Bu köşeye yeni başladığım yıllardı.. 80'ler.. Bir sabah Fransa'da büyük bir otobüs kazası oldu. Onlarca insan öldü. Hemen uzmanlar kaza yerine koşturuldu. Öğleye doğru, kusurun otobüs şirketinde olduğu anlaşıldı. Öğleden sonra, binlerce otobüs işleten ülkenin en büyük şirketi kapatıldı. Öfke dinmedi. Akşam üzeri İçişleri Bakanı istifa etmek zorunda kaldı.
Bu gazeteye köşe yazdığım 23 yıl boyunca, Fransa'dan bir daha böyle büyük kaza haberi gelmedi.
***
Perşembe günü ülkemizde bir otobüs kazası oldu. 21 kişi öldü. Kazanın olduğu ilin valisi hemen "Biz iki saat önce yola tuz dökmüştük" deyip kendini sıyırmaya baktı.
İstanbul'dan kalkıp Muş'a giden otobüsün, yol boyu bir tek kere denetime rastlamadığı ortaya çıktı. O otobüsün kış günü, kış lastiği olmadan, İstanbul otobüs garından çıkışına nasıl izin verildiği merak edilmedi.
Otobüs şoförünün 16 kez trafik cezası yemiş bir sabıkalı olduğu açıklandı, böyle birisine insan canının hala nasıl emanet edildiğini merak eden de olmadı.
Yazılı ve görüntülü medyanın önemli bölümü, haberi verirken, kaza yapmış oto - büsün üzerindeki dev şirket marka - sını buzlamaya özel özen gös - terdiler.
İki gün içinde, sadece otobüs şoförü tutuklandı.
Ne şirkette, ne kamuda başka sorumlu çıkmadı.
Başka sorumluyu arayan da çıkmadı.
Medya, iki günde bu korkunç kazayı unuttu.. Kahrolası siyasal tartışmalarına döndü.
Dört gün sonra, bir başka otobüs, birincinin tıpkısının aynisi bir kaza daha yaptı.
Gene kar lastiği yoktu. Gene şoför yorgundu. Gene otobüs ne yola çıkarken, ne yolda denetime rastlamıştı.
Türkiye talihliydi. Bu defa 21 değil, sadece 9 kişi ölmüştü.
"Böyle büyük kazalar, niye onlarda olmaz, ya da çok ender olur da, bizde sıradan olaydır" diye sormuyorsunuz herhalde..
Benim ülkem sorumsuzlar ülkesidir. İnsanların bedavadan öldükleri, ölümlerinden kimsenin sorumlu tutulmadığı ülke..
Okul kapısı çöker, öğrenci ölür. Kazadır. Kale direği çöker, spor yapan genç ölür, kazadır.
Rögar kapağı yoktur. 6 yaşında kız, düşer, boğulur. Sorumlu yoktur. Pardon vardır. Mahkeme "Çocuğun elinden tutmadığı için" anneyi sorumlu bulur.
İnşaat biter, kireç kuyusu içinde birikmiş suyla öyle bırakılır. Çocuk düşer, ölür, sorumlu yoktur..
Tren kazası olur, 31 kişi ölür, sorumlu yoktur.
Yok oğlu yoktur..
Neden yoktur?.
Çünkü bu ülkede kamuoyu baskısı yoktur..
Niye yoktur?.
Çünkü bu ülkede olup biten rezilliklerden kendini sorumlu tutan medya, yani dördüncü güç yoktur. Fransa'daki gibi yarım günde ortalığı ayağa kaldırmaz, 4 saatte otobüs şirketini kapattırmaz, 8 saatte bakan istifa ettirmezler..
Umurlarında değildir..
Medyanın umurunda olmayınca, kimsenin de umurunda olmaz..
Biz, çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız, pisi pisine ölür, öldüğümüzle kalırız..
Hayır kalmayız.. Kalsak iyi..
Bir pisi pisine ölümde, mahkemenin her nasılsa sorumlu bulup, 70 bin liraya mahkûm ettiği devlet (Bir genç kızın canının karşılığı 70 bin lira), parayı ödedikten sonra, yüksek yargıya baş vurur. Yüksek yargı yıllar sonra itirazı kabul eder ve, kızlarını kaybeden ailenin, o 70 bin lirayı, yasal faizi ile birlikte 800 bin lira olarak geri ödemesine karar verir.
Yani, özür dilerim..
Bu ülkede ölmek, bedava değil, çok da pahalıdır!..