İçinde Yaşadığım Deri, insanı başından sonuna merakla izleten, izletirken sarsan, sarsarken düşündüren bir film.. Ama genel eleştirmenlere göre bir baş yapıt değil.. Hemen her filmine destanlar yazdıkları Pedro Almodovar'a bu kez burun kıvırmışlar..
Günahı ne, çağımızın bu en önde gelen yönetmenlerinden biri olan büyük ustanın?..
Çok büyük..
Senin, benim, sıradan insanın anlayacağı bir film yapmış, bu defa..
Ee!.. O zaman benim entel eleştirmenimin, benden farkı nerde kalacak?.
"Bu film o kadar büyüktü ki, ben bile anlamadım" satırları, en ünlü, en büyük eleştirmenlerden birinin yazısında aynen yayınlanmıştı da, kesip saklamıştım..
Şimdi herkesin anladığı filme nasıl "Baş yapıt" diyebilirsiniz ki?.
Film, Toledo'nun dışında, kent yaşamından hayli uzakta bir büyük villa da başlıyor.. O binanın aslında bir müthiş laboratuvar, bir eksiksiz ameliyathanesiyle, çok önemli araştırmaların, ameliyatların yapıldığı bir yer olduğunu zamanla anlıyorsunuz..
İlk gördükleriniz..
Villada dünyaca ünlü bir estetik cerrahı ve bilim adamı Antonio Banderas, kahyası Marisa Paredes ve hastası Elena Anaya yaşıyor. Elena kilitli bir odada.. Oda kamera ile gözleniyor. Doktor odasından, kahya mutfaktan kızın her hareketini izleyebiliyorlar.
Doktor katıldığı bilimsel toplantılarda yaptıklarını anlatıyor..
Yanık derinin yerini alacak yeni bir deri geliştiriyor laboratuvarında.. Yanmaz ve bizimkinden çok daha dayanıklı bir deri. Mesela sivrisinek bu derinin içine iğnesini sokamıyor. Yani, bu deri, sinek ısırması ile geçen hastalıkların sonu demek..
Zamanla gene öğreniyorsunuz ki, doktor bu işe karısı yüzünden girmiş. Bir otomobil kazasında yanıyor karısı.. Doktor hayatını kurtarıyor ama, yanık deriyi tamir ve korkunç acıları dindirmek mümkün değil. Kadın bir gün camda feci yüzünü görünce, dayanamayıp aşağı atlıyor ve intihar ediyor.. Düştüğü yer, bahçede oynayan 11 yaşındaki kızlarının önü.. Kız da kafayı üşütüyor.
Film ilerledikçe, evdeki üç kişinin üçünün de sırlarını yavaş yavaş öğrenmeye başlıyorsunuz.. Hemen her sahne bir sürpriz getiriyor. Her sürprizle çözüme yaklaşacağınıza, yumağın biraz daha dolandığını görüyorsunuz..
Doktor insan genleri üzerinde tıp etiğini ve Hipokrat yeminlerini bir kenara atıp oynarken, Almodovar da seyircisini avcuna alıp yoğuruyor.. Bu arada çok çarpıcı, çok cesur sahneler de çekiyor, birbiri ardına..
İlk yarı biterken hemen herkesin geçmişinde sırları öğreniyorsunuz..
Sıra esas soruya geliyor.. Doktorla hastası arasında ne var?.
Bu bir "My Fair Lady/ Bir Kadın Yarattım, Prof. Higgins, Eliza Doolittle ilişkisi mi?. Yoksa geçen haftalarda izlediğimiz A Dangerous Method/ Tehlikeli İlişki'deki Sabina Spielrein Dr. Carl Jung halleri mi?. Ya da bir Dr. Frankenstein ve yarattığı canavar durumlarında mıyız?. Canavar bu defa güzel bir kız olarak..
Tüm bunların yanıtı, ikinci yarıda.. Onu da öğrenmek size düşüyor tabii.. Gidip göreceksiniz..
Görmelisiniz de..
Eleştirmenler istedikleri kadar burun kıvırsın, Almodovar, müthiş bir film yapmış..
İçinde Yaşadığım Deri'yi sakın kaçırmayın!.. Eleştirmenlere de benden bir selam sarkıtın..