Geçtiğimiz hafta Çanakkale şehitlerimizi şükranla andık. Çanakkale'deki Antalyalı şehitlerimizin yanı sıra, bir de İstiklal Savaşı'nın son gününde İzmir'in Konak İlçesi Halkapınar semtinde İzmir'in Yunanlardan kurtuluşu sırasında, 9 Eylül 1922 günü sabahının erken saatlerinde şehit düşen Antalyalı bir şehidimiz daha vardır. Halkapınar, ordumuzun İzmir'e ilk girdiği yerin adıdır. Şehit askerlerden biri de Antalya'nın Kızılsaray Mahallesi'nden Ömer oğlu, Zeynep'ten doğma 1 Temmuz 1896 doğumlu Hakkı (Sarıarslan) Çavuş'tur. 1919 yılının 15 Mayıs'ında İzmir işgal edilmiş ve Antalyalılar işgali 16 Mayıs 1922 günü Antalya halkı adına gönderdikleri telgraf ile şu cümlelerle protesto etmişti: "
Tarihi bir Türk yurdu olan sevgili İzmirimizin bugün Yunanlar tarafından işgali haberi kalpleri aşk ile coşan Antalya halkının kalbini kan ağlattı. Memleketin yüksek haklarını bozan ve Türk milletine büyük bir hakaret demek olan bu hareketin dünya düzenliğini yeniden bozmak istidadını alan bu türlü olaylara karşı boynu bükük vaziyette seyirci kalmaktan ise herhalde şerefle ölmeyi tercih ederiz. Hakkını genel barış konferansının adaletinden bekleyerek savunamayan bir milletin en son bir ümit ışığı karşısında zelillikle, sabır ve sükûn ile uymasına imkân kalmamıştır. Haklarımızı çiğneyenlere karşı hükümetin görüşünü sabırsızlıkla bekliyoruz. Yeis ve ümitsizliğin doğuracağı vahim akıbetlerin düşünülmesi hükümetimizi daha acele ve kat'î siyasî teşebbüslere başlamasına sebep olmalıdır. Vatanın korunması için fiili gösterilere ve fedakâr hareketlere hazırız. Pek açık haklarımıza tecavüz etmek suretiyle ihlâl edilen milletin namusu ya varlığını silerek tarih sayfalarına geçmek ve yaşamak hakkını haiz bulunduğunu ispat etmek ister." Yunan işgalinin elinde üç yıl üç ay kalan İzmir, 1922 yılının 9 Eylül'ünde yeniden bizim oldu. İzmir'in tekrar alınışında, Antalyamız da İstiklal Savaşı'ndaki son şehidini verdi: Şimdi zaman tünelinde 9 Eylül 1922 gününe giderek, sabahın erken saatlerinde İzmir'i kurtarmaya giderken son işgalci artıklarının kurşunlarıyla şehit olan askerlerimizi 93 yıl sonra tekrar analım.
İZMİR'E GİRİŞ
9 Eylül 1922 sabahı. Ortalık henüz ağarmaktadır. Sabuncubel'e ilerleyen İkinci Süvari Tümeni'nin 20. Alay 4. Bölüğü'nden Teğmen Enver komutasındaki keşif kolu düşmanın buralardan kaçmış olduğunu görerek derin bir nefes aldı. Sabah güneşinin tatlı ışıkları altında bir tablo gibi beliren güzel İzmir ve önündeki mavi suları ile Ege'de Türk insanını tek rahatsız eden körfezdeki yabancı savaş gemileri idi. Genç subay bir an Başkumandan'ın (Atatürk'ün) verdiği Akdeniz hedefine ilk ulaşanın kendisi olduğunu düşündü ve çok heyecanlandı. Bu arada tümeni de kendisine ulaşıyor, hep beraber ilerleme devam ediyordu. Bornova üstündeki tepelere çıkınca buranın büyük evlerinde yabancı ülke bayraklarının sallandığı görülüyordu. İkinci Tümen'in 13. Alay Komutanı Binbaşı Atıf (Millletvekili Esenbel) Fransızca bildiğinden alayı ile buraya gönderilerek yabancılarla görüşmesi ve onların güvenliğinin sağlaması bildirilmişti. Tümen Mersinli yolunda İzmir'e doğru ilerlerken Birinci Tümen de bunun solundan yürüyordu. İkinci Tümen'in öncülüğünü Binbaşı Reşat komutasındaki Dördüncü Alay yapıyordu. Alayın önünde de Dördüncü Alay Kumandan Vekili Yüzbaşı Şerafeddin Bey komutasında iki bölük gidiyordu. Sokaklardan geçerken Yunan evlerinden süvarilerin bir ateşe uğramaması için sekiz er ellerinde tüfek, yaya olarak en önde yürüyordu. Bunlar Halkapınar köprüsünü geçip Punta'daki Tuzakoğlu fabrikasına yaklaşınca fabrika pencerelerinden ani bir ateşe uğradılar, içlerinden dördü yere serildi.
DÖRT ŞEHİT
O an yaşananları Dördüncü Alay Kumandan Vekili Yüzbaşı Şerafeddin Bey daha sonra yazacağı anılarında şöyle anlatacaktır: "
Mersinli'yi geçtikten sonra Tuzakoğlu fabrikasının önüne geldiğimiz zaman, fabrikadan üzerimize ani bir ateş açıldı. Müfrezemizin önünde sekiz kahraman nefer yaya olarak koşarak yürüyorlardı. Fabrikadan açılan ateşten bu askerlerimizden dördü derhal şehit oldu. Bu yavrucakların mübarek cesetleri önümüzde birer ok gibi başları İzmir'e doğru yatıyor ve sanki bize 'durmayın ilerleyin' diyordu. Daha sonra müfrezemiz bu dört şehit yavrularına fatiha okuyarak teessürle yoluna devam etmeye başladı." İzmir'e ilk girenlerden Yüzbaşı İhsan Hekimoğlu ise aynı olayı şöyle aktarıyor: "
Öyle bir gidiyorduk ki yemek yemeğe dahi vakit bulamıyorduk. Atlarımızın yem yemeden bu yürüyüşe nasıl tahammül ettiklerini hayretle karşılıyorduk. Hele bizim halimizi hiç sormayın. Atların üzerinde kaba etlerimiz yara olmuştu. Fakat bunu aldırış eden tek Türk askeri yoktu. Heyecan içinde bir an evvel İzmir'e kavuşmak istiyorduk. 9 Eylül sabahı Belkahve'den geçerek o zamanlarda İzmir'in varoşlarını teşkil eden Halkapınar'a vâsıl olduk. Süvariden bir kısmı Balkahve'den Bornova üzerine inerek o cihetten İzmir'e girdi. Bir kısmı da doğrudan doğruya Halkapınar'dan geçerek Basmahane istikametinde ilerledi ve İzmir'e ayakbastı. Bu suretle İzmir'e iki koldan girilmiş oldu. Bir un fabrikası içine gizlenen birkaç Yunan askeri, süvarilerimiz üzerine ateş açtılar. Bu çarpışmada dört süvarimiz şehit olmuştu. Biz yetişinceye kadar süvari kuvvetlerimiz fabrikaya girerek Yunan askerlerini imha etmiş bulunuyorlardı."
HALKAPINAR İSTİKLAL ŞEHİTLİĞİ
İzmir'in kucağına girdikleri anda bu uğurda canlarını veren Akşehirli Bekiroğlu Mehmet, Antalyalı Ömer oğlu Hakkı (Sarıarslan), Nevşehirli Ahmet oğlu Seyit Mehmet ve Ahmet oğlu Ahmet isimlerinde olan bu kahramanlarımızın ruhlarını İzmir halkı oracıkta, Halkapınar'da yaptırdığı bir anıt kabirle ölümsüzleştirmiştir. Dördüncü şehidimiz ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede vefat etmiştir. Öncü alayı bu şanlı cesetleri atlayarak geçiyor, fabrikada kimseyi bulamıyor. Arkadan gelmekte olan Tümen Mersinli yanında 21 Yunan subayı ile binden fazla erden oluşan bir kafileyi esir alıyor ve tümen komutanı bunlardan ele geçirdikleri bir otomobile binerek hükümete doğru ilerliyor. Bugün Halkapınar'da verilen bu dört şehidin hatırası üzerinde "Vatan ve Namus" yazılı olan mütevazı bir mermer abide ile Dokuz Eylül Anıtı bulunmaktadır. Ziyaretçi akınları bugün o günün hatıralarını dipdiri tutmaktadır. Şehitlikte Şair Necmettin Halil Onan'ın ünlü "Bir Yolcuya" adlı şiiri bir mermer üzerine yazılıdır. Halkapınar İstiklal Şehitliği'ne 18 Mart 2007 günü Konak Belediyesi tarafından baştan aşağı yenileme çalışmasında, projesi ve imali Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü tarafından gerçekleştirilen rölyefler konuldu. Böylece şehitlik, şehitlerimize yakışan yeni bir görünüm kazanmış oldu. Şehitlikteki "Antalyalı Ömer oğlu Hakkı Çavuş" yazısı da Antalyalılara haklı bir gurur veriyor.