Nazi toplama kamplarından kurtulan Alman rahip Niemöller'in yazdığı söylenen ünlü mü ünlü bir şiir var. Mutlaka hatırlarsınız. Şöyle:
"Önce komünistleri götürdüler; sesimi çıkarmadım, çünkü beni ilgilendirmiyordu. Sonra Yahudiler'i toplama kamplarına gönderdiler; yine sesimi çıkarmadım, çünkü benim bir bağım yoktu. Sonra sıra sosyal demokratları götürmelerine geldi; yine sustum, bana dokunmuyordu. Bir gün kapım çalındı, beni alıp götürdüler. Kimse ses çıkarmadı, çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı."
Haydi, gelin biraz "Metafor" yapalım; bu şiiri Avrupa'yı kasıp kavuran krizle ilişkilendirelim.
Kamplara ilk gönderilen komünistler yerine İrlanda'yı ya da Portekiz'i koyalım.
Yahudiler yerine örneğin Yunanistan'ı düşünelim.
Sosyal demokratlar da krizin yeni durağı İspanya olsun.
Sonra sıra İtalya'ya gelecek.
Daha sonra -iddiaya görebu yıl sonuna doğru Fransa'ya...
Arada veya daha daha sonra Hollanda, Belçika, Orta Avrupa ülkeleri...
Derken Almanya bir bakacak ki, sıra kendisine gelmiş.
Çünkü malını satacağı kimse, hiçbir pazar kalmayacak Avrupa'da.
Ve de yardımına koşacak hiçbir ülke ve kuruluş...
***
Daha ileri gidip, Almanya'yı daha şimdiden Avro Bölgesi'nin yeni zayıf halkası olmaya aday gösterenler de var. Örneğin, "Carmel Asset Management" fon yönetimi kuruluşu bu görüşte.
Kuruluş hazırladığı kapsamlı bir araştırmada, Almanya'nın temellerine su yürümeye başladığını ortaya koydu.
Araştırmaya göre, krizin her geçen gün daha da derinleştiği İspanya'da en büyük risk Alman bankalarının omuzlarında. Çünkü İspanya'nın kamu borcunun, yani tahvillerinin 146.1 milyar avroluk bölümü Alman bankalarının kasalarını tepelemesine dolduruyor.
Ve "Ört ki ölem" dedirtecek bir iddia: Yunanistan'dan sonra İspanya'nın da Avro Bölgesi'nden çıkabileceği dillendirilmeye başladı. Böyle bir gelişme kesinlikle Avro Bölgesi'nin parçalanması, dağılması anlamına gelecek. Çünkü, İspanya Avro Bölgesi'nin Almanya, Fransa ve İtalya'dan sonra dördüncü büyük ekonomisi.
...
Ve Avro Bölgesi dağılırsa en büyük bedeli Almanya ödeyecek.
"Carmel Asset Management" araştırmasında o bedelin boyutları da hesaplandı.
İşte dökümü:
Bundesbank'ın Avrupa Merkez Bankası'na aktardığı kaynak:
637 milyar avro.
Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması ve Avrupa İstikrar Fonu gibi Avro Bölgesi'nin "İtfaiye" kurumlarında Almanya'nın kotası:
94 milyar avro.
Güney Avrupa ülkelerinin borçlarında Almanya'nın riski:
200 milyar avro.
Daralacak Avrupa pazarlarına en az 5 yıl boyunca Almanya'nın ihracatı düşecek. Onun da faturası:
375 milyar avro.
Toplam: 1.310 milyar avro. Daha açık yazayım: 1 trilyon 310 milyar avro!
Not: Almanya'nın sıfır, hatta negatif faizle borçlanma avantajını yitirecek olmasının maliyeti bu hesaba dahil değil.
***
Ufukta büyük bir kasırganın habercisi kara bulutların iyice toplandığı bir dönemde, Almanya Başbakanı Angela Merkel, tüketmeye- borçlanmaya-büyümeye dayalı ekonomik politikalara geçilmesi çağrısı yapan Avrupalı liderlere daha ne kadar direnebilir? Kamu borcunu azaltmaya ve tasarrufa, yani kemerleri sıktıkça sıkmaya dayalı modelini daha ne kadar dayatabilir? Gerçekten çok merak ediyorum...