Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Mesele sadece özür değildi

WASHINGTON

Evet, İsrail Türkiye'yi kaybetti. Bu doğru. Ama İsrail özür dilese, acaba Türkiye'yi kazanabilecek miydi? İsrail ile Türkiye arasında yaşanan sorunlar İsrail özür dilese sona erer miydi? İlişkilerin geldiği noktayı biraz da bu sorudan yola çıkarak değerlendirmek gerekiyor. Bu soruya İsrail hükümeti ve İsrail kamuoyu "hayır" diyerek cevap verdi. Türkiye onların gözünde Filistin meselesindeki açmaz nedeniyle zaten kaybedilmişti. Kozmetik olarak ilişkilere devam etmek yerine, inceldiği yerden kopsun demeyi tercih etti İsrail.
Aslına bakarsanız bugün artık kopmuş olan askeri ve diplomatik ilişkilerin bu yöne doğru gideceği aylar öncesinden belliydi. Eğer İsrail özür dileseydi, bu özür sonrasında ilişkiler ne yönde gelişecekti? Hem Türkiye, hem de İsrail ile askeri ve stratejik ortaklık içinde olan ABD bu soruya cevap aradı hep. Washington kendi çapında oldukça uğraştı bu kopma ve kriz noktasına gelinmemesi için. Ama İsrail'in özür dileyebileceği konusunda pek fazla umut beslemedi Obama yönetimi. Zira Türkiye ve İsrail arasındaki sorunlar basit bir özür ve tazminatın tamir edemeyeceği kadar bozulmuştu. İsrail'in gözünde mesele sadece ve sadece bir özür dilemekten ibaret değildi.
Aslına bakarsanız Türkiye için de aynı durum söz konusuydu. Başbakan Erdoğan İsrail ile ilgili konuşmalarında sadece özür ve tazminat üzerinde durmuyordu. Bir de üçüncü şart vardı ortada: Gazze ablukasının kaldırılması. Zira Türkiye bu ablukayı tanımıyordu. Her ne kadar bu konu perde arkasındaki diplomatik pazarlıklar içinde bir şekilde yumuşatılıyor olsa da, İsrail açısından bakınca Türkiye'nin asıl derdinin sadece ve sadece özür olmadığını açıkça ortaya koyan bir durum söz konusuydu.
O halde Türkiye-İsrail ilişkilerindeki temel bir kuralı kabul etmek gerekiyor. Nedir bu kural? Gayet basit. Filistin meselesi artık Türkiye için çok önemli. Eğer Filistin konusunda gözle görünür bir barış süreci yaşanmıyorsa, Türkiye ve İsrail arasında sorunlar yapısal hale geliyor. Eğer bölgede savaş varsa, İsrail hava kuvvetlerinin Türkiye'de eğitim uçuşu yapması Türk kamuoyu tarafından kabul edilebilir bir şey değil. 1990'lı yılları hatırlayın. Türkiye ve İsrail arasında askeri ilişkiler altın dönemini yaşıyordu. O dönemde 28 Şubat süreci, İsrail'le ilişkilere bir de iç politika boyutu ekliyordu tabii ki. Ama buna rağmen 1996'da başlayan askeri ortaklığı mümkün kılan en önemli unsur Oslo Barış Süreci'ydi.
Sonuç olarak İsrail bir hesap yaptı. Özür dilemenin bir siyasi bedeli olacaktı Netanyahu hükümeti için. Eğer bu özür sonrasında Türkiye ile ilişkilerin ciddi bir düzelme içine gireceği yönünde bir inanç olsaydı, İsrail bu siyasi bedeli göze alır ve özür dilerdi. Ama yapılan hesaba göre, özür Türkiye'yi bölgede daha da güçlendirecek ve İsrail'i de daha küçük duruma düşürecekti. Türkiye ile sorunlar da aynı şekilde devam edecekti. Dolayısıyla, Tel Aviv'de yapılan hesaba göre özürün siyasi maliyeti, stratejik getirisinden çok daha fazla olacaktı.
En son olarak konuya bir de Türkiye- ABD ilişkileri açısından bakalım. İsrail ile kriz her zaman olduğu gibi ABD Kongresi'nde bazı sorunlar çıkaracaktır. Ama Kongre'yi bir kenara bırakırsak, Ankara ve Beyaz Saray arasındaki siyasi ilişkiler belki de son 10 yılın en iyi dönemini yaşıyor. Obama ve Erdoğan arasında, Suriye, Libya, Irak, Afganistan, NATO füze kalkanı ve radarları gibi en önemli konularda neredeyse yüzde yüz uyum var. İran konusunda bile iki ülke neredeyse aynı paralelde düşünüyor. Bu nedenle Kongre hariç tutulursa, İsrail ile kriz Türkiye-ABD ilişkilerinde ciddi bir sorun yaratmayacak gibi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA