Tesadüf bu ya! İzinden döner dönmez kaleme aldığım ilk yazıda önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde iktidar karşıtı muhalefetin bir blok olup Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ı aday göstermeyi düşündüğü yönündeki kulisleri yorumlamıştım. Eğri oturup, doğru konuşmak lazım. 'Sakalsız ve çetesi' ve onlarla beraber hareket eden 'Halaycıbaşı' aklından geçirdikleri proje için ortaya koydukları çabalar yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladı. Önceki gün Haşim Kılıç elindeki metni Başbakan Erdoğan'ın yüzüne baka baka okurken ben de CHP'li bir arkadaşımla kahve içiyordum. "İşte budur ya! Budur! Yapsınlar bu adamı Cumhurbaşkanı adayı olsun bitsin, gitsin şu Tayyip!" diyerek havalara zıpladı.
Meyvelerini topluyorlar dediğimden kasıt bu. Daha düne kadar eşi başörtülü ve AKP kapatma davasında gösterdiği özgürlükçü tavır nedeniyle Laik, Ulusalcı ve Kemalist güruhun istemediği, reddettiği adam olan Haşim Kılıç bir anda fenomen oldu bizim ahali arasında. Dün manşetlere de yansımıştı bu tespitim. Bu güruhun elinden düşürmediği, her gün mütemadiyen iktidara çakan gazete bile yerlere göklere sığdıramamıştı Kılıç'ı. Ehh hayırlısı olsun ne diyelim. Ne demiş atalarımız; "Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar" Bakalım o aslan meydanlara inince ne olacak? Tabii gerçek şu ki ben bunların hiçbirini anormal falan karşılamıyorum.
Yani bunlar bana göre olağan işler.
Öyle ya! İktidar daha dün yüzde 46 alıp halkın güvenine mazhar olmuş Erdoğan gibi güçlü ve karizmatik bir lideri köşke çıkarmak için lobi yaparken, sandıktan çıkan rakamla tam bir hezimet yaşayan sakalsız ve çetesi ve siyasetteki uzantılarının elleri armut toplamayacak. İllaki onlar da Erdoğan'ı devirme hayaliyle farklı bir şeyler düşünecek.
Yani Kılıç'tan siyasi bir lider yaratmaya çalışıp muhalif kanadın onu köşke falan çıkarma gayretlerini yadsımıyorum. Ben öncelikle Kılıç'ın münasebetsizliğini yadırgıyorum.
Kusura bakmasın ama Sayın Kılıç; "Bir insan sinsi olur da bu kadar olmaz" dedirten bir fotoğraf koydu önümüze.
Son ana kadar gitmeyi düşünmeyen Başbakan'ın bir biçimde ikna edilip törene katılımını sağlamak ve o ordayken onun yüzüne baka baka atarlanmak çok ucuz geldi. Dün Haşim Kılıç ve çevresini çok iyi tanıyan bir hukukçu ile görüştüm. Her şey planlı! Ama her şey! Okuduğu o 30 sayfalık metin günler evvelinden kaleme alınmış bir kere. Metin, Sakalsız ve Çetesi'nin eline günler öncesinden ulaşmış. Üzerinde bayağı bir çalışılmış. "Ama Başkan arada bize de biraz çak da bu işin içinde olmadığımız anlaşılsın!" denilip her zamanki numaralar çekilmiş. Bunlar iddia ama ben hepsini doğru kabul ediyorum. Çünkü Kılıç'ın okuduğu o metin tam bir sakalsız ve çetesini aklama, paklama metniydi. Twitter ile alınan kararla ilgili Kılıç'ın okuduğu metinde Başbakan'ın yorumuna tepkisini de anormal bulmuyorum ben. Bu da doğal ama o metinde seçilmiş cümlelerle haşin başkan, ısrarla yargının 'paralel çetenin' elinde olduğu iddialarını reddediyor ve bunu söyleyenleri de fena halde ayıplıyordu. Demek ki biz boşuna yırtınıyoruz aylardır! Haşim Kılıç haklıysa biz hakikaten büyük bir gafletin içerisine falan düşmüşüz. Demek ki paralel çetenin karargahı haline dönüşen HSYK eliyle hayatını kararttığı tüm o yargıçlar, savcılar filan yalan söylüyormuş. Ergenekon, Balyoz, Oda Tv davasından tutuklanıp içeri tıkılan tüm tutuklular da! Mesela Hanefi Avcı... Ya da Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ... Aziz Yıldırım... Ya da Doğu Perinçek... Ve daha binlercesi... Meğer hepimiz yalancı ya da hezeyanlar içerisindeymişiz!
Valla ne diyeceğimi bilemiyorum. "Sen neymişsin Haşim Baba!" demekten başka bir şey gelmiyor dilime!