Hemen hemen bütün kitaplarını okumuşumdur. Hatta alıntılamış bu köşede ve bundan dolayı da teşekkür almışımdır kendisinden. Kürt meselesinin çözümünde attığı adımlar, kararlılığı ve yürekliliğini genç bir arkadaşı olarak hep feyz almışımdır. O nedenle inanamadım dün yazdıklarını okuyunca. Şaşırdım kaldım. Çünkü benim dünyamda sırf "Tayyip Erdoğan siyaset sahnesinden silinsin" diye genel başkanı bozkurt işareti yapacak kadar dengesini kaybetmiş bir parti için okurlarına "oyları bölmeyin CHP'ye verin" şeklinde çağrıda bulunabilecek en son isimdi Hasan Cemal. Arayacaktım aslında. "N'oldu sana Hasan Ağabey? Nedir seni de paralel örgütün esiri yapan şey?" şeklinde sual yöneltecektim ama buna bile hiç gerek olmadığını düşündüm. Çünkü "Benim oyum kime? Hangi partiye?" başlığı altında yazdığı yazıda o kadar net biçimde neye hizmet ettiğini ifade ediyor ki üstat... Tartışılacak en ufak bir aralık bırakmamış. Ha Allah var başka bazı paralel çetenin kuyrukçuluğuna soyunan liberal, demokrat kalemler gibi kıvırmamış, dolandırmamış ve 17 Aralık darbesinin niyetine uygun davrandığını açık açık ilan etmiş ama bence kendini de bitirmiş!
Uğraşmadım. İnanın uğraşsaydım Recep Tayyip Erdoğan'ı çok değil bir iki yıl öncesine kadar yere göğe sığdıramayan bin tane ifadesini bulurdum. Özellikle onun çözüm sürecini başlatmadaki kararlılığına hayranlıklarını dile getiren onlarca cümlesini.
Sakın yanlış anlaşılmasın. Söylediklerim başka mecraya çekilmesin. Hasan Cemal'in Erdoğan'ı eleştirmesi ya da ona karşı sert muhalefet gütmesi falan değil mesele. Bunu daha önceleri de yapardı. İtiraz etmiyorum. Onun gibi siyaseti bambaşka şekillerde tecrübe etmiş bir kalem tarafından eleştirilmenin de bir lider için artıları vardır. Kızdırsa da yazdıkları, öfkelendirse de o pencereden gelen her yorumun bir değeri vardır bana göre. Ama dünkü yazısı bambaşka bir şeydi. Üstat eleştiri falan yapmamış. Sandık dışı yollarla Erdoğan'ı iktidardan indirmek isteyen çeteye, onların darbelerine resmen çanak tutmuş! Ben utandım onun adına. Mahallesine, Beyaz Türkler'e, demokratlara, liberallere, Gezicilere, sol ve sosyal demokrat görüşlü ahbaplarına şu satırları döşendiğini görünce kafayı sıyırdım: "Geçmiş seçimlerde, bu 'mahalle'de oyunu AK Parti'ye de, bağımsızlara ya da Kürt adaylara da, CHP'ye de atanlar var. Gezi ve 17 Aralık yaşanmamış olsa 'bizim mahalle'de oylar yine yukarıdaki gibi bölünürdü. AK Parti'ye giden oylar da olurdu. Ama şu rahatça söylenebilir: İstanbul'da Mustafa Sarıgül'den çok Sırrı Süreyya Önder çıkardı 'bizim mahalle'nin sandığından... Artık tek bir hedef var: Tayyip Erdoğan! Erdoğan'ın karşısında oyları bölmemek için ben de 30 Mart'ta oyumu gidip CHP'ye ve Mustafa Sarıgül'e vereceğim!"
Hani bu çağrıyı Kürt Bloku üzerinden yani BDP'nin adayı Sırrı Süreyya üzerinden falan yapsaydı vallahi 'Helal olsun. Adam sonuçta bunca yıldır sahiplik ettiği, kendisine sahiplik edenlerin yine yanında yer aldı' derdim. Ama yahu üstat çağrıyı gitmiş Gezi olayları boyunca arazi olmuş, siyaseten hâlâ nasıl bir düşünceye sahiptir, ne düşünür Kürt meselesinde, demokrasi meselesinde bilinmeyen bir proje, bir Gülen Cemaati ürünü olarak piyasaya sürülmüş Mustafa Sarıgül üzerinden yapmış. Şaka mı? Sonuçta tarih geçmişi yazdığı gibi bunları da not ediyor. Ancak şunu bilmeli ki Hasan Cemal, bir kez daha aynı şeyi diyemeyecek! Geçmişte neden darbecilerle iş tuttuğunun özrünü anlatmak için yazdığı, 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım' kitabı gibi bir kitaba daha imza atamayacak. Günü geldiğinde bugün neden darbecilere, şantaj çetesine ve onların ayak oyunlarına uyduğunun hesabını veremeyecek!