Kaderin cilvesi; François Hollande tam da New York'taki Hotel Sofitel skandalının yıldönümünde Nicolas Sarkozy'den Fransa Cumhurbaşkanlığı görevini devraldı.
O skandal patlak vermese yüzde 100 değil, yüzde 1000 bugün Elysee Sarayı'nda Dominique Strauss- Kahn oturacaktı. Çünkü tüm kamuoyu araştırmaları onun Sarkozy'ye karşı açık ara (Yüzde 30'a karşı yüzde 70 oyla) cumhurbaşkanı seçileceğini gösteriyordu.
Bir uçkur düşkünlüğü, daha doğrusu seks bağımlılığı tarihin akışını değiştirdi...
***
Daha iki yıl önce hiç kimse François Hollande'a tek avro para yatırmazdı. Bırakın cumhurbaşkanlığını, Sosyalist Parti'nin adaylığını kazanacağını söyleyenlere bile "Çılgın" gözüyle bakılırdı.
Öylesine silik, iddiasız, karizmanın zerresinden nasiplenmemiş bir politikacıydı.
Ve de devlet yönetiminde deneyimi sıfırdı. Tüm siyasal yaşamı boyunca milletvekilliği ve seçim bölgesinin belediye başkanlığı dışında kamu görevi üstlenmemişti. Özgeçmişinin en parlak bölümünü Sosyalist Parti Genel Sekreterliği oluşturuyordu. Yani partinin bürokratik kademelerinde pişmişti.
Ama bugün Fransa Cumhurbaşkanı. 1958'de başlayan 5'inci Cumhuriyet'in 7'nci Cumhurbaşkanı. Seleflerini sayayım: General Charles de Gaulle, Georges Pompidou, Valery Giscard d'Estaing, François Mitterrand, Jacques Chirac, Nicolas Sarkozy.
Çok değil, iki yıl önce François Hollande bu altın zincirin 7'nci halkası olacağını rüyasında görse hayra yormazdı.
Ama oldu... Nasıl?
***
Fransa'da güzel bir gelenek var. Gazeteciler iki adayın seçim kampanyasını izler, kulislerinde nöbet tutar, "Off" bilgiler ve "Ambargolu" anekdotlar derler ve bütün bunları sabahlara kadar deliler gibi çalışıp seçimi izleyen hafta yayınlamak üzere kitaplaştırır.
Bu seçimden sonra da Fransa'da 20 kitap birden piyasaya verildi. Birkaçının başlığını aktarayım: "Son notlar", "Cumhurbaşkanı olmaması gereken adam", "Bir yenilginin kulislerinden", "Seçilmiş başkan", "Correze'den Elysee'ye", "Kazazede", "Zehirli zafer"...
Kimi Hollande, Kimi Sarkozy cephesinden.
İşte bu kitaplarda François Hollande'ın kimsenin aklına gelmeyen yükselişinin sırları da anlatılıyor.
Buyurun size birkaç anekdot...
***
Sarkozy keskin nişancılarına talimatını verdi: "Hollande'ın zayıf noktalarına yüklenin. Karizmasızlığını, tecrübesizliğini, pasifliğini, yeni bir fikir üretememesini öne çıkarın. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmayın!"
Elysee'nin savaş çarkı dönmeye başlıyordu artık. Ve bakanlara, partinin sözcülerine o gün yapacakları açıklamalar, demeçler, Hollande'a yanıtları sabahın köründe SMS ile iletiliyordu: Bir uyarı eşliğinde: "Unutmayın; ölümüne savaşacağız. Hollande daha ilk adımını atarken ayağını kıracağız. lektrikli testereyle doğrayacağız onu..."
Hollande uzun süre sessiz kaldı. Çünkü Sarkozy cephesinin saldırılarına bizzat karşılık vermek istemiyordu. "İmajımı çizdirmem" diyordu.
Çizdirmedi de. Soğukkanlılığını, sakinliğini korumakta öylesine başarılı oldu ki, Sarkozy'nin "Onu çiğ çiğ yiyeceğim" öfkesiyle çıktığı TV'deki düelloyu bile lehine çevirdi.
***
Sonunda o cümle Hollande'ın ağzından kaçıverdi: "Kazanacağız..." Tarih: 12 Nisan. Clermont-Ferrand'da yaptığı mitingdeki coşku onu gaza getirmişti.
Ve o sözcüğü asla geri almadı. Tam tersine, "Ha gayret, kazanıyoruz" diyerek ekibini sürekli yüreklendirdi. Hele, TV'deki düelloda Sarkozy'nin gözünün içine baka baka tam altı kez "Ben Cumhurbaşkanı..." diye başlayan cümleler kurması, onu önüne katan rüzgârın kesilmeyeceğine olan inancını yansıtıyordu. Gerçekten de biraz hafiflese de kesilmedi rüzgâr. Ve 6 Mayıs akşamı, saat 20'de zaferini resmen ilan etti.
***
Sonuçları tek sözcükle yorumladı: "Normal..." Ve ekledi: "Zaten ben de normal bir Cumhurbaşkanı olacağım. Tıpkı Georges Pompidou gibi..."
Hiperaktif Sarkozy'den sonra sakin, soğukkanlı, yani normal bir Cumhurbaşkanı'na bakalım Fransa nasıl alışacak? Tabii AB de. Ve elbette Türkiye de...