Yani çarpıldım.. Birlikte gittiğim dostlarımın da en az benim kadar çarpıldıklarını gördüm..
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz bilmem.. Ama "Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi" bir yerinden sizi mutlak, ama mutlak çarpacaktır.. Filmden, benim ve dostlarım gibi "Vay be.. Ne filmler yapmaya başladık" diye keyifle de çıkabilirsiniz, küfür ederek de, ama fark etmez.. Bir yerden en az, çarpılmış olacaksınız..
Onur Ünlü'yü yürekten kutluyorum..
Film, Festen gibi başlıyor.. 60 yaşlarında toplumda fevkalade saygın bir adamın sürpriz doğum günüyle.. Thomas Vinterberg'in Danimarka sinemasına büyük gurur kazandıran filmi, daha sonra tiyatro da olmuş ve geçen yıl DOT'ta gerçekten olağanüstü temsil edilmişti.
O oyunun unutulmaz "Baba"sı Köksal Engür, tesadüfe bakın, bu filmin de oyuncusu..
Benzer başlıyor, ama çok farklı yönde gelişiyor iki film de.. Ama anlattıkları ayni.. Pederşahi ailelerde yozlaşma.. Aile kavramının iç yüzü..
Onur Ünlü bakın ne diyor..
"İnsan anne babasını seçemez. Fakat bir 'aile'nin bireyidir. Bu yalancı bireylik durumu, insanın aslında basitçe bütün hayatında çeşitli şekillerde karşılaşacağı statükoyla girdiği öldürücü işbirliğinin de başlangıcıdır. Statüko, risk almak istemeyen ve konforlarını devam ettirmek adına her türlü yalanı üretebilecek bireyler yaratır. Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi, zorla bir arada bulunmanın bir yerden sonra ne kadar sıkıcı ve ezici bir hâl aldığı fikri etrafında gezinir. Ve bunu yaparken bütün kurum ve durumlarla ince ince dalgasını geçer."
Festen'in dediği de farklı değildi..
Onur Ünlü, Festen kadar çarpıcı filminde gerçekten her şey ve herkesle dalgasını geçiyor.. Her fırsatta.. Mesela, bir devlet hastanesindeki sahne.. Oyuncuların önünde konuştukları duvarda kabartma harflerle bir yazı var.. Atatürk'ün "Beni Türk hekimlerine emanet ediniz" sözü.. Ama harflerin yarısı dökülmüş.. Geri kalanlar da, belli, teker teker düşecek. Atatürk'ün sadece izi kalacak.. Dikkat bile etmeyebilirsiniz. Ama ederseniz, alın görüntüyü artık nereye çekerseniz, oraya götürün..
Onur Ünlü, müthiş bir tempoyla çekmiş, her şeye ve herkese bulaştığı ve her fırsatta hicvettiği filmi..
Ama bunları yaparken, filmden vazgeçmemiş.. Kendinizi tüm düşüncelerden soyutlayın. Başından sonuna merakla, ilgiyle ve irkilerek izleyeceğiniz bir film var. Mesajlar için insanın kafasına balyozla vurmamış, bitmez tükenmez sahneler çekmemiş.. Bir TV klibi hızıyla akıp gidiyor film..
Oyuncuları da iyi seçmiş, iyi yönetmiş Ünlü..
Selçuk Yöntem, baş rolde harika.. Hem de nasıl harika.. Ama kim harika değil ki..
Babaanne Güler Ökten'den torun Şahap Ayhan'a kadar.. Hepsi ile ayrı ayrı uğraşıldığı belli.. Yılların Yılmaz Gruda'sının minnacık bir roldeki oyunu mesela.. Festen'in harika baş oyuncusu Köksal Engür'ün burada yardımcı roldeki sivrilmesi mesela..
Bir başka tiyatrocu Bülent Emin Yarar.. Gene unutulmaz bir kompozisyon çiziyor.. Dikkat edin, bunların hepsi büyük tiyatrocu ama, film asla teatral değil.. Ünlü'nün en büyük başarısı da bu.. Büyük tiyatrocularla, büyük sinema filmi çekmek..
Televizyonla pek ilgim olmadığı için filmin kadın oyuncuları Ezgi Mola ve Türkü Turan'ı ilk kez izledim. Çok iyiydiler..
Filmde aksayan, eğreti duran tek kişi yok. Yoldan geçenler, parkta dolaşanlar dahil..
Celal Tan ve Ailesi'nin Aşırı Acıklı Hikayesi'ni görün.. Mutlak görün.. Bu film çok konuşuluyor.. Konuşmalara seyirci kalmamak için en azından görmeniz gerek..