17 Aralık operasyonu ve devamında yaşanan olaylar silsilesinde durduğum yer net biçimde belli olmasına rağmen, yazdıklarımın doğru anlaşılması için bir kez daha not düşeyim: Bu süreçte seçilmişlerden, sandıktan ve asıl hedefin o olduğuna adım gibi emin olduğum için de Başbakan Erdoğan'dan yanayım! Hem de sonuna kadar! Devletin içine çöreklenerek, devletin imkânlarını kullanarak, devletin politikalarına kafa tutan ve devletle oyun oynamaya kalkan ve bu akıl almaz küstahlıklarına karşı koyan herkesi, her kesimi yine devlet gücüyle elde ettikleri imkânlar sayesinde itibarsızlaştırarak yok etmeye çalışan Fethullah Gülen ve örgütünün de dimdik karşısındayım! Ben oğluma ve onun çocuklarına Gülen Cemaati'nin vesayetinde bir gelecek emanet etmemeye yeminliyim! Bu yüzden de kendisinde de aynı kararlılığı gördüğüm ve son süreçte attığı her adımı Türkiye'nin geleceği adına atılmış bir adım saydığımdan Başbakan'la birlikteyim evet.
Bu ülke devletin kilit noktalarını ele geçiren ve bu yolla da kendisine paralel bir devlet kurma niyetinde olanlar tarafından yönetilemez! Tabii sanılmasın ki iktidarla ilgili bazı noktalarda yanlışlar, eksikler görmüyorum. Görüyorum ama her gördüğümü de çekmeceme atıyor ve eleştirilerimi erteliyorum. Ne zaman baş başa kalırsak... Yani ne zaman bu ülke derin çetelerden temizlenip arınırsa... İşte ben de o zaman o çekmeceye koyduklarımı bir bir çıkaracağım ve bugün kafama yatmayan her şeyi bu köşeye taşıyacağım. Bu arada kimse de benim bu duruşumu sorgulamaya kalkmasın sakın. Çünkü dün ne idiysem, bugün de oyum. Ne dün başka kalemler gibi koştura koştura Pensilvanya'lara gidip bağlılık yeminleri edip birilerinin elini eteğini öptüm... Ne de bugün. Şimdi değil, yaşamımın hiçbir anında okyanus aşırı bir ülkede konuşlu bir adamın ülkenin iradesinde söz sahibi olduğunu kabul edip, "Hocam şu davaya bi el atsanız" diyecek kadar da kafayı sıyırmadım! (Bu taş Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu'nadır!)
Şimdi gelelim asıl vermek istediğim mesaja...
Bu süreçte evet yanındayım Başbakan'ın ama onu destekleyen muhafazakâr medyadaki kalemler dahil Gezi olayları konusunda bakış açımızın kesinlikle aynı olmadığını da söylemek istiyorum. Bana göre iki Gezi var! Biri yaşam tarzının tehdit altında olduğuna ve demokratik haklarının çiğnendiğine inanan insanların Gezi'si -ki bunların içinde benim canımdan bir parça diyebileceğim insanlar da var.- Diğeri ise paralel yapının yönettiği, yönlendirdiği ve hükmettiği Gezi! Okuyan bilir. Daha o günlerde birinci Geziciler üzerinden iktidarı yine sandık dışı yollarla devirmeye çalışan ikinci Gezicilerin farkına vardığımdan dolayı yazılarımı da hep o ayrımı yaparak kaleme aldım. Ricam aynı şeyi bu süreçte hem iktidarın hem de ona destek veren kalemlerin yapabilmesidir. Gezi'ye toptancı bakış hem kırıcı oluyor hem de farkında değiller belki ama ikinci Gezicilerin yani polis ve yargı gücünü o vakitler tamamen elinde bulunduran paralelcilerin ekmeğine yağ sürüyor! O günkü ortamda yaşanan kaos gereği paralel yapının demokratik hak talebi vesilesiyle sokağa dökülen masum insanlar üzerinden hangi uygulamalara ve operasyonlara imza atarak olayları kendi istedikleri şekilde yönlendirme gayretleri görülememiş olabilir ama artık gelinen noktada bunun görülmesi ve bu ayrımın kesin ve net dille ortaya konulması gerekmektedir.
"17 Aralık Gezi'nin devamıdır" demek bence çok adil olmayan bir yaklaşım! 17 Aralık birinci değil, ikinci Gezicilerin eylemlerinin devamıdır. Gezi Parkı'ndaki ağaçlara sahiplik etmek niyetiyle parkın içinde çadır kurup o ağaçların başını bekleyen gençlerin eylemlerinin ya da "iktidar ol ama lütfen yaşam tarzıma dokunma!" demek için sokağa çıkan muhalif kitlelerin eylemlerinin devamı değildir. Bugün o kitle yani birinci Geziciler arasında bir araştırma yapılsa ve "Sandıkla gelen bir iradeyi mi tercih edersiniz yoksa mehdi olduklarına inandıkları bir adamın kölesi gibi hareket eden bir yapının gizli iktidarını mı?" şeklinde soru yöneltilse emin olun çıkacak cevap yüzde yüz birinci şık olacaktır. O nedenle herkesten özellikle muhafazakâr kesimden bu konuda biraz daha ihtimam göstermelerini rica ediyor ve Gezi ile ilgili analizlerinde bu ayrımın muhakkak vurgulanmasını rica ediyorum!