Hürriyet'in ex Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, 3 yıl önce katledilen Agos Gazetesi Yazarı Hrant Dink'in ölümünden kendisini sorumlu tutanlara ateş püskürmüş...
"Duyduk duymadık demeyin katil benim!" diyerek başladığı yazısında, "Hürriyet, Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğunu yazdı. Bu da Hrant Dink'i hedef yaptı" iddialarına cevap vermiş...
Şimdi...
Bir atasözümüz vardır hani... "Öldür ama hakkını yeme!" diye..
Şuna emin olabilirsiniz ki, Hrant'ın hedef gösterildiği söylenen o haberin Hürriyet tarafından kullanılmasında en ufacık bir art niyet yok.
Durum tıpkı Özkök'ün yazdığı gibidir...
Gerçekten o habere imzasını atan Ersin Kalkan, Hrant'a en yakın gazeteciler arasındaydı. Bu bir yana, Ersin, ne Hrant'ı ne de başka birini hedef gösterecek haberlere imza atacak onursuz bir kalem değildir...
Ama tabii bu söylediğim, Özkök'ün Hrant cinayeti ile ilgili topyekûn doğru bir yol çizdiği anlamına gelmemeli... Mesela, cinayetten birkaç gün sonra kaleme aldığı yazı zannımca korkunç bir yazıydı...
Sık sık sosyolog olduğuna vurgu yapan Özkök, 23 Ocak'ta yaptığı analizde, sıradan bir sokak çocuğu olarak nitelediği katil Ogün Samast'ı anlamamız için empati kurmamız gerektiğini söylüyordu bize. Ve diyordu ki, "Mahalledeki o çocuğu da anlamaya çalışmalıyız. İkinci Cumhuriyetçi fikirlere sahip birisi, kendisi için 'Vatan haini' ifadesinin kullanılmasından rahatsız oluyorsa, başkalarının da başka ifadelerden rahatsız olabileceğini düşünmelidir!"
Evet... Ertuğrul Özkök, Hrant'ın katlinden belki doğrudan sorumlu değil ama sonrasında kaleme aldığı bu yazıdan ve benzerlerinden dolayı kamuoyuna vicdanen vermesi gereken bir hesap var!
Ve ne yazık ki onun vereceği hesap sadece Hrant Dink ile sınırlı değildir...
Mesela Ahmet Kaya'yı ölüme götüren o manşetleri nasıl ve neden yazdığını da bizlere anlatmalı Ertuğrul Özkök...
Neden, "Bir gün ben de Kürtçe bir şarkıma klip çekeceğim.." dediği için linç edilmek istenen Ahmet Kaya için, "Ayıp Ettin Gözüm" manşetini attığını ve sonradan eşi Gülten Kaya tarafından mahkemeye sunularak fotomontaj olduğu ispatlanan Kürdistan haritasının altına, "Ona Türk-Kürt diye bakmadık.. Türküleriyle ağladık, güldük.. Sakalı, atkısı ve göbeği ile bizden biriydi çünkü.. Meğer öyle değilmiş Ahmet.. Bebeğe, kadına, dedeye, askere kurşun sıkanlardanmış.. PKK'lı Ahmet.. Yazıklar olsun!" yorumlarını yazdığını ben şahsen merak ediyorum...
Ve kesinlikle bilmek istiyorum... Adice ve gaddarca saldırıların ardından ülkesini terk etmek zorunda kalan o büyük bestekârın Avrupa'daki bir konserinde, "Birkaç şerefsizin yüzünden bana yaşatılanları, ülkemden bu kadar uzakta kalmayı ve içine düşürüldüğüm bu durumu içime sindiremiyorum.
Kürt realitesinin kabul edilmesini istiyorum. Türkiyeli Kürt Ahmet olarak yaşamak istiyorum" sözlerinin üzerine, "Vay Şerefsiz!" manşetini çektiğini...
Bakın... Biliyoruz ki Ahmet Kaya'yı yoran, kıran, üzen ve yaşamdan kopmasına vesile olan, onu ölüme sürükleyen olaylar Özkök'ün bu manşetleri ile başlamıştı...
Benim anlamadığım...
Daha doğrusu anlayamadığım...
Zat-ı muhteremin yaptığı bunca kötülüğün hâlâ hafızalarımızda ve arşivlerde yer almasına rağmen bir de kalkıp, "Hayatım boyunca kimse için 'Vatan haini' ifadesini kullanmadım. Ali Kemal'e bile vatan haini demedim..." diyebilme cesaretini göstermiş olması...
Evet... Belki onun katledilişi öncesi attığı manşetler ile ilgili ortaya koyduğu argümanlar onu Hrant'ın katili olmaktan kurtarıyor ama...
Ahmet Kaya'nın katili olmaktan kurtaramıyor...
Kurtaramayacak da...
Emin olmalı ki, belki bu dünyada değil ama öbür dünyaya ayak basar basmaz iki el yakasına yapışacak... Ve haykıracak; "Eyy Ertuğrul Özkök... Hiç mi vicdanın sızlamadı hakkımda onca yazıyı yazarken? Bana şerefsiz, alçak ve vatan haini derken... Hadi... Söyle... Değer miydi üç kuruşluk tiraj uğruna benim gibi ülkesini seven bir sanatçı için attığın o insafsız manşetler? Söyle..Değer miydi?" diye...