Bu ülke gerçekten sahipsiz.. Dört adam otuyor, aralarında karar alıyorlar ve sporun ruhuna, insan haklarına tükürüyorlar.. Hiç kimse de "Ne yapıyorsunuz?.. Neler oluyor" demiyor..
Pazar öğleye doğru, Nişantaşı Salomanje'den haftalık dostlar kahvaltı buluşmasından çıktık. Teşvikiye Caddesi'ne dönerken, bir çift dikkatimizi çekti. İki sevgili el ele yürüyorlar.. Erkeğin sırtında Galatasaray forması var.. Genç kızda Beşiktaş..
..Ve o gece Beşiktaş- Galatasaray derbisi var.. Görüntünün güzelliğine bakar mısınız?..
Ama o görüntünün içine de tükürdü, artık benim için sadece adları büyük dört kulübün başkanlık makamları..
O iki genç, o formalarla, İstanbul sokaklarında turlayabilecekler ama, birlikte maça gidemeyecekler.. Çünkü dört başkan sporun ruhuna da, insan haklarının kutsallığına da tükürdüler ve o delikanlının o gece maça gitmesini yasakladılar..
"Dört büyük kulüp birbirleriyle oynayacakları maçlara bundan böyle deplasman seyircisi götürmeyecekler" diye iğrenç bir kararın altına imza attılar..
Bir defa böyle bir yetkileri yok.. Bu ülkede yasalar var. Yasalar, çok kritik olduğu görülen ve bilinen durumlarda, bu tür kararlar almayı, İl Spor Güvenlik Kurulu'na ve İl Spor Başkanı Valiye bırakmış.
Kulüplerin böyle bir hakları yok.
Benim maç izleme hakkımı hiç bir kulüp başkanı keyfi kararla elimden alamaz. Bu anayasal bir hak, başkanlar farkında mı?. İhlal ettikleri anayasa yani..
İkincisi.. Bu karar, yürütme organlarına hakaret, aşağılamadır.. "Siz, statlarda güvenliği sağlamaktan acizsiniz. Bu yüzden biz bu kararı aldık.."
Üçüncüsü.. Sporun ruhuna, anlamına ihanettir. Spor birleştiricidir. Özünde o vardır.. Teşvikiye sokaklarında el ele yürüyen karşıt formalı seyirciler gibi.. Bunlar sporu ayrımcılıkta kullanıyorlar.
Bu ülkede bölünmeler yetmedi, bir de kulüp taraftarı olarak bölüneceğiz. Düşmanlık tescillenecek..
***
Kulüp başkan ve yönetimlerinin, aslında bunların hiçbiriyle ilgileri yok.. Kendi ektikleri düşmanlık tohumlarını, yeni Futbolda Şiddet Yasası karşısında biçemeyeceklerinden korkuyorlar. Olay çıkarsa, yöneticiler de sorumlu ya artık.. O zaman yasaklarsın seyirciyi, olay molay çıkmaz..
Yasaklanan da, asıl cefakar ve vefakar seyirci.. Zenginlere sorun yok.. Pek çok Galatasaraylı arkadaşım, Beşiktaşlı dostlarının localarında, Beşiktaşlıların içinde, viski yudumlayarak maçı izledi, biliyorum..
Yasaklanan takımı için gerçekten soğukta, karda, yağmurda kuyruklarda bekleşenler..
***
Şimdi üç kuruma hitap ediyorum..
Önce Spor Bakanlığı'na.. Basketboldan sonra futbolda da, bu iğrenç, bu rezil karar ve uygulaması karşısında, Yürütmenin Spordan Sorumlu başı olarak harekete geçecek misiniz, yoksa susup oturacak ve bu insanlık dışı, spor dışı uygulamanın, bu keyfi kararla devamına seyirci mi kalacaksınız?.
İkincisi.. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na..
İnönü Stadı'nın dört bir yanı güvenlik kameralarıyla dolu.. Sahaya, özellikle de siyah renkli futbolcuların başına yağan her türlü maddeyi kimlerin attığı bu kameralarda kayıtlı.. Görevini yapıp, Futbolda Şiddet Yasası uyarınca bu şahısları toplayacak mısınız, yoksa, o yasanın göstermelik çıkarıldığı, uygulanmayacağı inancını körükleyecek misiniz?.
O yasa uygulanırsa, dört kulüp başkanının uykularını kaçıran kabuslar bıçak gibi kesilir.. Kulüplere verilen para ve saha kapama gibi cezalar, bu tür insanların umurunda değil. Bir kaçının canı ibreti alem için yanarsa, bir daha sahaya çiçek atarken bile tereddüt eder hale gelirler..
Futbolda Şiddet Yasası'nın gereklerini yapmak Cumhuriyet Savcılarının görevi..
Bugüne kadar İstanbul'da bu yasa gereği, güvenlik kameralarını inceleyip, soruşturma açtırdığınız şahıs oldu mu?. Kaç kişi?
Üçüncüsü.. Sivil toplum örgütlerine.. Başta İstanbul Barosu ve kulüp taraftar oluşumları olmak üzere..
Bir anayasal hakkın, dört kişinin keyfi ile ayaklar altına alınmasına seyirci mi kalacaksınız?. Yarın başkaları da başka anayasal hakları çiğnerse, itiraz edecek haliniz olacak mı?.
