Cumartesi günü sevgili kardeşim Barbaros'un (Eratak) nikâhı vardı, Şişli Evlendirme Dairesi'nde.. Barbaros benim evin kahrını çekendir.. Binlerce kitap, CD ve DVD'yi numaralayan, bilgisayara geçiren ve kitaplık ve diskoteğime dizen adam.. Aradığım her şeyi buluyorsam, sayesinde.. 10 sene evvel başladı işe.. Önce birikmişleri halletti. 2 yıldan fazla sürdü.. Sonra, durmadan yenileri geldiği için devam etti.. Evin bir anahtarı ondadır 10 yıldır. Boş kaldığı zaman gelir, kendi kendine sabahlara kadar çalışır.. Sabah birlikte bir kahve içeriz, gider.. Evin oğlu yani..
..Ve ben onun nikâhına gidemedim iyi mi?.
Çünkü en yakın iki yardımcım, Yasemin ve Ercan, ikisi de unuttular.. Barbü, bir ay önce getirdiğinde davetiyeyi "İki elim kanda olsa gideceğim, aman ha" demiştim ikisine de.. İkisi de unuttu.. Saat üçte Barbü "Hıncal ağbi nerdesiniz, bir kaç dakika sonra nikâh başlayacak" dediğinde, telefonda, dünyanın bütün kaynar suları tepemden aşağı döküldü, ama neye yarar.. O sular, en azgın seller olsa, beni Etiler'den Dolmabahçe'ye yetiştirmez artık..
Akşam buluştuk Barbaros, artık güzel eşi Seda ve çiftin yakın arkadaşları gençlerle, Ataköy'de CatWalk'ta.. Marina'ya 15 yıl falan var adımımı atmayalı.. 80'li yıllarda, Kuruçeşme sahilleri ortada yokken, Ataköy Marina tek eğlence yeriydi, hele yazları.. Yan yana yığınla bar, gece kulübü, disko, restoran.. Sonra düşüş başladı.. Barları yer altı dünyası ele geçirdi birer birer.. Marina, kadın ve uyuşturucu pazarına dönüştü. Ayaklar kesildi ve unutuldu..
Şimdi baktım.. Bambaşka bir Marina olmuş.. Pırıl pırıl, geniş, rahat, ferah restoranlar gurubu. Dükkan sayısı çok azalınca, düzen geri dönmüş.. Marina yeniden "Gidilecek" yerler sınıfına girmiş..
Orda anlattı Barbaros başlarına gelenleri..
İnsanın inanası gelmiyor.. Yahu burası Şişli.. İstanbul'u bir pergelle çiz, sivri ucu koyduğun yer. Dolmabahçe Stadı'nın tam orası..
Gelin arabasıyla gelmişler. Nikâh Dairesi'nin bahçe kapısından girmişler.. Oradan salona yüz metre kadar bir yol vardır.. İçeri girer girmez, sersefil kılıklı, tinerci tipli kişiler arabanın önüne atlamış.. Bahşiş istiyorlar güya, yol kesip.. Arabanın önünde, şoförün yanında oturan ağabey, tecrübeli.. Zarflar içinde paralar hazırlamış ki, yol kesenlerden çabuk kurtulsunlar.. Ön camı beş santim kadar indirmiş, zarfı dışarı uzatmak için..
"Ne olduysa o an oldu" diyor Barbaros.. Dört el, o daracık açıktan cama yapışmış.. Hızla aşağı çekmişler.. Cam tazyike dayanamamış, kilidi atmış..
Onunla beraber bütün camlar aşağı inmiş.. Her camdan bir kol içeri dalmış, kapılar içerden açılmış.. Arabanın içinde taşınabilir ne varsa, hazır zarflar, çanta, manta hepsi bir anda kaybolmuş.. Soyguncular da anında yok olmuşlar..
Okurken anladınız değil mi?. Bunların hepsi, planlanmış, önceden çalışılmış, yüzlerce kez tekrarlanmış işler.. Gelin ve damadın en mutlu anlarını bırakıp çetenin peşine düşecek halleri yok. Tonla konuk ve nikah memuru onları beklerken.. Gitti, gider..
Şimdi, Şişli Evlendirme Dairesi'nde kim bilir kaç kişinin başına geldi bu olay.. Adamlar belli yerleşik düzen çalışıyorlar.. Her nikâh öncesi haraç ve soygun var..
Olmayan ne?.. Düzen!..
Şişli Emniyet Müdürlüğü de ortalarda yok, Şişli Belediye Zabıtası da.. Şimdi "Şişli'de bunlar oluyorsa, ötesini varın hesaplayın" dersem haksız mı olurum?.
Yıllardan beri yazıp duruyorum.. "İstanbul dağ başı" diye.. Sadece trafiğe bakıp veriyordum bu hükmü.. Meğer başka alanlar da varmış..
Evlenmeye "Koruma" ordusu ile gideceksiniz.. Yani, nikâh masrafları arasına bir Özel Güvenlik Şirketi ile yapılacak anlaşmayı da katacaksınız.. Çünkü devlet yok..
Allah korusun.. Barbü'nün ağabeyi öfkeyle arabadan inip o güruhun peşine düşse, neler olurdu bir düşünün!..
Bu kent sahipsiz.. Herkes başının çaresine baksın..