Hafta sonunu -son iki yazımda söz ettiğim gibi- İngiltere'nin üniversite kenti Oxford'da geçirdim. Daha doğrusu geceleri Oxford'daki otel odamda uyudum, gündüzleri ise kentin yaklaşık 75 kilometre dışındaki Ditchley House'da yeni kurulan bir "Forum"un ilk beyin fırtınası etkinliğinde "Dünya nasıl kurtulur" tartışmalarının bir parçası oldum.
"Ditchley House" veya "Ditchley Park", aslında bir malikâne. Veya İngiltere'de kralların gerçekten kral oldukları dönemin günümüze ulaşmış tanığı bir saray. Kuruluşu 1600'lü yılların sonuna gidiyor. Nice krallar, kraliçeler uğramış, kalmış, hatta mesken tutmuş. Tabii kralların metresleri de. Kraliçelerin koyunlarında teselli buldukları sevgilileri de. Yani epey kaçamağın mekânı olmuş.
"Ditchley House" ben diyeyim 500, siz düşünün 1.000 hektar alana sahip, feodal dönemin gerçek bir simgesi. Kralların-kraliçelerin hükümlerinin artık eskisi kadar geçmediği çağlarda, yani yakın diyebileceğimiz tarihlerde de epey başbakan, başkan, devlet başkanı ağırlamış. Özellikle İngiltere'nin anlı-şanlı ve de kudretli Başbakanı Sir Winston Churchill'in pek sevdiği ve sık sık uğradığı bir mekânmış. Hele hele İkinci Dünya Savaşı'nın başındaki o karanlık yıllarda moral tazelemek için çok sık uğrarmış.
Uçsuz bucaksız çimlerinde koyunların, danaların, ineklerin otladığı, ormanlarında sülünlerin dolaştığı, yüzyıllık ağaçlarının zirvelerine İngiltere'ye veya o coğrafyaya özgü küçük kartalların tünediği, patika yollarında "Dikkat, geyik çıkabilir" levhalarının asılı olduğu malikanede, "British-Turkish Tatlıdil Forumu"nun kuruluş etkinliğini kutladık.
Türkiye'den 30, İngiltere'den 62 (Not: İçlerinde Türk kökenliler de vardı) temsilciyle.
Bu forumun temelleri 7 ay kadar önce Başbakan Erdoğan'ın İngiltere gezisi sırasında atıldı. İki eş başkanı var: Türkiye'den Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, İngiltere'den de Dışişleri ve İçişleri eski Bakanı Jack Straw.
(Not: Straw inanılmayacak, derviş denebilecek kadar rahat bir siyasetçi. İki gün boyunca hep cart kırmızı pantolonla dolaştı. Görseniz, yadırgamazdınız; çünkü bayağı yakışmıştı. Üstelik onun sıra dışı karakterine de pek uygundu.)
Doğrusu, "British- Turkish Tatlıdil Forumu" bu ilk etkinliği için son derece iddialı bir "Beyin fırtınası programı" hazırlamıştı. Tartışılan, benim de bir bölümünde yer aldığım (Çünkü katılımcılar gruplar halinde farklı konuları tartışıyorlardı) oturumların konularını satır başlarıyla sayayım:
Küresel ekonomi ve büyüme. Ortadoğu'daki ayaklanmalar. ABTürkiye ilişkileri. Enerji güvenliği ve sürdürülebilirlik. Göç ve işçi hareketleri. 21'inci yüzyılda savunma ve güvenlik.
Bırrrr... Çağımızın ne kadar sorunu varsa hepsi bir sepete sıkıştepiş tıkıştırılmış.