Türkiye'de darbeler ekonomiyi hep alt üst etti. 1908, 1960, 1971 darbeleri hep kaynağı belirli bir kesimden alıp diğer kesimlere verdi. Kısacası darbeler kaynak, servet ve gelir transferi yaptı. Zaten arkasında ekonomik bir beklenti ve destek olmadan darbe kolay değildi.
En yakın iki darbeyi ele alırsak... 12 Eylül 1980 darbesi, özellikle Türkiye'de gelir dağılımını bozdu. Bu darbe en çok emeğiyle geçinen işçi ve memurları sarstı. Bazıları itiraz edebilir ama özellikle kamuda çalışan memur maaşları reel olarak geriledi. Çünkü kamu işçileri sendikalı oldukları için memurlardan fazla ücret alıyordu. Memurlar sendikasız olduklarından maaşları işçi ücretlerinden hayli gerideydi. Darbeyle siyasi partiler ve sendikalar kapatılınca, memur maaşları daha da düşürüldü.
Şunu da gözden kaçırmamak lazım. 12 Eylül askeri darbecileri, Türkiye'nin okuyup yazan ve düşünen kesimini oluşturan memurlar üzerinde büyük baskı kurdu. Pek çok devlet memuru tutuklandı, sürüldü, siyaseten tehlikeli görüldükleri için işlerinden çıkarıldı. Anlayacağınız, 12 Eylül darbesinde çalışan kesimler içinde en büyük hasarı devlet memurları aldı.
Zaten darbe dönemi uygulamalarının yansımaları gelir dağılımındaki değişmeyle somut olarak görüldü. Gelir dağılımında sıfıra yaklaştıkça adaleti, bire yaklaştıkça adaletsizliği gösteren bir ölçü olan Gini katsayısı, 1978'de 0.51'den giderek azalması gerekirken 1983'te 0.52'ye yükseldi.
Bütün bunların yanında 12 Eylül darbesinin Türkiye ekonomisine en olumsuz etkisi Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünün koşulsuz kabulü oldu. Dönemin devlet başkanı Kenan Evren darbenin hemen ardından, NATO Başkumandanı general Bernard Rogers ile Sivas ordu evinde gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya sivil bürokrasiden diplomatlar alınmadı. Yine bir paşa olan Necdet Öztorun'un yazdığı tutanakla Yunanistan'ın NATO'ya girişi onaylandı. Darbecilerin bu keyfi tutumu, daha sonra Türkiye ekonomisini olumsuz etkiyen bir diplomatik hataya dönüştü. Çünkü NATO'ya kabulünün ardından Yunanistan, AB'ye tam üye olunca, Ankara Anlaşması'nın ek mali protokollerinden dördüncüsü olan 600 milyon ecu (şimdi euro) tutarındaki yardımı, 225 ve 375 milyon euro tutarındaki Avrupa Yatırım Bankası kredilerini Türkiye'yi veto ederek ödetmedi.
Ayrıca Gümrük Birliği'ne uyum için Türkiye'nin alacağı 2 milyar euro'nun ödenmesini de veto etti. Bir darbeci generalin yaptığı bu keyfi işlemin Türkiye'ye yıllar önceki nominal bedeli 3.2 milyar euro oldu. Alternatif maliyeti bugüne getirildiğinde bu rakam 46.8 milyar euroya ulaşıyor.
Gelelim 28 Şubat darbesine... 28 Şubat darbesinin en önemli nedeni Anadolu sermayesinin bayilikten üretime geçmeye çalışması oldu. Anadolu sermayesinin üretime başlaması İstanbul'un statükocu sermayesini rahatsız etti. Anadolu kentlerinde üretime başlayan pek çok şirket "irticacı" suçlamasıyla iflas ettirildi. Çünkü genişleme yatırımlarına teşvik verilmedi, aldıkları teşvikler iptal edildi. Ürünleri kara listeye alındı.
28 Şubat darbesinin önemli bir nedeni de, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın bütçe açıklarını kapatmak ve KİT'lerin ödediği yüksek faiz yükünü azaltmak için KİT finansmanını kamu içinde bir finansman havuzu kurarak çözeceğini açıklamasıydı. Bu açıklamanın ardından özel banka sahiplerinden büyük tepki geldi.
Kısacası, Erbakan Hükümeti'nin düşürülmesinin en önemli nedenlerinden biri bu finansman havuzunun kurulması oldu. Çünkü rakamlara bakıldığında, genel bütçe faiz giderleri 1997'de 1.9 katrilyon lirayken, Erbakan Hükümeti'nin düşürülmesinin ardından bu giderler 1998'de 5.6 katrilyon liraya, 1999'da 10.7 katrilyon liraya fırladı.
28 Şubat'ın ardından Türkiye paradan çok kolay para kazanılan bir ülkeye dönüştü. İşte bu nedenle pek çok kişi banka kurmaya kalkıştı. 28 Şubat'ı destekleyenlere kolayca banka kurma izni verildi. Hatta kamu bankalarından bu kişilere banka satın almaları için kredi bile açıldı. Böylece hem kamu bankalarının hem de özel bankaların içi boşaltıldı. Bütün bunların ardından artan kamu borç yükü sürdürülemez hale geldi.
2001 krizi işte bu nedenle yaşandı. İçi boşaltılan bankaların kurtarılması Hazine'ye 380 milyar liraya mal oldu. Darbeler sadece hak ve özgürlükleri ezip geçmedi, halkın ekonomisini de ezdi, gelir dağılımını bozdu. Ve bu faturanın ödenmesi hâlâ bitmedi. Halk darbelerin maliyetini yüksek dolaylı vergilerle hâlâ ödüyor.