Fotoğrafa Instagram ile başlamış Yener Torun. İki yıldır belli bir tarzda fotoğraflar çekiyor. Amacı minimal kompozisyonlar yaratmak. Kalabalık ve göz yorucu olan görüntülerden kaçıyor, boşluktan yararlanıyor. Elbette ki İstanbul gibi bir şehirde bu yapıları bulmak hiç de kolay değil. Zaten yaptığı çalışmanın en fazla zaman alan kısmı da bu binaları bulma safhası: "Boş vaktimin çok büyük bir kısmını buna ayırıyorum. Bu arayış benim için bir tür define avı gibi ve öyle olması aslında yaptığım çalışmayı kendi açımdan daha cazip hale getiriyor çünkü beni zorluyor. Daha önce herhangi bir sebeple gitmediğim semtlere, mahallelere gidip bu binaları arıyorum. Kimi zaman hiçbir şey bulamadan saatlerce dolaştığım da oluyor. Ama öyle ya da böyle bir şey buluyorum ve bulduğumda da yeni bir dünyayı keşfetmişim gibi hissediyorum." Tabii Torun'un işi mekanları bulmakla bitmiyor. Kompozisyonları oluşturmanın da bir takım zorlukları var. Özetle mekanı bulup, mekanı farklı zamanlarda farklı açılardan gözlemleyip bir senaryo yazıyor ve sonra aktörlerini yani arkadaşlarını yanına alıp yazdığı senaryoyu sahneliyor. Bazen sabırlı olması gerekiyor tabii: "Yaptığım bu çalışma benim için hem fiziksel hem de zihinsel bir egzersiz bir bakıma. Tanımadığım kişilerin de fotoğraflarını çekiyorum. O biraz daha sancılı bir süreç çünkü istediğim gibi bir görüntünün ortaya çıkması için sabırla beklemem gerekiyor. Geçen hafta bir merdivenin başında 1.5 saat kadar bekledim mesela."
AMAÇ HİKAYE ANLATMAK
Yener Torun alışılmış İstanbul fotoğraflarından çok farklı kareler çekiyor. Hatta o kadar farklı ki yıllardır İstanbul'da yaşayan insanlar dahi inanamıyorlar bu fotoğrafların kendi şehirlerinde çekildiğine. Torun şehrin algılanış biçimine bir katkı yaptığını düşünüyor: "Alıştığımız İstanbul fotoğrafları şehrin sınırlı bir alanındaki nostaljik yaşamı belgeliyorlar ve bu da özellikle yurtdışındaki insanlarda sınırlı bir İstanbul algısı yaratıyor. Bir şehri tam olarak anlayabilmek için onu her yönüyle incelemek, deneyimlemek gerektiğini düşünüyorum ve belki de bu yüzden kimsenin fotoğraf çekmek için gitmediği yerlere de gidip oraları kompozisyonlarımda dekor olarak kullanıyorum. Dekor kelimesini özellikle seçtim çünkü benim derdim keşfettiğim mekanlardaki yaşamdan bir kare belgelemek de değil. Bu renkli yapıları çoğunlukla hikayemin arkaplanı olarak kullanıyorum. Aslında yaptığım çalışma bir hayli kişisel çünkü bir bakıma mekanı bulunduğu çevreden soyutlayan bir anlayışla fotoğraflıyorum ve insan öğesinin yardımıyla da o mekanı normal işlevinin dışına çıkaracak bir şekilde kullanıyorum. Yani kendi iç dünyamdan bir hikayeyi bu renkli dekorun önünde sahneliyorum. Bu noktada şehir benim için izleyiciyle aramda kişisel bir bağ kurmamı sağlayan bir arayüze dönüşüyor."