AKP Lideri Recep Tayyip Erdoğan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na bakıp gülümsese ve "Sen gelirken, ben dönüyordum" dese, bu mecaz değil, gerçeğin ta kendisi olur..
Van'da aynen öyle oldu..
Deprem haberini alır almaz Van'a hareket eden Erdoğan, ertesi gün Ankara'ya uçarken, ayni saatlerde Kılıçdaroğlu Van'a yeni hareket ediyordu..
Şimdi, Başbakanın, ya da Ana Muhalefet Liderinin, depremin daha ilk saatlerinde Van'da olmalarının, depremzedelere, fiili ne faydası olduğu tartışılır.. Hatta bazılarının iddiası var ya.. Gitmemeleri daha hayırlıdır.. Çünkü, başta Van Valisi, sorumlular, geleni gideni ağırlamaktan, onların peşinde dolaşmaktan, asli ve acil işlerini yapamazlar.. Geçiniz.. Başbakanın peşinde koşan bürokrat asli işini unutuyorsa, yanlışı başka yerde arayın.
Sıcağı sıcağına orada olmak, oradaki felaketi yaşayanlara "Yalnız olmadıkları, kaderlerine terk edilmedikleri, sorunlarının birinci elden izlendiği" duyusunu verir. Moral verir. Sıcaklık verir..
Liderlik, işte tam da budur..
Deprem akşamı, AKP Lideri ordaydı. CHP Lideri nerdeydi?..
Bilen yok..
Diyebilirsiniz ki, AKP Liderinin emrinde devletin tüm olanakları var. Bir uçak İstanbul'da, başbakanın kendisi için hazırlandı. Bir uçak da Ankara'da, korumaları dahil, etrafını bekledi..
Peki, Kılıçdaroğlu, başbakanı aradı da "Sayın Başbakan.. Van'a gitmek istiyorum ama uçuşlar iptal edilmiş. Şimdi televizyonda izliyorum. Bir uçak Yeşilköy'de, bir uçak Esenboğa'da sizi ve arkadaşlarınızı bekliyor. Ben de bu uçaklardan biriyle gelmek istiyorum. Böyle günlerde ulusun bizi ele ele görmesi moralleri daha da yükseltir. Birlikte gidelim" dedi de, Başbakan "Hayır" mı dedi?.. Diyebilir miydi?.
Siyaset, bir bilim olduğu kadar sanattır da.. Bir siyasal parti liderinin, siyaset yapmayı çok iyi bilmesi gerekir, bilim olarak. Yetenekli olması da gerekir, sanat olarak..
Kılıçdaroğlu siyasetçi olsa, bu teklifi yapar ve "Van'a anında ulaşma"yı başbakanla paylaşırdı. Erdoğan yanılır da "Hayır" derse, bu defa da siyaseten öne geçerdi.
Kılıçdaroğlu, Van'a, deyim yerindeyse, atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra gitti. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'den bile sonra..
Kılıçdaroğlu giderken, dönenlerden biri de Sarıgül'dü çünkü. Depremi haber alır almaz, özel uçak temin etmiş, ayni anda da, yardım organizasyonunu hızla yapıp, Van'a hareket edecek kamyonları düzenlemişti.
Kılıçdaroğlu giderken, Van'da Sarıgül'ün yardım ekipleri dağıtıma başlamışlardı bile..
Lider vasfı işte bu. Sarıgül niye, partisi bile yokken Şişli'de ekonomik ve etnik açıdan tam bir Türkiye mozayiği Şişli'de tek başına CHP'yi katlayan oy alıyor?.
Lider de ondan..
Sarıgül, Deniz Baykal güdüklüğündeki CHP'den umut kesince, yepyeni bir hareket için kolları sıvamış, hayli de yol almıştı. Kılıçdaroğlu başkanlığa seçilince "Kılıçdaroğlu'nun yolunu kesmemek için" diye resmen açıklama yapıp, hareketi durdurduğunu ilan etti.
Kılıçdaroğlu ne yaptı?.
Baykal'ın yaptığının aynisini.. "Bu partide liderin yerini alabilecek çapta adam barındırılmaz" ilkesini sürdürdü.
Sarıgül'ü partiye davet etmek bir yana, oturup konuşmadı bile..
O, Sarıgül Van'da işini bitirmiş dönüyordu. Kılıçdaroğlu giderken.. Yani, anında Van'da olmak için, devlet imkanları da gerekmiyor.. Ne gerekiyor peki?.
Lider olmak.. Lider vasıflı olmak..
Yarın devam edeceğim..