Adından ilk iki harfi atan IŞİD'in (Irak Şam İslam Devleti), "Hilafet devleti kurdum" ilanı, tarihimizin kanayan bir yarasına tuz bastı.
Çünkü, "Hilafet devleti"nin kurulduğu bölge, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te çizdiği "Misak-ı Milli" sınırları içinde kalıyordu:
"Bu hudut (Not: Türkiye'nin güneydoğu sınırları) İskenderun Körfezi'nin güneyinden, Antakya'dan, Halep ile Katma istasyonu arasında Carablus köprüsünün güneyinden Fırat nehrine ulaşır. Oradan Deyrizor'a iner, oradan doğuya uzatılarak Musul, Kerkük ve Süleymaniye'yi içine alır."
IŞİD'in "Hilafet devleti" artık Kürt kenti olan Süleymaniye'yi dışarıda bıraktı, Halep'ten Musul'a kadar uzanan bölgede kuruldu. Toprak bütünlüğünün sağlanması için Deyrizor'u da kapsaması gerekiyor ki zaten IŞİD de şimdi tüm gücünü bu ilçenin sınırına yığdı.
İngilizler, bölgede körükledikleri isyanlarla genç Türkiye Cumhuriyeti'ni bezdirip 1926'da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul-Kerkük'ten vazgeçmek zorunda bıraktı.
***
Yani,
IŞİD'in girişimi Ankara Antlaşması'nın yırtılması anlamına geliyor.
Sadece Ankara Antlaşması'nın değil, İngiltere ile Fransa'nın Ortadoğu'nun sınırlarını kendi çıkarlarına göre çizdikleri gizli Sykes-Picot Anlaşması'nın da.
***
Birinci Dünya Savaşı'nı İttifak Devletleri'nin (Osmanlı, Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan) kaybedeceğinin aşağı-yukarı belli olduğu 1916'da, İngiltere ile Fransa, Ortadoğu'yu paylaşmak için masaya oturdular.
Fransa, Suriye'nin tümüne Irak'ın kuzeyinin eklenmesini istiyordu.
İngiltere petrol zengini olduğunu bildiği Irak'ın kuzeyinden vazgeçmediği gibi, Suriye'yi de istiyordu.
Sonunda orta yol bulundu; Suriye tümüyle Fransa'da kaldı, Irak ise İngiltere'de.
Oysa İngiltere, Araplar'ı Osmanlı'ya karşı isyan ettirmek için Mekke Emiri Şerif Hüseyin'e Suriye-Irak-Ürdün-İsrail topraklarının tümünü kapsayacak bir Arap devleti vaadinde bulunmuştu.
Aynı İngiltere, Lord Balfour Deklarasyonu ile Yahudiler'e de Filistin'de devletlerini kurabilecekleri toprak sözü vermişti...
***
Araplar'a verilen sözler tutulmadı. Yahudiler'e verilen sözler tutuldu.
Ve Ortadoğu bugüne kadar gelen kanlı, acılı, gözyaşlı bir döneme girdi.
***
İngilizler 1932'de Irak'tan, Fransızlar 1946'da Suriye'den çekilirken arkalarında temelsiz, istikrarsız, hatta yapay devletler bıraktılar.
"Arap Birliği"ni sağlamak Nasır'dan Hafız Esad'a, Kaddafi'ye kadar Ortadoğu'nun hemen tüm liderlerinin düşlerini süsledi.
Ama hep düş olarak kaldı. Mısır-Suriye, Libya-Tunus birlik deneyleri de kağıdın ötesine geçemedi.
***
Şimdi IŞİD'in "Hilafet devleti" girişiminin de tutması mümkün görülmüyor. Buna ne bölgesel, ne de küresel aktörlerin hiçbiri izin vermez.
Ama bir gerçek var: "Post kolonyal" sınırlar değişiyor. O sınırlara dayalı haritalar yırtılıyor.
Ortadoğu'da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak...