Sanıyorum Türkiye'nin ilk "think thank" organizasyonlarından biri Bab-ı Ali Toplantıları... Kanaat önderleri olarak kabul edilen konuşmacılarla seçkin bir topluluğun bir araya getirildiği bu organizasyonun son davetlisi ise CHP eski lideri Deniz Baykal'dı. Onu en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum ama önceki gün gördüğüm Deniz Bey sanki 60'ına gelmeden sihirli bir aşı yaptırmış da o yıllarda dondurmuş kendisini. Deniz Bey'i alaya almaya çalıştığımı sanmayın. Hakikaten şaşırıyorum. Merak ediyorum onca debdebeli siyasal yaşamına rağmen en ufacık bir yıpranma olmadan nasıl bu kadar genç kalabildiğini. Biliyorum anlatmazdı sorsaydım, o nedenle sormadım. Ama ben olsam Deniz Bey'in yerinde bu işin sırrının bir kitabını yazar ve genç kuşak politikacılara yol haritası çizerdim.
Neyse... Şimdi gelelim sadede... Yani toplantıda konuşulanlara. Aynı masada oturduk Deniz Bey'le ve dolayısıyla kürsüdeki konuşmasının dışında biraz daha farklı konuları konuşabildik. Melih Aşık'ın da katıldığı sohbette aynı gün Başbakan Erdoğan'ın kendisiyle ilgili grup toplantısında yaptığı çağrıyı hatırlattım. Hani Başbakan dedi ya 4 yıl evvel şahsına düzenlenen kaset komplosuyla ilgili; "Neden sessiz kalıyorsun?" Gerçi basına yaptığı açıklamada; "Kanıtları önüme konulmadığı sürece bunu kimin ve nasıl yaptığı hakkında yorum yapmam mümkün değil!" demişti Baykal ama ben hazır karşı karşıya gelmişken bir kez daha öğrenmek istedim ne düşündüğünü. Ve şunu gördüm ki, Sayın Baykal kendisine, komplonun kesinlikle paralel çetelerce yapıldığına inanmıyor. Hatta aksine onların yapmadığına inanıyor. Diyor ki; "Daha o gün arandım. Ve bana kesinlikle yapılan o çirkin komployla alakaları olmadığını söylediler. Buna inanıyorum. Çünkü din alimi olan bir kişi neden böyle işlerle uğraşsın?"
Aslında şimdi yazacaklarımı o an dile getirmeliydim ama Deniz Bey konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkınca fırsat bulamadım.
Kusura bakmasın ve beni bağışlasın fakat bence cemaati ve onun lideri Fethullah Gülen'i savunmak için sarıldığı argüman çok komik. Çünkü "din alimi yapmaz" diyerek savunduğu o adam yani Gülen kendi ağzından itiraf etti böyle işlerle uğraştığını. Demedi mi bir sohbetinde; "Türkiye'de mühim bir pozisyonda bulunan bir adamın gecenin bir yarısı bir alüfteye gideceği bilgisi geldi. Kasete çekeceklerdi. Ben engelledim!" Bu açıklamalardan Deniz Bey'in nasıl haberi olmaz? Bunu diyebilen birinin kendisiyle ilgili kaset komplosunun bir parçası olabileceği ihtimalini niye düşünmez? Bana tuhaf geldi açıkçası.
Tabii sonra kürsüdeki konuşması da çok ilginçti. Yolsuzlukla başladı, yolsuzlukla bitirdi. Yasa dışı dinlemeler, devlet içinde devlet kuran çeteler, cemaatler, paraleller gündeminde değildi. İhtimam gösterdi hatta o konulara girmemeye. Ben; "Yolsuzluklar meselesi kadar devletin içine çöreklenip, devletin imkânlarını kullanarak devlet politikalarına kafa tutan şantajcılarıyla ilgili bir şeyler de demeyecek misiniz?" şeklinde sormama rağmen tatmin edici bir açıklama yapamadı. Ortaya karışık ifadelerle sorumu geçiştirmeye çalıştı. Bence Baykal, Gülen Cemaati'nden çekiniyor. Bir korkusu var sanki. Neden böyle bir algıya sahip oldum bilemiyorum ama bende uyanan intiba o oldu. Sanırım söylemeseler de toplantıyı izleyen birçok kişide de oluşan algı benzerdi. Cemaatle uzantısı olduğu artık gün gibi ortaya çıkan paralel devletle ilgili olumsuz bir ifade kullanmamaya gayret ediyor olmasının başka ne türlü bir açıklaması olabilir?
Haksız mıyım?