Antoine de Saint-Exupery'nin "Küçük Prens"ini kutsal metinlerden ve ideolojik yapıtlardan (Karl Marks'ın "Kapital"i, Lenin'in "Ne Yapmalı"sı, Mao'nun "Kızıl Kitap"ı) sonra insanlığı en çok etkileyen kitap olarak görürüm.
Büyükler için yazılmış bir çocuk öyküsüdür o. Hayır, öykü değil şiirdir, felsefi denemedir.
Saint-Exupery, "Küçük Prens"i New York'ta yazıp yayınladı. 1943'te.
***
Ve geçenlerde Paris'te bir koleksiyoncu, bir müzayede evine bazı ünlülerin imzalı ithaflarından ve mektuplarından oluşan bir paket gönderdi. Açık artırmayla satılması için. Müzayede evinin uzmanları değer biçmek için paketi incelerken müthiş bir sürprizle karşılaştılar: "Küçük Prens"in kitapta yer almayan iki sayfalık müsveddesi, yani karalaması.
Karalamaların birinde öykünün ikinci kahramanı olan pilot, Küçük Prens'e dünyayı şöyle anlatıyor:
"Bu gezegenin tüm insanları, Beyazlar, Sarılar, Siyahlar, çocuklar, yaşlılar, kadınlar, erkekler, kısacası bir tek kişi bile unutulmadan tüm insanlar, bir mitingdeki gibi dirsek dirseğe bir araya getirilse, hepsi Long Island'a sığdırılabilir..."
Long Island, New York'un kurulduğu ada. Adından da anlaşılacağı gibi bir uzun ada. Uzunluğu 190, genişliği 30 kilometre. Yüzölçümü ise 3.567 kilometrekare.
Yani, "Küçük Prens"in gezegenimize indiği yıllarda tüm dünya nüfusunu o kadarlık alana sığdırmak mümkün olabiliyordu.
1940'ların başından söz ediyoruz. O tarihte dünya nüfusu ne kadardı dersiniz? Cevap: 2.3 milyar kişi.
Ya bugün? Cevap: 7 milyarın üstünde. Üstünde diyorum, çünkü 7 milyarıncı insan, Birleşmiş Milletler verilerine göre, 31 Ekim 2011 tarihinde doğdu.
***
Romalılar (M. S. 400) döneminde dünyanın nüfusu 200 milyon kişi dolaylarındaydı, 1000 yılında 254-345 milyon arası, 1500 yılında 425-540 milyon... 1800'lü yıllarda ilk milyar geçildi, 1900'lerde 1.5 milyar barajı aşıldı, 1930'da 2 milyar tavanı delindi, 1950'lerde 2.5 milyar, 1960'larda 3 milyar, 1970'lerde 4 milyar, 1990'larda 5 milyar, 2000'lerin başında 6 milyar derken, 2010'larda 7 milyarı geride bırakmış olduk.
Yine BM'nin nüfus artışı senaryolarına göre, 2050'de 9.3 milyar kişi yaşayacak dünyamızda, 2100'de ise 10.1 milyar kişi.
***
Peki gezegenimiz bu kadar nüfusu kaldırabilecek mi? Dünyanın kaynakları bu kadar insana yetebilecek mi? Dağlarıyla-taşlarıyla- okyanuslarıyla doğal çevre o kadar insanla hâlâ varlığını koruyabilecek mi?
Bu sorulara olumlu yanıt verenler teknolojik gelişmelere bel bağlıyorlar. Olumsuz yanıtlayanlar ise dünyanın dermanının kalmadığını savunuyorlar.
Bu ikinci gruba çok saygın ve çok güvenilir bir kurum daha katıldı: "Royal Society". Yani İngiltere'nin "Bilimler Akademisi".
Kurum geçenlerde yayınladığı ve hükümetlere nüfus sorununu gündemin tam kalbine yerleştirmeleri çağrısı yaptığı "Nüfus ve Gezegen" başlıklı raporda şöyle bir tablo çizdi:
"Gezegenimizde yaşayan insan sayısı hiçbir zaman bu kadar yüksek, tüketim düzeyi bu kadar başdöndürücü olmadı. Ve tüm bu etkenler çevrede köklü değişiklikler yapmaya başladı. Daha adil ve eşitlikçi bir tüketim düzeyiyle kaynakların kullanımını dengeleyebiliriz. Ya da hiçbir şey yapmamayı tercih edip dünyayı daha adaletsiz ve daha yaşanamaz bir gelecek yaratacak olan ekonomik düşüş ve çevre başağrıları sarmalına sürükleyebiliriz..."
Çözüm? "Royal Society" öncelikli olarak nüfus artış hızının aşağı çekilmesini istiyor. Bunun için de özellikle gelişmekte olan ülkelerde isteyen tüm kadınlara ücretsiz doğum kontrol hapı dağıtılmasını öneriyor. Yani, çocuk sahibi olma konusunda söz hakkının kadınlara verilmesi gerektiğini savunuyor.
***
Evet, dünyanın nüfusu her 10-15 yılda bir milyar artıyor ama sorun genel reçetelerle çözülecek gibi değil.
Başta Afrika ülkeleri olmak üzere gelişmekte olan ülkelerde başdöndürücü nüfus artışına karşılık, Çin gibi nüfusu hızla yaşlanan, Avrupa, daha önemlisi Japonya gibi nüfusu sürekli düşen ülkeler de var.
Ama şurası kesin; "Royal Society"nin de vurguladığı gibi, nüfus sorunu önümüzdeki dönemde küresel gündemin kalbine yerleşecek.