önümüze koyuyor. Temizlik işçilerinin gittikleri evin sakinleriyle ilişkileri üzerinden müthiş bir orta sınıf eleştirisi yapıyor. Onların horlanmalarını, küçük görülmelerini, orta sınıfın, sınıfsal bir refleksi olarak sunuyor. Bu sınıfsal horlanmaya maruz kalmaları yetmiyormuş gibi, evlerinin ekonomik direği olmalarına rağmen bir de kendi haneleri içinde erkeklerin onlar üzerinde nasıl egemenlik kurduklarını da ince ince işliyor. Her yönden kuşatılmış bu iki kadının, birbirlerine tutunarak düşe kalka hayatta yol almaya çalışmaları günümüzde mümkün mü? Peki toplum, onlara yaşam hakkı tanınması konusunda ne yapıyor? Filmin asıl soruları bunlar işte...
SİNEMAYA ÇOK İYİ BAŞLANGIÇ
Filmin başrolündeki Nazan Kesal ve Asiye Dinçsoy'un performansları çok iyi. Ama özellikle karşılıklı sahnelerde son yıllarda az gördüğümüz bir oyuncu paslaşması var filmde. Bu paslaşmalar sayesinde sahnelerin enerjisini çok iyi yükseltiyorlar. Yani oyuncu performansı filmin ritminin bir parçası haline gelebiliyor. Mehmet Özgür yine büründüğü rolün hakkını fazlasıyla veriyor. Ve Serra Yılmaz! Performansı usta işi! Koyu bir dram olarak görülebilecek filmin hikayesinin, farklı anlatılara açık bir yanı var. Ama Öztürk bu tür anlatılara pek prim vermiyor. Hikayenin gerektirdiği sinematografik anlatımı çok iyi tespit edip, o dünyanın içinde kamerasını bir vicdan gibi dolaştırıyor. Açıkçası Zerre'den sonra işçi kadınların dünyasına bu kadar gerçekçi ve bu kadar namuslu bakan pek film görmedik. İlk uzun metraj filmi Toz Bezi'nde Ahu Öztürk, toz deyip geçmeyin o tozu silenlerin hayatta 'zerre' kadar değerini bilemiyoruz diyerek, sinemaya çok iyi bir başlangıç yapıyor ve yılın öne çıkan yerli filmlerinden birine imza atıyor. Öztürk'ten bu başarının devamını da bekliyoruz!