Naili Ağabey'in var varlık devirlerine pek yetişemedim gazeteci olarak.. Onun için "Türk Atletizmi'nin temelini atan adamdır" derlerdi, ben çocukken.. Jerfi Ağabey, bu temelin üzerine binayı oturtandı. Yıllarca Naili Ağabey'le çalışmış, ondan el alıp, işin başına geçmişti..
Atletizm o zaman, Fenerbahçe- Galatasaray mücadelesiydi.. Fener'in yıldızı Ekrem, Galatasaray'ın kaptanı, unutulmaz Cahit'ti.. Olimpiyat tarihinde, pistte final koşan ilk Türk atleti. 52, Helsinki'de, 3000 Steeple'da finalde yarışmıştı.
Ekrem'le Cahit, aslında 800- 1500 koşucularıydı. Milli Takımın Avrupa düzeyinde iki yıldızı.. 1980'lerin Steve Ovett, Seb Coe rekabeti neyse, onlarınki de oydu.
Ekrem müthiş güçlü, Cahit büyük taktisyendi.. Yurt içi yarışmalarda, Cahit, taktik zekasıyla geçerdi Ekrem'i.. Ama uluslararası yarış oldu mu, Cahit, milli forma için piste çıkar, bütün taktiği, kendisinden çok daha güçlü olduğu Ekrem için kurardı. Ekrem de, harika hakkını verirdi bu özenin.. Müthiş zaferler kazandırdı Türkiye'ye..
Balkan Oyunlarının 40. Yılı Atina'da kutlanıyordu. Ordaydım. Bir büyük tiyatro salonunda, bu 40 yılda yaşayan ve madalya alanlar anons ediliyor ve sahneye çağrılıp 40. Yıl Madalyası alıyorlardı.
Jerfi Ağabey'le yan yana oturuyorduk, protokol koltuklarında.. Spiker "Ekrem Koçak" deyince, salon yıkılıyor sandık.. O zaman nerdeyse ezeli Türk -Yunan rekabetinde, Yunanlıları her defasında geçen Ekrem'i, bir salon dolusu Yunanlı ayakta alkışlıyor ve adını tempoyla haykırıyordu.. Ben böyle şey görmedim.. Jerfi Ağabeyle birbirimize sarıldık heyecanla..Yanaklarımız ıslandı. Göz yaşı ondan mı geliyordu, benden mi, bilemem..
1957 yılında gazeteciliğe başladığımda, beni Ankara'nın o zaman Türkiye'de tek olduğu için "Müstakil Atletizm Sahası" diye bilinen yere taşıyan, bu Cahit Ekrem rekabeti ve dostluğu oldu.. O zamanlar, atletizm, idmanı dahil futbol sahalarının etrafındaki kulvarlarda yapılırdı. Ankara'da yapılan Türkiye'nin atletizme ayrılmış ilk tesisiydi.
Yarışları, gazetelere manşet olan (Evet.. Evet.. O zaman gazetelerde atletizm de manşet olurdu. Spor sayfaları spor sayfasıydı gerçekten.. Gazeteler böyle yazdığı için, İstanbul'da yapılan Balkan Atletizm Şampiyonası'nda iki gün, 30'ar bin seyirci gelmişti, İnönü Stadı'na..) Cahit Önel'le Ekrem Koçak'ı tanımak için gitmeye başladım, akşam üzerleri.. Gazetem Yeni Gün de yürüyüş mesafesindeydi zaten..
Cüneyt Ağabey'le öyle tanıştık. Amerika'dan yeni gelmişti. Sprinterlere orada öğrendiklerini gösteriyordu.. Ekrem'le, Cahit'le tanıştırdı beni.. Sonra ötekilerle.. Muhteşem Fahir Özgüden.. Yılmaz, yorulmaz, Osman Coşgül.. Avrupa'nın hayran olduğu adamlar, arkadaşımdı artık, 18 yaşımda.. Havama bakar mısınız?.
Her gün de bir şeyler yazardım tabii, içlerinde yaşayınca.. Atletizm sevgim ve yazarlığım öyle başlayınca, Cüneyt Ağbi elimden tuttu beni, birine götürdü..
"Jerfi Fıratlı" dedi.. "Türk Atletizminin Naili Ağabey'le temelini atan adamlardandır.. Seni tanımak istiyor.. "Kim bu her gün atletizm yazan delikanlı" demiş..
Dünya durdukça duracak dostluğumuz öyle başladı.. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez gibi.. Güner Abla'yı tanıdım. Harika eşini.. Sonra Halil geldi.. Oğulları.. Etrafta koşuşurken büyüdü. Müthiş bir yetenekti.. Ankara Koleji Tiyatrosu, Our Town oynuyordu. Thornton Wilder'ın ölümsüz eseri. İngilizce. Halil baş roldeydi. Dünyalar tatlısı Ayşe ile.. Kolej aşkları ilerledi, daha sonra evlendiler de. Oyunu üç kez izlediğimi hatırlıyorum.
Babasının izinden gidip o da Yüksekçi oldu.. Jerfi Ağabey eski yüksek atlama rekortmenlerinden ya.. Ama voleybola atladı. Ordan baskete transfer ettiler.. Ne yapsa başarıyor. Boy bos da sırım gibi.. Halil birinde karar kılsa, çok büyük olurdu. Ama o sporu keyif için yaptı hep..
Cüneyt Ağabey bir gün geldi..
"Jerfi Ağabey'in federasyonuna giriyoruz" dedi.. Nejat Kök de varmış.. "Yıllardan beri dışardan etmedik laf bırakmadın, gel bir de içerden bak bakalım" deyince, kendimi federasyonda buldum.. İlk sınavımız da, İzmir'de Balkan Şampiyonası.. Gittik ki durum feci.. Halkapınar Stadı bir yıl evvel, Akdeniz Oyunları için geçici kabulle açılmış. Müteahhit Kemal Uzan, "Kesin kabul yapılmadı" diye stadı teslim etmiyor. Uzan alacakları olduğunu söylüyor. Medyada kıyamet.. Uzan işi aldığının birkaç misline mal etmiş, falan filan.. Yahu Yunanlılar orda, Yugoslavlar, Romenler orda.. Bulgarlar orda.. Ortada stat yok.. Perşembe akşamı Jerfi Ağabey barut gibi geldi.. Türkiye'de o sırada tek foto finiş aleti Ankara'da.. Kamyona yükleyip getirmişler.. Halkapınar'a kuracaklar, ertesi gün açılış ve yarışlar var. Kemal Uzan'ın adamları stadın çelik kapılarını kilitleyip gitmişler..
"Yürü Halkapınar'a gidiyoruz" dedi.. Gittik.. Adamları toplamış, ellerine, balta, kazma, vurup kıracak ne kadar alet varsa vermiş.. "Kırın kapıları" diyor.. Devletin stadına, devletin yarışlarını yapmak için, devletin adamlarına kapı kırdırarak giriyoruz iyi mi?..
Dedim ya kapılar çelik, kilitler sağlam.. Kırılmıyor kafir.. Jerfi Ağabey, elli yaşında adam, kazmayı kaptı, saldırdı kapıya.. Onu gören işçiler de coştular, kapı kırıldı, girdik.. Foto finiş yerine kondu. Denemesi başladı.. Büyük Efes'e döndük.. Konuklar şerefine yemek var, geç de olsa yetiştik.. Yunan Federasyonu Başkanı nerden duymuşsa bir şeyler olduğunu, Jerfi Ağabey'i güya teselli ediyor..
"Üzülmeyin Bay Fıratlı.. Şimdi Olimpic Hava Yolları'na telefon ederim. Beş tane dev jet yollarlar. Bütün takımları Atina'ya nakleder, yarışmaları orda yaparız.."
Yunanistan'da o zaman cunta var ya.. Her şey emrinde adamın.. O da yüzbaşı mı, binbaşı mı ne.. Spor Bakanı da Albay Aslanidis..
Jerfi Ağabey "Bir şey yok, yarın başlıyoruz" dedi, kibarca..
Başladık ve bitirdik..
Jerfi Ağabey, gerçek sporcu, gerçek insan, gerçek adam Jerfi Ağabey anlatmakla bitmez..
Ne mutlu bana ki onu tanıdım.. Onunla bu kadar yakın dost oldum.. Böyle unutulmaz anları, anıları paylaştım..
Başın sağ olsun, Güner Abla.. Başın sağolsun Halil.. Başın sağolsun Nejat ve tüm Atletizm, tüm Galatasaray, tüm spor camiası..
Nur içinde yat, Jerfi Ağabey.. Cüneyt Ağabey'e selam söyle, gittiğin yerde..