Klasik kanser tedavileri hastaları fiziksel anlamda olumsuz etkileyerek yaşam kalitesini azaltıyor. Genellikle lokal anestezi kullanılan işlemlerden kısa bir süre sonra hasta günlük yaşamına devam edebiliyor. Medstar Antalya Hastanesi Radyoloji ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saim Yılmaz kanserde girişimsel radyoloji tedavileri hakkında bilgi verdi.
YAKMA, DONDURMA
Vücuttaki birçok tümörün, özellikle karaciğer, akciğer, meme ve pankreas tümörlerinin lokal anestezi altında ciltten tümörün içine yerleştirilen lazer, mikrodalga ya da radyofrekans iğneleri kullanılarak yakıldığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, "Böbrek, prostat, akciğer meme ve yumuşak doku tümörlerinde yakma yerine dondurma yöntemi de kullanılabilmektedir. Bu yöntemin özelliği işlem sırasında ve sonrasında hastanın hiç ağrı duymamasıdır. Pankreasa, büyük damarlara, safra kanallarına yerleşen tümörlerde ise çevre dokuya zarar vermeden tümörü öldüren Nanoknife yöntemi bazı hastalarda tercih edilmektedir" dedi.
DAMARDAN MÜDAHALE
Girişimsel radyolojide tümör hücrelerini öldürmek için atardamarın içinden uygulanan tedaviler de kullanıldığını vurgulayan Yılmaz, "Koldan verilen kemoterapi ilacı tümöre ulaşana kadar tüm vücudu dolaşmakta ve etkinliği azalmaktadır. Koldan verilmeyip tümörü besleyen atar damardan verilen kemoterapi ilacı yoğunluğunu kaybetmeden direk tümöre etki etmektedir. Bu yöntemle aynı doz ilaçla daha fazla etki elde edilebilir. Hastada tedaviden kaynaklanan yan etkiler azalırken, ilacın tümöre olan etkisi de artmaktadır" diye konuştu.
KARACİĞER İZOLE EDİLEBİLİR
Karaciğer kanserinde yüksek dozda kemoterapi ilacı verebilmek için organın kan dolaşımdan izole edilmesinin mümkün olduğuna değinen Yılmaz, "Kemosatürasyon denilen bu yöntemde karaciğerin atardamarlarından çok yoğun kemoterapi ilacı verilmesi amaçlanır. Karaciğer atar damarından verilen ilacın kana karışmasını engellemek için karaciğerin toplardamarları balonlarla geçici olarak kapatılır. Uçları vücudun dışına alınan toplardamarlardaki kan filtrelerle süzüldükten sonra tekrar vücuda verilir. Böylece, karaciğere normal dozun 50-100 katı ilaç verilirken, kan vücuda dağılmadığı için toksik etki görülmemektedir" diye konuştu.
YAŞAM KALİTESİ
Kanser tedavisinde uygulanan girişimsel radyoloji yöntemlerinin en önemli avantajlarını açıklayan Yılmaz, "Lokal anesteziyle yapılmaları, çevre doku ve organlara daha az zarar vermesi, hastanede yatış gerektirmemesi, yan etkilerinin diğer yöntemlere göre daha az olması ve istenirse defalarca tekrar edilebilmeleridir. Bu yöntemler bazı hastalarda tek başına uygulanabilir. Ancak kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerle uygulandığında genellikle daha başarılı sonuçlar alınmaktadır" dedi.
TÜMÖR HAPSEDİLİYOR
Karaciğer kanserinde olduğu gibi bazı kanser türlerinde koldan verilen kemoterapinin etkisinin istenen oranda olmadığını belirten Yılmaz, "Bu durumlarda tümörü besleyen damarlar, embolizasyon denilen yöntemle, kemoterapi ilacı emdirilmiş taneciklerle tıkanmaktadır. Damarları tıkanan tümörde ölüm başlamaktadır. Bu yöntemle tümör hem hapsedilir hem de kemoterapi yüklü taneciklerle yoğun bir güç uygulanır. Aynı yöntemi kullanarak direk tümöre yönelik içeriden radyoterapi de yapılmaktadır. Damarları tıkayan taneciklere yüksek doz radyasyon kürecikleri yüklenerek gerçekleştirilen işlemde, normal radyoterapide verilemeyecek kadar yüksek dozda radyasyon, tümörün içine verilebilmektedir" dedi.