Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Gülen Cemaati mensubu olmak suç mudur?

Bugün değil. 17 Aralık sürecinin başından beri dikkat çekmeye çalıştığım bir konudur HSYK (Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu) konusu. Son dönemlerde Gülen Cemaati güdümündeki yargı mensuplarının adeta karargâhı haline gelen bu kurulun sahip olduğu güç Bakanlar Kurulu'nun sahip olduğu güçten daha da mühim. Hükümet geç de olsa bu gerçeği görüp HSYK ile ilgili birtakım değişikliklere gitti ama bunların hiçbiri kesin çözüm değil. Çünkü demokrat bağımsız yargı mensuplarının tarafıma aktardığı bilgilere göre HSYK'da hâlâ üstün olan güç maklubeci tayfa. Bu güç belki görünür değil. Evvelden olduğu gibi vitrinden seyredilemiyor ama el altından bu gücün varlığı tüm yargı camiası tarafından biliniyor. İşte bu hafta aHaber'de yayımlanan "% 100 Siyaset" programında gündeme getirmeye çalıştığımız asıl konu bu kurula yeniden dikkat çekmekti. "Yargıda paralel yapı yok! Gülen Cemaati'nin örgütlü bir gücü yok!" iddiasıyla ortaya çıkıp gerçeği perdelemeye çalışanlara karşı ortaya koyduğumuz somut veriler epeyce ilgi çekti.
Dün cemaatçi bir okurum gönderdiği e-postayla şöyle bir soru sormuştu; "HSYK da görevli hâkimin yakmak üzereyken sizin elinize geçtiğini iddia ettiğiniz hangi belge ve bilgilere dayanıp da 'yargıda paralel yapının varlığı ispat edildi' diyebiliyorsunuz? Aslına bakarsanız cevabı içinde bir soru bu! Çünkü adını açık açık yazmakta hiçbir beis görmediğim Hâkim Yıldırım Şimşek'in boxer şortunun etiketinin, çocuğunun ev ödevinin bile yer aldığı onlarca belge ile içinde Fethullah Gülen'in sohbetlerinin yer aldığı CD'leri yakıp yok etme gayreti zaten bunun bir göstergesi değil mi?
Defalarca çağrı yapmama rağmen dönüş alamadım Şimşek'ten. Arasaydı eğer soracağım tek bir soru vardı: "Nedir sizi böyle bir paniğe sürükleyen sebepler ki evinizdeki, ofisinizdeki her kâğıt parçasını ve görüntü yüklü CD'leri ortadan kaldırmak istediniz? Neden bilgisayarınızın hard disk'ini kırıp parçalayıp çöpe atmak istediniz?" Parçalanan CD'lerde, hard diskte ne vardı bilmiyoruz. Elimizdeki verilere bakıp "Bunlar suç unsuru taşıyor. Bunlara bakıp Yıldırım Şimşek'in bir suç örgütü üyesi olduğunu söylememiz pekala mümkün" falan da diyemeyiz. Çünkü Gülen'in sohbetlerinin, tanımadığımız bir iki kişinin fotoğrafı ve yine cemaate dair bilgilerin yer aldığı belgeler böyle bir şey diyebilmemiz için katiyen yeterli değil. Ama şunu rahatlıkla dile getirebiliriz, "HSYK'da tetkik hâkimi olarak görev yapan Yıldırım Şimşek, Gülen Cemaati'nin sıkı bir mensubu!"
Peki bu suç mu? Elbette değil. Niçin suç olsun? Hâkim de olsa bir birey herhangi bir cemaatin mensubu olamaz mı? Olur! Bunda sorun yoktur. Sorun ancak bu hâkimi, HSYK gibi önemli bir kurulda, önemli bir pozisyona taşıyan gücün, torpilin, referansın cemaatle olan bu yakın bağıyla başlar.
Eğer bu hâkim bu bağdan hareketle görev yaptığı dönemde imkânlarını mensubu olduğu Gülen Cemaati lehine kullandı ise veya bu hâkim elinde bulundurduğu gücü cemaat karşıtı kişilerin kötülüğü, onların zora düşmesi için seferber ettiyse başlar. Böyle bir durum varsa... Eğer bunlardan biri gerçekse "Evet Yıldırım Şimşek yargıda örgütlü bir suç örgütünün üyesidir" demek mümkündür. Değilse böyle bir şey demek iftiradır, günahtır ve bühtandır. İşte neyin doğru olup olmadığını anlamamız için devreye bağımsız Türk Polisi ile adaletinin girmesi gerekiyor. Olayın perde arkasını araştırıp, bulup ortaya çıkaracak onlardır çünkü. Bu onların boynunun borcudur artık. Biz haberci kimliğimizle elimizden geleni yaptık. Bundan sonrası için yapılacak şey açılacak bir soruşturma ile bu olayın perde arkasını aralayıp gerçekleri ortaya çıkarmaktır.
Gerçek ne ise bize onu anlatmaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA