"Soruna cevap" diye yazmış,
Öcal Ağabeyim İzmir'den..
Nasıl keyifle okudum. İnanın gözlerim yaşardı.. İzmir'de neler oluyor, Türk Balesi nasıl tavan yapıyor, diye..
Mektup aynen size..
***
Sevgili Hıncal,
Doğrusu ya, Berkin'in toprağa verildiği günün gecesinde izlediğim "Kerbela" Balesi'ni yazmak için biraz zamanın geçmesini bekliyordum. Ama salı sabahı "Türk Balesi'nin farkında olan var mı?" başlıklı yazını okuyunca, "yazıyı fazla geciktirmek" istemedim.
Zira
Türk Balesi'nin farkında olan insanların salonu doldurduğu ve ayakta alkışladığı "Kerbela Balesi" her şeyi, evet her şeyi ile "Türk'tü!.."
Koreografi ve Reji;
Mehmet Balkan; Müzik ve Libretto;
Can Attila; Sahneye koyan;
Lale Balkan; bu alkışları hak edenlerin başında geliyorlardı!..
Dekor;
Tayfun Cebi; Kostüm;
Gülay Korkut; Işık;
Tarı Deniz; Video tasarım;
Ahmet Şeren; Projeksiyon;
Ömer Uyanık da "bu alkışları hak edenler" ekibindeydiler!..
Hele, bugünlerde yaşadığımız ortamın ortasında, "böyle zor, hassas ve acı veren" bir konuyu, böylesine sahnelemek, doğrusu ya, hem Türk Balesi ve Devlet Opera ve Balesi Kurumu adına onur ve gurur vericiydi!..
Hazreti Ali'nin öldürülmesi ile başlayan ve Hazreti Hüseyin'in öldürülmesi ile son bulan "acı" süreci, bu kadar çarpıcı ve nefes kesici iki perde ve 11 tabloda, böylesine görüntülerle anlatabilmek; müthiş!..
Hem de, "konser salonu olarak yapılan" ve "opera / bale için yetersiz" Adnan Saygun Sahnesi'nde!..
İnsan sormadan edemiyor; 12 bin yıllık kültür ve sanat kenti İzmir, ne zaman "kendisine yakışacak" bir opera / bale salonuna kavuşacak?..
Okuyucular "bu soruma" gülümsüyorlardır; "Devlet Tiyatro / Opera / Bale / Konser kuruluşlarını tümüyle yok etmek isteyen bir zihniyetin çabaları varken", senin istediğine bak!..
İşte bu "yetersiz" Adnan Saygun'un daracık koridorlarından birinde Genel Müdür Rengim Gökmen ile karşılaştık; "Hıncal bu baleyi mutlaka görmeli" dedi, haberin olsun!..
St. Petersburg Devlet Akademik Balesi'nden Kuğu Gölü'nü seyrettikten sonra, diyorsun ki yazında; "Türk Balesi ile gurur duydum. İnanın bu temsilden çok daha iyisini verecek en az 10 bale gurubu çıkar ülkemizde.."
İşte o guruplardan biriydi, İzmir'de "Kerbela Balesi" ile karşımıza çıkan; alkışa boğduğumuz ve bu alkışları hak eden dansçıları ile, Çengi kızları ile, Yaşlılar Meclisi ile, Pazar Yeri halkı ile, Muaviye'nin konukları ile, Yezid'in askerleri ile, Hazreti Hüseyin'in halkı ve askerleri ile, İZDOP Birim Dans Tiyatrosu ve İZDOP Çocuk Balesi ile!..
Emeği geçen herkesi kutlamak ve teşekkür etmek, görevim!..
Öcal Uluç.
***
Sonrası da var tabii.. Ağbimin mektubunu okur okumaz, internete daldım. İzmir Devlet Operası programını buldum ki, yerimi ayırtayım, İzmir'e uçayım..
Yok iyi mi?.
Dünya prömiyeri 12 Mart'ta yapılan ve aslında arkasına devlet desteğini alıp Dünya Turnesine çıkması gereken Kerbela, 13 ve 15 Mart'ta iki kez daha temsil edilmiş ve sezonu kapatmış..
Yani olacak, inanılacak şey mi?. Koskoca Nisan, koskoca mayıs aylarında, yepyeni bir eseri, hem de böyle ulusal gurur olan bir eseri yeniden temsil edecek gece mi kalmadı..
Opera Bale Genel Müdürü Rengim Gökmen şefim, ağabeyime "Hıncal görmeli" demiş..
Peki ama, ne zaman, nerde?.