Aslında bu yazı dün yayınlanacaktı. Ancak tam sayfa ilanla köşe kapanınca, bugüne erteledim. Hatırlayacaksınız, "Putin (1)" başlıklı ilk bölümde Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in 18 Mart 2014'te Kremlin'de milletvekillerine, Federasyon Konseyi üyelerine, bölge yöneticilerine ve sivil toplum temsilcilerine hitaben yaptığı Kırım konuşmasından bazı paragraflar aktardım.
Kırım krizi uluslararası hukukta yeni bir "Sui generis" (Eşi olmayan örnek) oluşturduğu için konu önemli. Ve de Putin'in konuşması krizdeki gelişmelere göre Rusya'nın izleyeceği yol haritasının ipuçlarını barındırdığı için birkaç bölüm daha aktarmakta yarar var.
***
Biliyorsunuz, Kırım 1954'te dönemin SSCB Komünist Parti Genel Sekreteri Nikita Kruşçev'in kararıyla Ukrayna topraklarına katıldı. Ukrayna kökenli olan Kruşçev'in zil zurna sarhoş olduğu bir sırada vatanına yaptığı bu bağış, o zamanlar pek tepki çekmedi. Çünkü, Putin'in ifadesiyle, "Bu devir sadece bir formaliteydi" ve "Ha Rusya, ha Ukrayna, hepsi hepsi Sovyetler Birliği adlı tek devletin parçalarıydı. Kimse bir gün Rusya'nın ve Ukrayna'nın ayrı devletlere dönüşeceğini aklının ucundan geçiremezdi."
Şimdi söz Putin'in.
"Ama akla gelmeyen başa geldi. 1991'de Kırım'da milyonlarca kişi akşam bir devletin yurttaşı olarak yattılar, sabah bir başka devletin yurttaşı olarak uyandılar. Ve bir gecede bir başka devletin etnik azınlığı konumuna düştüler. Yıllar sonra şimdi Kırım halkı bana 1991'de bir patates çuvalı gibi terk edildiklerini anlattıklarında kahroldum."
***
Putin daha sonra sözü yine ABD-AB cephesinin politikalarına getirdi ve deyim yerindeyse can evlerinden vurdu.
Önce ABD'ye seslendi:
"Amerikan ulusu, Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınladığı tarihten bu yana hep özgürlüğü her şeyin üstünde tutmakla övündü.
Kırım halkının kaderini belirleme arzusu o değerin, özgürlüğün bir parçası değil mi?"
Sonra Almanya'ya geçti: "Doğu ve Batı Almanya'nın birleştiği günleri hatırlatmak isterim. O dönemde bu birleşmeye karşı çıkan bazı Avrupa ülkeleri şimdi Almanya'nın müttefikleri arasında sayılıyor. Oysa Rusya, Almanlar'ın ulusal birlik talebini içtenlikle ve kayıtsız şartsız destekledi.
Umarım, unutmamışsınızdır. Şimdi
ben de Almanya'nın yurttaşlarından da Ruslar'ın tarihi Rusya'nın birliği yeniden inşa talebini desteklemelerini bekliyorum."
***
Ve konuşmada müthiş final:
"Batı'nın 18, 19, 20'nci yüzyılın Rusya'ya set çekme politikalarının bugün de sürdürüldüğüne inanmamız için yeterince delil var. Bizi hep bir köşeye sıkıştırmaya çalıştılar. Neden? Çünkü bağımsız bir çizgi izliyoruz, gerçekleri adını koyarak söylüyoruz, ikiyüzlülük yapmıyoruz. Ama... Sabrın da bir sınırı var. Ukrayna kriziyle Batılı dostlarımız ölçüyü iyice kaçırdılar.
Rusya, Kırım'da bir adım bile gerileyemez. Zembereği çok kurarsan, sonunda boşalır. Batılılar bunu hiç akıllarından çıkarmasınlar..."
***
Putin, yine tarihe geçen bir konuşmasında Sovyetler Birliği'nin çöküp dağılmasını "20'nci yüzyılın en büyük jeopolitik trajedisi" diye tanımlamıştı.
Şimdi o trajedinin parçaladığı haritayı toplamaya çalışıyor. Ve görünen o ki, toplama operasyonu Kırım'la sınırlı kalmayacak...