Anlatacağım olaya veya öyküye, ancak "Kül Kedisi"nde ya da "Binbir Gece Masalları"nda rastlanabilir. Ama baştan sona doğru...
***
Seul'ün kışları pek yaman olur. Kuzeyden Sibirya, kuzeydoğudan da Alaska soğuğu gelir dalga dalga...
Başbakan Erdoğan'la G-20 zirvesi dolayısıyla iki ay önce Seul'e gittiğimde yakalandığım gripten ancak bir ayda kurtulabildim. Öyle bir soğuk işlemiş içime.
İşte 1974 Şubat'ının öyle soğuk bir gününde Seul'de bir yol kenarına bir bebek bırakıldı. Kundağına kimlik bilgileri iliştirilmişti.
Adı:
Kim Jongsuk.
Cinsiyeti:
Kız.
Doğum tarihi:
29 Ağustos 1973.
Ve kısacık bir not:
"O kadar yoksuluz ki, çocuğumuza bakamıyoruz. Ona bol şans dilemekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Elveda yavrum." Bebeği soğuktan yanakları mosmor olmuş buldular. Bir yuvaya götürdüler...
Pek de yadırgamadılar. Çünkü Güney Kore'de o dönemde yoksulluk nedeniyle binlerce aile çocuğunu sokağa bırakıyordu.
1974 Şubat'ında, yani o günlerde bir Fransız çiftin Seul'e yolu düştü. Erkek mühendisti ve küçük bir şirketi vardı. İş görüşmesi için Güney Kore'ye gelmişlerdi. Koreli bir çocuğu evlat edinmek istediler. Yuvaya başvurdular... Ve gösterilen adaylar arasından Kim Jong-suk'u seçtiler.
Alıp Fransa'ya götürdüler. Adını da "
Fleur" koydular. Yani "Çiçek". Nüfuslarına geçirdiler, kendi soyadlarını verdiler:
Pellerin.
Çiçek büyüdü, okula gitmeye başladı. Olağanüstü zeki ve çalışkandı. Liseyi normal yaştan 2 yıl önce bitirdi. Bizde bir zamanlar "Olgunluk sınavı" adıyla uygulanan "Bakalorya"yı en yüksek puanla geçti.
Sonra yüksek öğrenimini ESSEC'te yaptı. Bizde bir zamanlar "İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi" olarak eğitim sistemimizde yer alan "Ekonomik ve Ticari Bilimler Yüksek Okulu"nda. Oranın diplomasıyla yetinmedi. Siyasal bilgiler okudu. O da kesmedi, Fransa'da "Devlet adamı yetiştiren okul" diye bilinen ENA'ya (Ecole Nationale d'Administration) kaydoldu ve üstün başarıyla mezun oldu.
Öğrenim hayatından hemen sonra sayıştayda daire başkanı olarak işe başladı.
Pellerin ailesi sol dünya görüşüne sahipti. Çiçek de ailesinin, yani analığı ile babalığının çizgilerini benimsedi: Sosyalist Parti'ye gönül verdi.
2002 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sosyalist Parti adayı Lionel Jospin'e danışmanlık yaptı. 2007 seçimlerinde Segolene Royal'in danışmanı oldu. 2012 seçimlerinde de François Hollande'ın ekibine katıldı.
***
Seçim bitti. Hollande cumhurbaşkanlığına seçildi. Sosyalist Parti'nin parlamento grubu başkanı olan Jean-Marc Ayrault'yu hükümeti kurmakla görevlendirdi.
Ve... Ayrault kabinesini açıkladığında son derece mütevazı bir aile olan Pellerin'ler kulaklarına inanamadılar: Evlatlıkları Fleur bakan olmuştu. "KOBİ'lerden, Yeni Teknolojilerden ve Sayısal Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı".
***
Hayır, Fleur Pellerin 6 aylıkken ayrıldığı Güney Kore'yi bugüne kadar görmedi.
Hayır, Fleur Pellerin bir kelime bile Korece bilmiyor.
Yakınları onu "Muz"a benzetiyorlar: Dışı sarı içi beyaz. Yani çekik gözleriyle dışı belki Koreli ama içi katıksız Fransız.
Görevi gereği bir gün elbette yolu Güney Kore'ye düşecek. O zaman neler hissedecek, çok merak ediyorum.
Bir nokta daha: Fransa'yı bu yüzden seviyorum. Dil, din, ırk kriterlerini elinin tersiyle ittiği, önemli bir göreve getirirken sadece yeteneği ve başarıyı ölçü olarak aldığı için...