Yazıya "Kimi Afrika ülkeleri" diye başlayacaktım; vazgeçtim. "Bazı Afrika ülkeleri" diye başlayacağım. Çünkü "kimi" kişiler için kullanılmaya daha uygun. Başka şeyler söz konusu olunca "birtakım" anlamındaki "bazı" pekâlâ iş görüyor. Öyleyken dili sadeleştirme çabasında ölçüyü kaçıranlar tu kaka ilan ettiler onu. Hepimizi saçma yasaklara uymaya alıştırdılar. Kendi hesabıma artık öyle şartlanmaları aşmaya çalışıyorum.
Evet, bazı Afrika ülkelerinin mahkemelerinde kapkara derili hukukçular İngiliz meslektaşlarını taklit ederek başlarına beyaz peruk geçirirler. Sömürgeci etkisinin kalıntılarına yenilgi belirtisi olan Batı maymunluğunun en gülünç örneklerinden biridir.
Kendilerini dünya devriminin kaleleri saydıkları yıllarda Sovyet Rusya ve Çin'de erkekler kravat takmazdı. Kendilerine özgü, düğmeli kılıkları vardı. Batı'ya direnmeyi bırakıp onun kulvarında yarışa katılınca liderleri Wall Street bankerleri gibi giyinmeye başladı. Hintliler o biçim havlu atmadı; erkekleri de, kadınları da hâlâ "Hintli kılığında" yaşıyorlar.
İranlı erkekler direnişi sürdürenler arasında. Gençliğinde bizim "medeniyet yuları" dediğimiz kravatı takmıyorlar boyunlarına. O görüntüyü beğeniyor, "Aferin İran'a, kişiliğine sahip çıkmakta" diye düşünüyordum.
Ama geçenlerde İsrail Başbakanı Netenyahu o ülke insanlarının ne kadar geri kalmış ve bombalanmaya layık olduklarını kanıtlamak için "Blucin giyemiyorlar" deyince büyük hakarete uğramış gibi ayağa kalktı İranlılar. İnternete protesto mesajları ve Tahran caddelerinde dolaşan blucinli insanların fotoğrafları yağdı. Demek onlar da Batılıya benzemeyi üstünlük sayıyorlar.
Artık pek olmuyor: Avrupa ve Amerika basınında Türkleri fesli gösteren karikatürler çıkardı. "Bu ne cehalet, o kılıkta mıyız?" diye kıyamet koparılırdı bizde de. Öyle konulardaki kompleks kaynaklı aşırı duyarlığımız sürüyor. Sanırım bunda Mustafa Kemal'in Avrupa kentlerinde "Şarklı" görülmeye tepkisi nedeniyle "Cumhuriyet inkılapları" içinde kılık sorunlarına abartılı yer verilmesinin payı var.
Barzani'ye bakıyorum, kendine özgü görünüşüyle ne rahat!
Bir uluslararası kongrenin kapanış davetinde kendimi beş kişilik bir masada bulmuştum. Bir Alman, bir Arap, bir Hintli, bir de Afrikalı vardı karşımda. Yalnız Alman'la ben "olağan" kılıkta, birbirimize benzer standart görünüşteydik. Ötekilerin giyinişi kendi kültürlerini yansıtıyordu.
Belki tuhaf ama imrenmiştim onlara. "Keşke başımda fes ya da kalpak gibi bir şey olsaydı" diye düşünmüştüm.