Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Bedel

O toplantıda ben de vardım. O konuşmayı onlarca medya mensubu, yüzlerce davetli gibi ben de baştan sona dikkatle dinledim. Konuşmanın önceden dağıtılan kitapçığından satır satır izleyerek...
Tarih: 14 Nisan 2009. Yer: Maslak'taki Harp Akademileri Komutanlığı. Konuşmacı: Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ. Konuşmanın konusu: Yıllık değerlendirme.
Konuşmanın her satırının, her cümlesinin altını kalın kalın çizdiğim bir bölümü vardı. Aktarıyorum:

***

"Dinin toplumsal bir bağ oluşturma, ortak bir duyarlılık yaratma bakımından önemi inkar edilemez. Türkiye için böyle şeyleri tartışmak bile abestir. Yanlış olan ise -Anayasa'nın 24'üncü maddesinde de ifade edildiği gibi- dinin toplumsal davranışı, sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak düşünülmesi ve kabul edilmesidir.
Burada önemli olan diğer bir nokta ise bütün insanların ve onların düşünce ve davranışlarının toptancı bir anlayışla aynı kefeye konulmamasıdır. Diğer bir deyişle, gerçek mütedeyyin kişilerle kimsenin hiçbir sorunu olmamalıdır.
Bugün bazı cemaatler öncelikle bir ekonomik güç olmaya ve daha sonra da sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir tek tip yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar.
İşte sorun da buradadır. Sorun, dinin ve dini duyguların kendi amaçları için, alet ve güç olarak kullanılmasıdır.
Modern sosyologlar için önemli bir ilham kaynağı olan Max Weber'e göre, modern organizasyon, özgürleşmeye dayalıdır. Sivil örgütler ise giriş ve çıkışın özgür iradeye bağlı olduğu, gönüllülük temelinde işleyen açık örgütlerdir. Dinsel cemaatler ise kapalı ve içe dönüktür.
Cemaate giriş ve çıkış çok farklı dinamiklere bağlıdır. Bu koşullar altında, dinsel cemaatlerin, hele çıkar çevresinde örgütlenmişse, sivil toplum hareketi olduğunu öne sürmek çok güçtür.
Bugün de bazı dini eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve çeşitli nedenlerle de, görünürde kendilerinin güçlü konuma geldiğine inanmaktadırlar.
İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ni görmektedir. Bunun için de, her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine faaliyette bulunmaktadırlar.
Anyasa'nın 24'üncü maddesinde açıkça belirtilmesine rağmen, dinin sosyal, ekonomik ve siyasi düzeni kısmen de şekillendirmesi kabul edilebilir mi? Dinin araçsal hale getirilmesi, dine yapılabilecek en büyük kötülük değil midir? Dinsel cemaatlerin siyasal alanda rol alması, modernitenin çok önemli bir özelliğinin aşındığı anlamına gelmez mi? Bu çeşit sosyal gruplaşmalar, cemaatleşmeler, toplumu ciddi boyutta kutuplaşmalara ve bölünmelere götürmüyor mu? Bu bölünmeler ve kutuplaşmalar ciddi güvenlik sorunlarına ileride dönüşemez mi?"
***
Başbuğ kehanetten farksız bu konuşmasında doğrudan Gülen örgütünü anlatıyordu.
Bedelini 26 ay Silivri'de demir parmaklıklar arkasında kalarak ödedi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA