Kararttıkları hayatlar bir değil, bin değil! Saymaya kalksam inanın sonu gelmez.
Her yerden ayrı bir hikâye akıyor posta kutuma. Hangisini yazıp, hangisini anlatacağımı bilemiyorum. Çok acımasız ve gaddarlar!
Bu adamların, uyarlarına gelmeyenlere, kendilerine biat etmeyenlere yaptıkları zulüm gerçekten insanlık dışı.
Bakın yazıyorum buraya; Allah var ve bütün bunların hesabını da elbet bir gün soracak onlara! Ben diyeyim 'cemaatçi' diye geçinen çete, siz deyin 'paralel çete'... Her neyse ne ama bilin ki eni sonu sırf biat etmedikleri için zavallı masum insanlara yaptıklarının hesabını verecek bu kahrolası adamlar! Hem de öteki dünyaya kalmadan...
Biliyorsunuz geçen hafta Ankara'daydım. Epey verimli oldu benim için bu seyahat.
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'la yaptığım görüşmenin özetini yazdım pazar yazımda. Bugün de yine Ankara'daki başka bir görüşmemden bahsedeceğim.
İbrahim Okur'un tek derdi kendisinin cemaatçi olmadığına beni, bizleri ikna etmekti.
Ama bugün aktaracağım öyküdeki insan Okur kadar şanslı değil. Çünkü onun derdi, sıkıntısı da cemaatçi olmamak!
Hikâyesini daha evvel bizim Abdurrahman'dan (Şimşek) dinlemiştim az biraz. Ama Eski Emniyet Müdürü Mustafa Aral'la bir araya geldiğimizde...
Ve yaşadıklarını kendi ağzından duyduğumda çok fena oldum.
Ama çok fena... Aç kalmış adam ya! Aç bırakmışlar! Resmen aç!
Aral, 14 yaşında girmiş Polis Koleji'ne. Dört yıl kolej, dört yıl akademi derken, 22 yaşında Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde göreve başlamış. Kısa süre içinde başarıyı yakalamış ve önce Oto Hırsızlık Masası'nda, sonra Cinayet Masası'nda yaptığı çalışmalarla amirlerinin dikkatini çekmiş. İran sınırından ülkemize uyuşturucu maddelerin giriş noktalarından biri olan Başkale'deki başarılı çalışmaları, 2002'de KOM Daire Başkanlığı Narkotik Şube'ye atanması ile taçlanmış.
En verimli dönemi ise Hanefi Avcı ile birlikte çalıştığı dönem. Avcı 2005'te KOM Daire Başkanlığı'ndan alınınca, sonradan yerine gelen Ahmet Pek tarafından Avcı'nın ekibi olarak gösterilmiş ve Kastamonu'ya sürülmüş. Sonrası ise tam bir rezillik! Mahkeme kararı ile geri dönmüş Aral ama Sayın Pek peşini bırakmamış ve Aral'ı Ankara'da Deniz Limanları Şube Müdürü olarak atamış (Bu arada biliyorsunuz Ankara'da deniz de yok, liman da!) Neyse... Bu bile kesmemiş Pek'i ve Aral'ın Narkotik Şube'de çalıştığı dönemde görevi icabı irtibatı olan muhbir H.K. isimli bir şahısla telefon görüşmelerini sebep göstererek, o dönem Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Emin Arslan yine Emniyetçi Murat Nemutlu ile birlikte kamuoyunun yakından tanıdığı Balyoz ve Şike davalarının iddianamesini yazan Savcı Mehmet Berk tarafından ifadeye çağrılmış. Önce serbest bırakılmış Aral, fakat 9 gün sonra Berk'in itirazı ile tutuklanmış.
Ve tam 8 ay Paşakapısı'nda tutuklu kalmış.
Tabii yaşanan bu gelişmelere istinaden hakkında idari soruşturma başlatılıp meslekten ihraç edilmiş. Hem de savunması dahi alınmadan. Bundan sonra işte kendisi ve eşi için zulüm denilecek günler başlamış.
Anlatmayayım detaylarını ama tek geçim kaynağı olan maaşı kesilince Aral, bebeğine süt ve eşine ekmek götürmek adına her işe baş koymuş. Şimdi göreve iade edilmeyi bekliyor.
Hakkındaki ipe sapa gelmez bütün iddiaları ve onun mahkemelerdeki savunmalarının belgelerini gördüm. Danıştay tarafından idari soruşturması esastan bozulup göreve dönme kararına rağmen, maalesef paralel yapının bu güne kadar kontrolünde olan EGM hukuk müşavirliği tarafından bir türlü göreve başlatılmamış.
Bu arada Aral'ın yaşadıklarını sadece ondan değil, sürece bizzat şahit olan emniyetçiler Orhan Özdemir ile Ömer Zeren'den de dinledim. Ve hakikaten anladım ki bunlar çok ama çok alçaklar! Bunların insafı da yok, vicdanı da!
Bilmiyorum bu yazdıklarımı okuyor ve dikkate alıyor mu Pensilvanya'da yaşayan Fethullah Gülen ama bilmeli ki bizzat onun tarafından yönetilen, yönlendirilen adamları çok fena, çok acımasız hikâyelere imza atmışlar. Hem de öyle böyle değil!