Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Sakalsız ve çetesinden bir istirhamım var!

A Haber'deki "% 100 Siyaset"te konuştuğumuz konular arasındaydı 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanma meselesi... Ufuk Uras enteresan bir iddia attı ortaya. Dedi ki "İstanbul'a gelen turist artık ilk olarak Sultanahmet'i, Kız Kulesi'ni falan değil Taksim Meydanı'nı görmek istiyor!" Nedeni de Gezi olaylarında yaşananların meydanı dış dünyaya halkın diktatörlüğe karşı savaştığı alan gibi göstermesiymiş. İnanıyorum çünkü o dönem CNN International, BBC ve El Cezire gibi dünyanın önde gelen kanalları saatlerce o kaos görüntülerini yayımlayınca bütün dünya gerçekten de böyle zannetti meseleyi. Biz diktatörlükle yönetiliyoruz yani Taksim de özgürlükçülerin mücadele alanı! Şimdi hal böyle olunca hak veriyorum elin garibine. Bedavadan savaş sahnesini izlemek varken niye gitsin Amerika'daki dev film platolarına dünyanın giriş parasını ödesin?
Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğu için yazıyorum bu yazıyı. Yarın o meydanda neler yaşanacağını tahmin etmek bile istemiyorum. Bundan 6 yıl evvel ben de o meydanda Habertürk binasında mesai yapıyordum. Daha dışarı çıkmadan odamın camlarından sızan gaz nedeniyle ağzımın, burnumun ve gözlerimin nasıl şişip yandığını bugün gibi hatırlıyorum. Geçen yıl da oğlumun başına aynı şeyler gelmişti. Okulu tam Taksim'in ortasında. Hatırlarsanız bir cumaydı Gezi'nin başladığı ilk gün. Çocukların çıkış saatine denk gelmişti. Okul yöneticileri epey bir zaman bekletmişti öğrencileri ama olaylar yatışmayınca ve hatta artarak devam edince el mahkûm çıkış vermek zorunda kalmışlardı. Okulun bahçesinde patlayan gaz fişeklerinden zaten nasiplerini almışlardı çocuklar ama servislere bindikten sonra olanlar tam bir trajediydi. Yaşadıkları korku bir yana o bölgede eğitim gören tüm öğrenciler evlerine gözleri kan içinde dönmüştü. Hatta uzun süre tedavi görenler oldu. Esnafın isyanını hiç anlatmıyorum zaten. Camcıların gözbebeği Taksim bugün artık bütün sigorta şirketleri için kırmızı bölge sayılıyor. Geçen sene bir TV'de izlemiştim meydana bakan dönercilerden birini! Kim takar ayrı ama "Kardeşim batsın sizin özgürlüğünüz! Demokratik tepkiniz! Bitirdiniz bizi be!" diyerek kendini paralıyordu adamcağız. Eminim yarın aynı esnaf yine bağıracak.
Neyse... Biz ne dersek diyelim, hangi sağduyu çağrısını yaparsak yapalım biliyoruz ki bildiğini okuyanlar yarın Taksim'i savaş alanına çevirmek için yine kendini heder edecek. Ben diyorum ki madem yapacaklar yapacaklarını... O zaman bu işi turizmde kârlı bir duruma çevirelim. Okyanus ötesindekilere belki uzak gelir ama Avrupa ülkelerinden bir günlüğüne patlama yapabiliriz. Bugünden çağrı yapalım ve "Gelin tüm dünyada bayram olarak kutlanan 1 Mayıs'ı bir de Taksim'den izleyin. Toma'larla halkın savaşını, dükkân camlarının nasıl indirildiğini, acemi polislerce gaz fişeğinin nasıl yanlış mesafeden atıldığını, eli palalı tiplerin millete nasıl saldırdığını, delirmişliği, geri kalmışlığı, rezilliği gelin kendi gözlerinizle canlı canlı izleyin!" diyelim.
Tabii bu çağrıyı yapmak aslında Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik'e düşer ama ben çağrının onun tarafından yapılmasının çok etki yapacağına inanmıyorum. Geri dönüş alamayız. Eğer biz bu Taksim'deki saçmalığı turizm açısından bir gelire dönüştüreceksek bunun en doğru yolu Sakalsız ve Çetesi'ni görevlendirmektir. Zaten her dakika çamurluyorlar memleketi dış dünyaya... Nasıl olsa adamlar "vatan haini" olma konusunda tarih yazıyor; bu çağrıyı da onlar yapsın. Onlar haber salsın Avrupalı mevkidaşlarına; "Gelin Taksim Savaş Alanı'nda diktatörümüz yine insanları katlediyor!" diye.
Nasıl fikir ama?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA